Seçim üzerine genel değerlendirme: AKP-Cemaat kavgasına etkisi

~ 07.04.2014, Av.Feyzi Çelik ~

Seçimlerden çıkan en önemli sonuçlardan biri de "Kürt sorununun" çözümsüzlüğünün siyaset üzerindeki etkisinin devam etmiş olmasıdır. Kürt sorununun çözümü ertelendikçe bunun üzerinden siyasi fayda elde etme çabası kendisini gösterir. Özellikle ülkenin bölünmesi algısı yaratılarak zaten çözüm için tam istekli olmayan iktidarların çözümden uzaklaşmasına neden olmaktadır. Aslında iktidarlar böyle yapmakla kendi siyasal geleceklerini de tehlikeye atmaktadırlar. AKP'de görülen de buydu. Seçimlerden yaklaşık olarak 100 gün öncesinde cemaatin devlet içindeki etkinliğini kullanarak yolsuzluk operasyonuna girişmiş olmasının amacı seçimi etkilemek içindir. Yolsuzuluk operasyonlarından hükümet aleyhine elde edilen delillerden siyasi sonuç çıkarma açısından CHP ön plana çıkmıştır. Bu giderek kendisine özgü bir CHP-Cemaat ittifakını oluşturdu. Başlangıçta devleti küçültmeme refleksi ile MHP, bu ittifaktan uzak göründü. Ancak sonraki aşamalarda CHP-Cemaat ittifakının cemaatin geleneksel kodlarına uygun gelmediği anlaşıldıkça ittifakı CEMAAT/CHP+MHP+BBP şeklinde yaygınlaşma yoluna gidildi. Cemaat böylece seçimdeki yaklaşımı tamamen AKP karşıtı/AKP'ye kaybettirme üzerine kuruldu. Buna göre CHP'nin kazanacağı yerlerde CHP, MHP'nin kazanacağı yerlerde ise MHP'nin desteklenmesi kararı alındı. Kendi medyasında bunu açıktan yaptı. Cemaatin bu eğilimi seçimlerde belirli partilerin desteklenmesinin ötesinde özellikle CHP adına seçimlere girecek adayların belirlenmesine kadar gitti. Özellikle Ankara'nın CHP adaylığına bir MHP'linin, İstanbul'da ise CHP'li olmayan birinin gösterilmesinde cemaatin doğrudan belirleyiciliği vardır. Seçimlerin odak noktası AKP-Cemaat kavgası olduğundan dolayı herhangi bir partinin desteklenmesi bu çerçeveden görüldü. Başbakanın balkon konuşmasının içeriği ve biçimi bu kavgada kendisinin zaferini sunmak şeklindeydi. Yolsuzlukların merkezinde yer alan Erdoğan Ailesi ile diğerlerinin balkona el ele çıkışının mesajının adresi Fethullah Gülen'di. Elde edilen başarıya bu noktadan bakılıyordu. Nitekim seçim sonuçlarından sonra cemaat kesiminde oluşan sessizlik ve cemaat içinde etkisini göstermeye başlayan tartışmaların AKP'nin tersi e cemaatte yenilgi psikozu oluşturdu. Özellikle sembolik anlam taşıyan Erzurum'da AKP'nin -cemaatin desteğini en üst düzeye çıkardığı- kazanmış olması bu kavganın cemaat aleyhine en belirgin sonucuydu. Cemaatin özellikle Kürt sorununun çözümü noktasında bir söyleminin olmayışı bir yana Kürt sorununa yaklaşımının MHP'ye yakın gibi görünmesi çok önemli olan yolsuzluk operasyonlarının seçim üzerindeki etkisini azaltmıştır. Halbuki, hükümetin yolsuzluklarını cesaretle ortaya çıkaran birinin aynı kararlılığı Kürt sorununun çözümü konusunda da göstermiş olsaydı AKP ancak o zaman geriletilebilirdi. Cemaat gösterdiği yanlış politika ile ne yazık ki MHP'yi daha fazla güçlü hale getirerek çözüm zeminini yok etme etkili olmuştur. Bundan sonraki aşamada AKP de Kürt sorununun çözümü konusunda eski kararlılığından vazgeçmeye başlayabilir. Özellikle bazı yerlerde kendisinin aleyhine MHP'ye yönelimlerin artmış olmasını bu şekilde değerlendirebilir. 

