İstanbul Barosu seçimleri üzerine

~ 22.10.2014, Av. Bilgütay H. Durna ~

Barolarının genel kurulları tamamlanıyor. 

Geçtiğimiz hafta sonu yapılanlardan biri de İstanbul Barosu Genel Kurulu idi.

İstanbul Barosu’na kayıtlı avukat sayısının otuz bini aşmış olması nedeni ile Genel Kurul özel bir önem taşıyor. Bu nedenle İstanbul Barosu’nun gerek ülke siyasetinde gerekse mesleğe dair başlıklarda bir ağırlığı bulunmakta.

Kabul etmek gerekiyor ki üzerinden henüz 24 saat geçmiş bir seçimi değerlendirmek eksiklikler barındıracaktır. Henüz çok genel bilgilere sahibiz. Örneğin oyların sandık dağılımlarına ilişkin bilgiler henüz yayımlanmadı. Bunun yanında, seçime beraber katıldığımız arkadaşlarımızla ortak bir değerlendirmeyi de henüz yapmadık. 

Tüm bu nedenlerle, bu yazı genel bir yaklaşımı paylaşmakta.   

 

***

Tartışmasız olan Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu’nun seçimi çok rahat kazandığıdır. 

Katılımın geçen seçime göre biraz düştüğü Genel Kurul’da, “Önce İlke” oyların yaklaşık %66’sını aldı. Geçen seçimlerde bu oran % 58 'di. 

Sayılar üzerinden devam etmeyi düşünmüyorum. Yalnızca, iktidarın “rahatlığı” açısından durumu göstermeye çalıştım.

İktidar o kadar rahat ki seçim çalışması yapmaya dahi gerek görmüyor. Başkan Ümit Kocasakal Genel Kurul konuşmalarında neredeyse hiçbir şey söylemedi. Seçimi kazandıktan sonra yaptığı konuşmada da seçim sonuçlarının haklarında açılan davaların gerçek beraat kararı, sürdürülen soruşturmaların gerçek takipsizlik kararı olduğunu söylemekle yetindi. 

İstanbul Barosu’na yönelik hukuki temelden yoksun, siyasi saiklerle açılan davaların gündeme getirilmesi, bunlara karşı durulması kuşkusuz önemli. Bunu tartışmayız dahi. 

Diğer yandan, ülke tarihinin en büyük yolsuzluk iddiaları hakkında daha iki üç gün önce verilen “takipsizlik” kararlarına dair bir şey duymak isterseniz “Önce İlke”ye pek bakmayın. Oradan uzun süredir ses (ve siyaset) çıkmıyor. Her şey bir yana, laikliğin kendileri açısından önemini anlata anlata bitiremeyen bu ekip, okulların imam hatiplere dönüştürülmesi, türbanın ilköğretime inmesi sürecinde “üç maymun”u oynadı.

Aslında hiç ses çıkmıyor da dememek gerekiyor. Ancak Yönetim'in ve Başkan'ın açıklamalarına baktığınızda, bu seferde keşke hiç sesleri çıkmasa diyorsunuz. Yönetim'in, her satırı başlı başlına bir inceleme (!) konusu olabilecek “Kobane” açıklaması ile Başkan'ın “Yeni HSYK umut verdi” demecini hatırlatmakla yetineyim. Umarım bu yaklaşımlar İstanbul Barosu’nun önümüzdeki dönem politikalarında öne çıkmaz. 

Tüm bunlar, yazının başında belirttiğim gibi, İstanbul Barosu’nun ülke siyasetinde ve mesleğe dair başlıklarda taşıdığı ağırlık ile ilgili. Oldukça “rahat” seçim kazanan, “rahat” davranan İstanbul Barosu Yönetimi'nin önümüzdeki iki yıl boyunca “rahat” bırakılmaması gerekiyor.

***

Seçime giren diğer gruplara gelince; bana göre hepsi seçimi kaybetmiştir. Aralarında kazanan yoktur. Her grup kendi iç tartışmasını yapacak, gerekli görürse bunu dışarısı ile paylaşacaktır. 

Bizim konuşacağımız/tartışacağımız ise memlekette olduğu gibi, İstanbul Barosu’nda da sol siyasetin örgütlenmesidir. 

Önümüzdeki günlerde hep beraber buradan başlayacağız.

Gösteri yapan insanların öldürüldüğü, üniversitelerin basılıp akademisyen ve öğrencilerin dövülerek gözaltına alındığı, valilerin yasaları açık bir şekilde ihlal ederek sokağa çıkma yasağı ilan ettiği, fiilen sıkıyönetim halinin hayata geçtiği, laikliğin yok edildiği bir ülkede başka şansımız var mı? 

Bilgütay Hakkı Durna

 

http://adaletvesosyalizm.com/makale.php?pageheader=istanbul-barosu-secimleri-uzerine&pageID=112

Av. Bilgütay H. Durna | Tüm Yazıları
Hits: 1214