Kandırıldım, kandırıldım!

~ 29.01.2014, İlhan CİHANER ~

Özellikle HSYK tartışmaları özelinde yargıda olan biteni anlamlandırmaya çalışanların yaklaşımlarındaki bir temel yanılgı çözüm önerilerini de sakatlamaktadır.
17 Aralık sonrası kendisini sırtından bıçaklanmış hisseden AKP kadrolarının, hükümetin terkisinde “icrayı zenaat” eden kalem erbabının, akademik/bürokratik/siyasi ikballeri ve beslenme boruları hükümete bağlı olanların, kerterizlerinin Başbakan olması anlaşılabilir. Başbakanın akıl hocalarının yetenekleri de malumunuzdur! Komplo avcıları, telekinetikçiler... hele bu güne kadar perde gerisinde kaldığı için “akıl” atfedilenleri var ki, bu kişiler görünür oldukça/sahneye sürüldükçe memleketin niye bu hale geldiğini de daha iyi anlıyoruz.

Ancak bir de iktidarla bu tarz ilişkileri olmadığı halde, hatta muhalif oldukları halde genelde yaşanan krizi, özelde HSYK/yargı tartışmalarını, yaşanan “özgün koşulları” gözönünde bulundurmadan ele alanlar var.

Yaşayacağımız süreçte ve çözüm tartışmalarında en çok belirleyici olanlar bu aktörler olacaktır. Nasıl ki 12 Eylül referandumunda eveti haklılaş tırmaya entelektüel çapı yetmeyen AKP’nin imdadına yetmez ama evetçi sayıda hafif medyada ağır bir grup yetişmişti şimdi benzer sözler duyulmaya başlandı. Hatta bazıları aynı ağızlardan çıkıyor.

Kastım “kullanışlı ahmaklar”ın, yeni “aymış” numaraları yapmaları ya da yürüyen kavgayı yatıştırıp “kardeş kardeş soymaya devam edelim, kardeş kardeş öldürelim, kardeş kardeş tuzak kuralım” diyenler, “sermaye hukuk ister” kabilinden uyaranlar değil. Sukunet çağrıları yapıp kavgayı yatıştırıp dehşet dengesini yeniden oluşturup, böylece soygunun hayır sayıldığı, yargılamanın fuzuli bir prosedür sayıldığı “asr-ı saadet” dönemlerine dönmek isteyenler hiç değil.

Çok samimi ve iyi niyetli olarak, demokrasi, yargının demokratikleştirilmesi, hakim teminatı, yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı gibi kavramlar üzerinden tahliller yapan yabana atılmayacak kadar kişi ve kurum var. Özellikle hukukçular arasındaki tartışmalar ağırlıklı olarak bu eksende yürüyor. HSYK’ya nereden kaç üye gelirse sorunun çözüleceğine dair ayrıntılı analizler yapıyorlar. HSYK nasıl yapılandırılırsa idarenin müdahalesinden korunur gibi sorulara yanıt arıyorlar. Temel yanılgıdan kastım işte bu yaklaşım.

Her şeyden önce yargının geleneksel sorunlarından kaynaklanan bir krizle karşı karşıya değiliz. Dolayısı ile bu sorunu aynı “çözüm setiyle” karşılayamayız. Son derece özgün ve belki de dünyada yaşanmamış ve yaşanmayacak bir kriz söz konusu olan. Yanlış anlaşılmasın özgünlüğü çözümünün imkansız olduğu anlamına gelmez.

Çözüm açık; öncelikle, başta yargı olmak üzere kamuda örgütlenme iddialarını konu alan etkin, şeffaf, hızlı ve saygın bir soruşturma. Ama çamura bulaşmadan başka suçların üstünü örtmeden. Hem bunu çatışan iki taraf da ister! Görürüz böylece AKP yolsuzluklarını örtmek için tertemiz hizmet ehline iftira mı ediyor, yoksa -haşa(!)- AKP bir yolsuzluk ve rant şebekesi mi kurmuş!

Aksi taktirde diğer çözüm adımları bu yapıları uyuyan hücreler haline getirip, onlardan hukuk kahramanı yaratır. AKP davalarının hukuksuzluklarını sonlandırabilirsiniz ama “yeniden yerlerinde saymaya” başlayanlar “ayağa kalktığında” çok geç olur. Dehşet dengesi yeniden kurulur.

Bu yaklaşımın diğer tehlikesi ise; bu tablonun sorumlularının yeni kurtarıcılar konumuna gelmeleridir. Çünkü bunlar kibardırlar, sizi dinlerler, fiyakalı cümleler kurarlar, hakim/savcıların özlük haklarına çok sık vurgu yaparlar, bağımsızlık, tarafsızlık dillerinden düşmez bunların. Sakin konuşup ihtiyacınız olan huzuru verirler, çok hızlı konum değiştirirler. Uzlaşmacıdırlar, taviz verirler ama asla hesap vermezler.

Bakın çok özet geçeyim, bunların koalisyonu bozulmadan önce hani yargıyı gökten yere indirmişlerdi, yargıyı ele geçiren bir mezhepten kurtarmışlardı, kemalist ideolojiden kurtarmışlardı ya yargıyı bunlar. Aslında o zaman da HSYK’yı bu adamlar yönlendiriyorlardı, referandum oldu aaa... yine aynı adamlar! Bırakın yargıyı, yurttaşların adalet duygusunu bitirdiler, gene aynı adamların ismi geçiyor. Sözüm onlara; diyelim “yargıdaki iddia olunan örgütün” (bu tanımlama eğlenceli oldu!) parçası değilsiniz. Ama kabul edin beceremediniz, hatta berbat ettiniz bırakın artık. Bu kadar adaletsizliğin hesabını nasıl vereceksiniz? Türk filmi klişeleri oldukları için kullanıyorum, siz de başbakanın suç ortaklığını meşrulaştırmak için yattığı “kandırıldım, kandırıldım” ayaklarına mı yatacaksınız? Siz de mi gazozlarına ilaç katılıp kandırılanlardansınız?

Biliyoruz ki değilsiniz. Kurtarıcı esas oğlan maskenizin aksine adaletin gazozuna ilaç atanın sizler olduğunu biliyoruz!

İlhan CİHANER | Tüm Yazıları
Hits: 1494