Her ne kadar AKP, bazı yerlerde MHP aleyhine gerilemiş ise de Türkiye genelinde büyük bir gerileme yaşamamıştır. Özellikle İstanbul ve Kürt illerinde oylarını artırmış olması bu kaybın telafisini sağlamıştır. Bunun en önemli nedeni kök-milli görüşün her şeye rağmen AKP'yi desteklemiş olmasıdır. Böylece AKP, kendisine rakip olabilecek kök-milli görüşü kendisine katma imkanı elde etmiştir. Bir önceki seçimlere göre Saadet Partisinin(SP) oylarının AKP'ye gitmiş olması AKP'yi rahatlatmıştır. Böylece AKP, kendi tabanında ideolojik meşruiyet zemini bulmuştur. Bunun en önemli etkisi cumhurbaşkanlığı seçimlerinde görülecektir. Seçimlerden önce AKP'li birinin cumhurbaşkanı olup olmayacağı tartışmaları yapılırken, seçim sonuçlarından hareketle bu tartışmanın "cumhurbaşkanı Erdoğan mı olsun Gül mü olsun" şekline gelmiş olması Türkiye'de muhalefet açısından bir gerilemeyi ifade eder. Burada yine de üzerinde durulması gereken husus AKP'nin aldığı oyla cumhurbaşkanını seçme yeterliliğine ulaşmamış olmasıdır. Bu husus, BDP'nin sahip olduğu oydan daha fazla siyasi ağırlığa kavuşmuş olmasıdır. Hükümeti Kürt sorunu konusunda adım attıracak en önemli husus budur. Özellikle bir yıl sonra yapılacak seçimlerde yüzde on barajının kaldırılması, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik şartındaki çekincelerin kaldırılması gündeme gelebilir. BDP'nin de çözüm süreci konusundaki kararlılığını sürdürmesi halinde bunların olması Türkiye için kazanım olacaktır. 

AKP, seçim sonuçlarından hareketle seçim sisteminde yapacağı değişiklikle kendisini karlı, BDP'yi var olan sayısal çoğunluğunu koruyacak, CHP'yi geriletecek, MHP'yi zayıflatacak bir seçim sistemi olan daraltılmış(2, 3, 4, 5 ve 6'lı bölge) %5-7 barajlı bir seçim sistemi getirebilir. Getirilecek bu seçim sistemi ile AKP, daha az oyla daha fazla milletvekili elde etmek istiyor. Bunun sonucunda tek başına Anayasayı değiştirecek bir sonuca ulaşmak istemektedir. Bu plan Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığını bir dönem daha erteletebilir. Bu seçimde Gül desteklenir. Gül 3 veya 5 yıl görev yaptıktan sonra bu arada Anayasa Başkanlık sistemine uygun hale getirilerek Erdoğan'ın tek yetkili başkanlık yolu ileri bir tarihe atılmış olabilir. Bu bedenle önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan'ın aday olma olasılığı yoktur. Erdoğan'ın aday olmadığı bir cumhurbaşkanlığı seçiminde heyecan da olmayacaktır. Böylece Erdoğan, enerjisini bir yıl sonra yapılacak seçimlere saklama imkanı elde edecektir. Çünkü o seçimlerde elde edeceği sandalye sayısı başkanlık yolunu açacak Anayasa değişikliğinin de yolunu açacaktır. Çünkü mevcut Anayasa, Erdoğan'a istediği şekilde başkanlık yapmasına engeldir. 

Ancak Erdoğan ne yaparsa yapsın, 17 Aralık'ın izleri her zaman üzerinde taşıyacaktır. Seçim sonuçlarından hareketle kendisinin aklandığını düşünse bile bu aklamanın yargısal aklanma anlamına gelmeyeceği anlaşılacaktır. Tıpkı Kenan Evren'in otuz yıl sonra mahkeme karşısına çıkarılmasında olduğu gibi. Kürt sorununu çözse bile bundan kurtulması/ bağışık tutulması mümkün değildir. Eğer bu sonuç kısa sürede alınmamışsa bu cemaatin hatasından ileri gelmektedir. Cemaat bir yandan Kürt sorununun çözümü konusunda etkili bir perspektif göstermiş olsa diğer yandan yolsuzlukla eş zamanlı olarak mücadele etmeyi göze alsaydı durum daha farklı olur belki AKP ömrünü doldurmuş olurdu. Ne yazık k, cemaat yaptıklarıyla AKP için erken uyarı vermiştir. AKP de bundan yararlanarak devleti AKP'lileştirmeyi hızlandırma fırsatı ele geçirmiştir. 

 

 

Av.Feyzi Çelik | Tüm Yazıları
Hits: 1710