Amerikan modeli Erdoğan'ı mutsuz edebilir

~ 02.02.2011, Sedat ERGİN ~

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın Başkanlık sistemine ilişkin açıklamaları incelendiğinde, konuya bakışının başlıca iki hedef üzerinde biçimlendiğini görüyoruz.

Bunlardan birincisi, “Başkanlık”tan söz edildiğine göre, Cumhurbaşkanı’nın sahip olduğuyürütmeye ilişkin yetkilerin güçlendirilerek, bu makamın karar alma mekanizmasında daha işlevsel ve kudretli kılınması, tercihen ana aktör haline getirilmesidir.
Başbakan’ın ikinci siyasi hedefi, parlamentoda ABD’de olduğu gibi iki partili bir yapınınyerleşmesidir. Erdoğan, bunu istemesinin gerekçesini yasaların Meclis’ten daha süratli birşekilde geçirilmesi ihtiyacı ile açıklıyor.
DEMOKRATİK VİCDANA TERS
Öncelikle iki partili sistem, özellikle kıta Avrupa’sında yerleşmiş olan ileri demokrasi ölçülerinin gerisine giden bir anlayışı yansıtıyor. Bu, adalet anlayışına tümüyle ters düşen,toplumun çok geniş kesimlerinin kendi farklılıklarını parlamentoda ifade etme imkanıbulamayacakları, ciddi ölçülerde temsil sorunu yaratacak olan bir sistemdir.
İki partili sistem, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkeleri arasında Türkiye’de zatenistikrar lehine bozulmuş dengeyi tümüyle ortadan kaldıracaktır.
Bu anlayış, Türkiye’nin Avrupa değerlerine, bu çerçevede AB’ye tam üyelik hedefine de ters düşüyor. İktidar partisi, hukukla ilgili her tasarrufunda Avrupa Konseyi’nin birkuruluşu olan Venedik Komisyonu’nun referanslarını esas alıyor. Venedik Komisyonu,geçen yıl seçim barajları konusunda hazırladığı raporda, Avrupa ülkeleri için seçimbarajında yüzde 3 ile 5 arası bir eşik önermişti. Türkiye, Avrupa ölçülerini yakalamakistiyorsa barajı bu eşiğe indirmek durumundadır.
Ayrıca, yüksek barajlarla başka partileri sistem dışı bırakıp onların hakkı olanmilletvekilliklerine sahip olmak demokratik vicdana da aykırı bir durumdur.
KONTROL MEKANİZMALARI NEREDE?
Kaldı ki, Başbakan’ın yasaların Meclis’ten süratle geçirilmesi konusundaki gerekçesi deizaha muhtaçtır. Sekiz yıldır Meclis’te çoğunlukta olan iktidar partisinin böyle bir ihtiyacı olduğunun ileri sürülmesi abartılı bir husus olarak gözüküyor.
Erdoğan Başkanlık sistemini arzuluyorsa asıl sorun, kuvvetler ayrılığı çerçevesindeBaşkan’ın yetkilerinin nasıl dengeleneceği, bu yetkilerin hangi kontrol ve fren mekanizmalarıyla sınırlanacağı sorusunda beliriyor. Erdoğan’ın Başkanlık sistemine ilişkinaçıklamalarında bu başlıkta büyük bir boşluk göze çarpıyor. Başbakan’ın açıklamaları, tamtersine kendisinin var olan mekanizmaları da zayıflatmak istediğine işaret ediyor. Kaldı ki,Erdoğan gibi otoriterlik eğilimleri bir hayli baskın, eleştiriye karşı tahammülü ileünlenmemiş, güç yoğunlaşmasından yana olduğunu pek gizlemeyen bir liderinmerkezinde yer aldığı bir karar alma mekanizmasında, Başkan’ın gücünü sınırlayacak ağırlıklar özellikle gerekiyor.
ERDOĞAN OBAMA’NIN KOLTUĞUNA OTURSA
Başbakan, sıkça ABD sisteminden söz ettiğine göre, bu modelde Başkan’ın gücünüdengeleyen karşı ağırlıklar özellikle önem kazanıyor. Evet Amerikan sisteminde Başkan’ınçok kuvvetli yetkileri vardır; ancak Türkiye’den çok farklı siyasal ve tarihsel koşullarınsonucu olarak şekillenen bu sistem iktidarın tek bir elde yoğunlaşmasının sakıncalarını önleyebilmek için Kongre’ye ve yargıya da çok güçlü yetkiler tanımıştır.
Gücünü temsilcilerinin dar bölge sistemi ve ön seçimle gelmesinden alan Kongre, Başkankarşısında gerçek anlamda bağımsızdır. Parti disiplini diye bir kavram yoktur.Parlamenterlerin seçiminde parti liderliklerinin ya da Başkan’ın hiçbir belirleyiciliği sözkonusu değildir.
Kongre’nin yetkileri o kadar güçlüdür ki, Amerikan sisteminde Başkan’ın istediği yasalarınparlamentodan geçmesinin hiçbir güvencesi yoktur. Başkan Barack Obama’nın sağlıkreformunu bir yılı aşan uzun pazarlıklar sonucu bin bir güçlükle ve önemli ödünler vererek çıkarttığı hatırlardadır. Obama’nın Ankara Büyükelçiliğine “aday gösterdiği” yeni ABDBüyükelçisi Francis J. Ricciardone’nin Türkiye’ye gelişinin Kongre tarafından 5 ay süreyle engellendiği en yakın örnektir.
İktidarın paylaşılmasına dayanan Amerikan sisteminin bir faraziye olarak Türkiye’de kısa süreliğine uygulandığı bir senaryoda, Başbakan Erdoğan’ın muhtemelen birinci ayınsonunda büyük bir hasretle Türkiye’deki mevcut parlamenter sisteme dönmek isteyeceğini öngörmek hata olmaz.
(Hürriyet 02.02.2011)
Sedat ERGİN | Tüm Yazıları
Hits: 14376