Avrupa 'da Hortlayan 'Faşizm Dalgası'

~ 23.04.2011, Nilgün CERRAHOĞLU ~
Bir ülke ne zaman faşistsayılır?
a) Kişisel özgürlükler yok edildiği zaman,
b) İfade özgürlükleri baskı altına alındığı zaman,
c) Kontrol-denge mekanizmaları çiğnendiği zaman,
d) Azınlık hakları sıfırlandığı zaman,
e) Yurttaşlık bağı etnik-din temeline indirgendiği zaman,
f) Bunların hepsi.
Doğru yanıt hepsi. Bunların ancakhepsi bir araya geldiğinde bir ülke faşist olmuş sayılıyormuş...
Hemen öyle ölme eşeğim ölme!filan demeyin...
Yukarıdaki şıkların her biri aslında başlı başına güçlü faşist eğilimlerin göstergesi...
Bu arazlardan herhangi biri ortaya çıktığında, diğerleri er geç, önüne geçilemeyen amansız bir hastalık gibi arkadan geliyor.
Azınlıklar ve azınlık haklarını hiçe sayan iktidarların -misal!- ifade özgürlüklerine tahammül ettiği görülmüş şey değil... İfade özgürlüklerini ayak altına alanlar da gözlerini kırpmadan yargıyı akabinde teslim alıyorlar. Kontrol-denge mekanizmalarını böylelikle hiçe sayıyorlar. Çorap söküğü gibi. Arıza bir yerden patlak verdi mi arkası geliyor. Bu nedenle yaygın kabul gören veciz bir söylem var:
Özgürlükler bütündür. Bölünmez!
Özgürlük alanlarından herhangi birine -o an sizi doğrudan ilgilendirdiğini düşünün düşünmeyin- tecavüz edildiğinde, derhal bu yüzden harekete geçmek gerekiyor. Arazlardan biri, baş gösterdiğinde hemen pozisyon almak icap ediyor. Beşi bir aradabu aksaklıkların hepsi devreye girdiğinde iş işten geçmiş oluyor ve doktor artık ne yerse yesin dedi!durumu ortaya çıkıyor. Ağzı açık arkada bakakalanlara da ancak soğuk su içmek kalıyor!
Macaristan örneği: Balık baştan kokunca
Şimdi Macaristan’da yaşanan bu…
Hafta başında Macar parlamentosunun onayladığı -evlerden ırak!- yeni anayasadan söz ediyorum.
Yeni Macar anayasası, demokrasinin olmazsa olmazı sayılan yukarıdaki bütün unsurları yerle bir ediyor!
Bize ne elin Macarından demeyin…
Macaristan Avrupa’nın kalbinde, göbeğinde yer alan bir ülke.
Üstüne üstlük şu ara, Türkiye misali Avrupa’nın periferi ülkelerine demokrasi getireceği varsayılanAB’ye dönem başkanlığı yapıyor!
AB dönem başkanı.. yeni anayasasında.. çıtayı.. kıtayı boydan boya etkisi altına alan ırkçı popülarizmlerin ötesine taşıyarak çiçeği burnunda bir neo-faşizm mertebesine çıkartıyor…
Bunu ben değil, Macaristan’ın ünlü siyasi düşünürü Gaspar Tamas Miklos söylüyor…
Ülkesinde muhalefetin manevi lideriolarak tanımlanan Miklos, İtalyan Corriere della Seragazetesine verdiği demeçte lafı eğip bükmeden;
(Yeni anayasanın kabulüyle) Macaristan için artık karanlık bir dönem açılmıştırdiyor ve arkadan ekliyor: Demokrasi tehlikede.. gibi laflar bundan böyle boş ve geçersizdir. Macaristan artık bir demokrasi değil. Bu iş bitti!
‘Tüm güç yürütmede!’
Macaristan artık bir demokrasi değildir!diyen Tamas Miklos, bu tespiti -özetle- şöyle gerekçelendiriyor:
Yeni anayasanın iki temel vasfı var. Birincisi neo-muhafazakâr yapı. Bu yapı itibarıyla, sosyal haklar askıya alınıyor. Sosyal adalet kavramı yok ediliyor, eşitsizlik pompalanıyor. Neo-muhafazakâr çatı, ‘otoriter yapı’ ile tamamlanıyor. ‘Otoriter yapı’, bütün gücü yürütmede topluyor. Kontrol ve denge mekanizmaları budanıyor, ifade özgürlükleri sınırlandırılıyor. Sosyal devlet anlamında devletin rolü küçültülürken baskı/düzen bağlamında devletin rolü büyüyor Ve ileride anayasanın değiştirilmesi imkânsız kılınıyor. Anayasanın belirlediği seçim yasası, siyasi partilere bundan böyle parlamentoda (anayasayı değiştirmek için gerekli olan) üçte ikiye erişmeyi olanaksız kılıyor Evrensel insan hakları beyannamesinde ‘doğuştan kazanılmış’ sayılan haklar üstelik, yeni anayasa itibarıyla -toplum yararı koşulu gözetilmek suretiyle- ‘devletin takdirine’ bırakılıyor. Doğal hakların yerini ‘devletin bahşettiği haklar’ alıyor. Sınır ötesi Macarlara ‘yurttaşlık hakkı’ tanınırken, Macar azınlıklarının ‘anadili’ gibi haklarına referans yapılmıyor. Vatandaşlık, ‘etnik köken’ üzerinden tanımlanıyor…”
Bitmedi…
Macaristan son kertede cumhuriyetolma niteliğini yitiriyor ve Macar devleti yalnız ulus varlığıetrafında tanımlanıyor…
Bütün bunlar olurken Brüksel’den ilginçtir hiç ses çıkmıyor…
2000’ler başında Avusturya’nın ırkçı lideri Jörg Haider -anayasaya dokunmadan- koalisyon hükümetine girdiğinde, AB hop oturup hop kalkmıştı…
Bugün AB dönem başkanlığını yapan bir ülkede ayan beyan demokrasi sınırları dışına çıkan bir anayasanın yapılması; Merkel dışında, hiç kimseden tepki çekmiyor.
Nereden nereye?
Avrupada parmak ısırtan bu değişim ne anlama geliyor?
O da yarına…

(Cumhuriyet 23.04.2011)

Nilgün CERRAHOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 2098