'Kız mıdır, Kadın mıdır?'ın Açılımı
“Bir polis panzerine tırmanan bir tane kız mıdır, kadın mıdır bilemem. Neymiş Hopa’nın hesabını sormaya geliyorlarmış. Bu ülkenin meydanları boş değil!”
Ankara’daki Hopa eyleminde panzere çıkan Dilşat Aktaşiçin Başbakan’ın sarf ettiği bu sözleri Türkiye’de duymayan kalmadı.
Bu yakışıksız ifadenin yankıları Türkiye sınırlarını aşıp da dünyada yankı bulursa; Erdoğan yalnız “otoriter eğilimleri” ile değil, “kadın düşmanlığı” ile de uluslararası ortamın gündemine oturabilir…
Uluorta “Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum!” demekten çekinmeyen ve yılların “kadın erkek eşitliği” mücadelesine meydan okuyan Başbakan’ın nasıl bir “erkek egemen kültür” temsilcisi olduğunu gayet iyi biliyoruz.
Ama “Bir polis panzerine tırmanan bir tane kız mıdır, kadın mıdır… bilmem” söylemi; şimdiye dek Başbakan’ın dillendirdiği her türlü “cinsiyet ayrımcılığı” söylemin de ötesine geçen başka bir şey.
Burda kulağı tırmalayan, bardağı taşıran bir başka şey, başka bir katlanılmaz doz aşımı var…
Mısır bu anlayıştan ötürü kınandı
Geçenlerde böyle bir “doz aşımı” yüzünden; uluslararası medya, “Mısır kadınlarını aşağılayan” bir generale demediğini bırakmadı.
Olay, seçim sathı mealindeki Türk medyasında yeterince yankı bulmadı. Onun için burda bir kez daha özetlemeden geçemeyeceğim…
Arkada bıraktığımız 8 Mart dünya kadınlar günü ertesinde, Kahire’de “özde değil sözde kalan Arap Baharı reformları” uğruna meydanlara inen kadın göstericiler arasından “18 kadın”; Mübarek’in arkasından yönetimi devralan Yüksek Askeri Konsey güçlerince tutuklanmış, işkenceden geçirilmişti.
Uluslararası insan hakları derneklerinin devreye girmesiyle, “işkenceye uğrayan” kadınların; “bekâret testine” zorlandıkları ortaya çıktı.
“Elektrik şoku” yanında, kadınların “bekâret testine zorlanmaları”, düpedüz bir “işkence” ve yakası açılmadık bir “insan hakkı ihlali” olarak sınıflandırılmıştı.
Bekâret testi iddialarını bir süre reddettikten sonra nihayet kabul etmek zorunda kalan üst düzey bir askeri yetkili geçen hafta yaptığı bir açıklamada “Evet doğru biz bekâret testlerini yaptırdık yaptırmasına ama” dedi: “Gözaltına alınanlar, tecavüze uğradıklarını söylerlerse, baştan zaten hepsinin kadın olduğunu ispat edebilmek için bunu yaptık. Meydandakiler sizin benim kızlarımız gibi değiller. Tahrir’deki çadırlarda zaten erkeklerle birlikte kalmaktaydılar!”
‘Onlar zaten iffetsizdi!’ iması
Özetle o kadınlar yani baştan zaten “iffetsizdiler!”...
Özürü kabahatinden büyük derler ya… öyle.
Generalin bu acayip taş devri görüşleri, CNN’de yer bulur bulmaz, geniş yankı yaptı.
1995 Dünya Kadın Konferansı’ndan bu yana “kadın haklarını”, “insan haklarıyla” eş tutan “muassır medeniyet” hop oturup hop kalktı.
Mısır askeri yönetiminin anlayışına göre zira, “kız değil de kadınsanız… tecavüzü hak etmiş oluyordunuz”-ki… bu çağımızın artık çoktan geride bıraktığı, “zul saydığı”, “kırmızı kart” çıkarttığı bir anlayıştı…
Artık kız ya da kadın… “zoraki bekâret testi” başlıbaşına “tecavüz” sayılıyor ve “işkenceden” farksız bir “insan hakları ihlali” olarak değerlendiriliyordu…
Bu ayrımlardan bihaber olduğu için; “Meydanlardakiler sizin benim kızlarım gibi değiller, onlar zaten ‘kadın!’” ezberine sığınan generalin arkasından insanlık tef çaldı...
Generalin “kız/kadın” ayrımcılığını çağdışı buldu, “kadın düşmanlığının” meşrulaştırılması şeklinde damgaladı ve ayıpladı.
“Arap baharı nihayetinde demokratikleşme için yapılmamış mıydı? Kadın haklarını hazmetmeden hiç ‘demokrasi’ olunur mu?” dediler...
En ilginç analizler, bu “kadın-kız vurgusunun” derin manalarını, içerdiği -heyhat!- bütün nüanslarıyla okuyan İslam ülkelerinden geldi….
İranlı muhaliflerin görüşlerini yansıtan “Tehran Bureau” sitesinde örneğin -özetle- şu görüşler yer aldı:
“Muhafazakâr toplumlarda bu taktiklerin geçer akçe olmasının nedeni aşikâr. Taktiğin ardında şöyle bir altyazı var: Hele böyle bir gösteriye katıl da gör bak sana biz ne yaparız? Seni ele geçirdiğimiz an; onurunu beş paralık eder, senin bir fahişe olduğunu topluma pompalar, seninle birlikte yakınlarının itibarını yıkarız.”…
Muhalefet gösterilerinde; “kız/kadın” ayrımı yapan söylemlerin içerdiği üstü kapalı mesaj… özetle buymuş.
Dilşat Aktaş için Erdoğan’ın sarf ettiği sözler bağlamında sürekli hep hani, “göstericinin kadın mı kız mı olduğu Başbakan’ı neden ilgilendiriyor?” sorusu soruluyor ya…
O sorunun kripto açılımı bu.
Arap Baharı’ndan çok önce, İran’da Ahmedinejad baskısına başkaldıran kadınları sokaklara döken “Yeşil Hareket” kapsamında birdenbire ön plana çıkan “İslamcı rejim coğrafyasının” kadınları, bu “kadın mıdır/kız mıdır?” imasının ne tür Makyavelik araçsallaştırmaların aracı olduğunu gayet iyi biliyor.
Bu konunun ayrıntıları bir başka yazıya.
(Cumhuriyet 07.06.2011)
Hits: 1993