Fransa'da doğru söyler Türkiye'de şaşar!

~ 19.01.2015, Attila AŞUT ~

Geride bıraktığımız hafta, bütün dünyanın gündemindeCharlie Hebdokatliamı vardı.

Fransa’da işlenen toplu cinayetin ardından yaşanan zincirleme olaylar, herkesin yüreğini ağzına getirdi. Paris caddelerinde gözü dönmüş teröristlerle güvenlik güçleri arasında saatlerce süren kanlı kovalamaca, korku filmlerinden alınmış dehşet sahneleri gibiydi. Televizyonların canlı yayınlarında hafta boyunca bu sahneleri izledik…

İslamcı cinayet şebekelerine yıllardır göz yuman Avrupa ülkeleri, ateş bacayı sarınca ne yapacaklarını şaşırdılar. Elliye yakın ülkenin devlet ve hükümet başkanı, Paris’te alelacele bir araya gelerek, dünyaya “birlik ve dayanışma” mesajı vermeye çalıştılar…

Türkiye ve İsrail başbakanlarının da bu fotoğraf karesinde yer alması çok eleştirildi. Kendi ülkelerinde teröre destek vermekle suçlanan Davutoğlu ile Netanyahu’nun, terör kurbanlarının cenazesinde buluşması “ikiyüzlülük” olarak nitelendirildi.

Nitekim Paris yürüyüşünde köktendincilerin cinayetlerini kınayan Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye’ye döner dönmez, Cumhuriyet gazetesine yönelik linç girişimine destek vererek, gerçek yüzünü tüm dünyaya bir kez daha göstermiş oldu!

Paris’te, “Avrupa’nın ve insanlığın ortak değerlerini Türkiye’nin de savunması gerekir” diyen Başbakan’ın, Cumhuriyet gazetesinin Charlie Hebdo ile dayanışmasını, “İslam’ın kutsal değerlerine saldırı” gibi sunması, tam bir çelişki ve tutarsızlıktı...

* * *

Ülkemizin en eski gazetesi Cumhuriyet, Fransa’daki kanlı baskının ardından, Charlie Hebdo dergisiyle dayanışma için dört sayfalık bir ek yayımladı. Bu yayın bahane edilerek gazeteye karşı yalan ve karalama kampanyası başlatıldı. Bunun örgütlü bir provokasyon olduğu açıktı. Daha önce birkaç yazarını teröre kurban veren Cumhuriyet gazetesi, yeniden köktendincilerin hedefi olmuştu…

Peki, hükümet bu tehditler karşısında ne yaptı?

Cumhuriyet’in basıldığı basımevine gece yarısı baskın düzenlendi; gazeteler denetlenerek “sakıncalı karikatür” arandı! Caddeler kesildi, sokaklara bariyerler kuruldu, yurttaşların yoldan geçmeleri engellendi. Bütün bu abartılı uygulamalarla, kamuoyuna, sanki gazeteye karşı sokakta büyük bir halk tepkisi varmış görüntüsü verilmeye çalışıldı.

Daha birkaç hafta önce “Laik Eğitim ve Emeğe Saygı Yürüyüşü” düzenleyen Eğitim-İş Sendikası üyelerine biber gazı ve TOMA’larla saldırıp yüzden fazla eğitim emekçisini gözaltına alan güvenlik güçleri; çember sakallı yobazların, şeriatçı öbeklerin Cumhuriyet gazetesi önünde “cihatçı” sloganlarla gösteri yapmalarına; yeşil renkli “Tevhid” bayrağı dalgalandırmalarına; Fatih Camisi avlusunda Bin Ladin pankartı açmalarına; Charlie Hebdo katliamını gerçekleştiren Kuaşi kardeşler için “gıyabi cenaze namazı” kılmalarına ses çıkarmadı!

* * *

Cumhuriyet gazetesinin Charlie Hebdo seçkisinde aşağılamanın a’sı bile yokken, Davutoğlu’nun, “Gelin bize saldırın diyen bir karikatür yayımlamışlar” demesi, saldırıya devlet eliyle davetiye çıkarmak değil de nedir? Cumhuriyet gazetesi, hükümetin bilinçli olarak tırmandırdığı bir gerilimle, kışkırtılmış kitlelerin saldırılarına açık duruma getirildi.

Diyanet İşleri Başkanı ile Cumhurbaşkanı’nın, “12 kişi için dünyayı ayağa kaldırdılar!” sözleri de, pusuda bekleyen köktendinci odakların sokağa dökülmesinde etkili oldu.

“Bakara-makara” maskaralığına bugüne değin ses çıkarmayan İslamcı çevreler, gerçekte olmayan bir “kutsala hakaret” söylemi üzerinden yaygara kopararak “fıtrat”larına uygun davrandılar! “Havuz medyası” ve yandaş kalemler de trajik sonuçlara yol açabilecek bir sorumsuzlukla yangına körükle gittiler…

* * *

Geride bıraktığımız günlerde, Birleşik Haziran Hareketi’nin çağrısıyla, kırkı aşkın ilimizde “Bilimsel ve Laik Eğitim İçin Ayaktayız!” eylemleri yapıldı. Bu yürüyüşlere yirmi binin üzerinde insan katıldı. Eylemlerin yapıldığı 11 Ocak tarihinin, bütün dünyada Charlie Hebdo katliamının protesto edildiği güne denk gelmesi, bu etkinliğe daha derin ve evrensel bir anlam kazandırdı. Aynı zamanda “laiklik” kavramının tüm halklar için ne denli yaşamsal bir gereksinim olduğu gerçeğini yeniden bilince çıkardı.

Önümüzde “laik eğitim için uyarı boykotu” var. Şimdiden kolları sıvayalım…

Attila AŞUT | Tüm Yazıları
Hits: 1239