Ekonomik Büyüme Hızı

~ 08.04.2011, Öztin Akgüc ~

 Türkiye ekonomisinin 2010 yılının son çeyreğinde yüzde 9.2, yılın tümünde yüzde 8.9 büyüdüğü tahmini, övünmelere, övgülere yol açtı. Avrupa’nın en hızlı büyüyen ekonomisi, dünyanın en hızlı büyüyen üçüncü ekonomisi gibi yorumlar yapıldı, başlıklar atıldı.

İstatistiğin bir özelliği, karşılaştırmaya temel alınan, baz alınan yıl başarısız bir yıl ise, ondan sonraki gelişmeler başarılı gözükür. Aritmetik olarak bir oranın paydası düşük ise paydaki artışlar, o oranda abartılı büyümeye yol açar. Buna baz etkisi denilmektedir. 2009 yılı, ekonomimizin büyüme hızının eksi yüzde 4.7 olduğu kriz yılıdır. Bir krizin ertesinde yapılacak karşılaştırma, abartılı görüntüler yaratır.
Türkiye ekonomisi için daha geniş bir zaman aralığında, 2007 yılı gibi sonuçlar itibarıyla normal, hatta iyi sayılabilecek bir yıl temel alındığında yıllık büyüme hızları, izleyen 2008 yılında binde 7, 2009’da eksi yüzde 4.7, 2010 yılında artı yüzde 8.9’dur. Son üç yılda Türkiye’nin yıllık ortalama büyüme hızı yüzde 1.5’tir. Nüfus artışı hızı dikkate alındığında 2007-2010 döneminde kişi başına gelir artışı hemen hemen yoktur. Kişi başına gelirin USD ile ölçülmesi de, ABD Doları sabit bir değer olmadığından yanıltıcı olmakta; USD’nin TL’ye karşı değer kazandığı dönemlerde kişi başına gelir düşük, buna karşı TL’nin USD’ye karşı değer kazandığı dönemlerde yüksek hesaplanmaktadır.
Bizim gibi, büyüme hızı düzenli olmayan, inişli çıkışlı büyüme gösteren bir ekonomi ile düzenli büyüme gösteren bir ekonominin bir yıllık büyüme hızını karşılaştırıp hız konusunda değerlendirmeler yapmak da hatalıdır.
Türkiye ekonomisinin gayrisafi yurtiçi hasılasının (GSYİH-GSYH) büyüklüğü 2007 yılı için 100,0 olarak kabul edildiğinde GSYİH’nin 2010 yılında ulaştığı düzey 104,5’tir. Buna karşı yılda düzenli yüzde 8,0 büyüyen bir ekonominin, yine 2007=100 kabul edildiğinde, 2010 yılında GSYİH’nin ulaştığı düzey 126,0’dır. Türkiye ekonomisinin sadece 2010 yılındaki büyüme hızına bakarak, Türkiye daha hızlı büyümüştür yorumunu yapmak anlamlı değildir.
Büyüme hızı değerlendirilirken bunun düzenli olup olmadığına ve nereden kaynaklandığına da bakmak gerekir. İstenen, düzenli ve kendini besleyen ekonomik büyümeyi sağlamaktır. Türkiye’de yıllık büyüme hızları (GSYİH artışı olarak) son on yılda eksi yüzde 7.5 ile artı yüzde 8.9 gibi geniş bir aralıkta dalgalanmıştır. Kriz yıllarının ertesinde ve cari açığın genişlediği dönemlerde yüksek büyüme hızları hesaplanmaktadır. Gerçekten, 2001 krizinde Türkiye ekonomisi yüzde 7.5 küçülmüş, ertesi yıl 2002 yılında ise yüzde 7.9 büyümüştür. Yine 2009 yılında yüzde 4.7 küçülen ekonominin 2010 yılında yüzde 8.9 büyüdüğü açıklanmıştır. Bu rakamlar, büyüme hızı hesaplarında baz ya da aritmetiğin etkisini somut biçimde ortaya koymaktadır.
Büyüme hızlarını etkileyen önemli etken, cari işlemler açıklarının boyutudur. AKP döneminde büyüme hızının en yüksek yüzde 8.9 olduğu iki yıl, 2004 ve 2010 yıllarıdır. 2010 yılında baz etkisinin yanı sıra cari açık / GSYİH oranı da yüzde 2.3’ten yüzde 6.8’e yükselmiştir. Yine büyüme hızının yüksek olduğu 2004 yılında da cari açık, bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 100 oranında artmış, cari açık/GSMH oranı da yüzde 4.8’e çıkmıştı.
Düzenli üretim artışı için iki girdi önemlidir. Kaliteli, nitelikli insan gücü ve ekonomik anlamda yatırımlar (yeni makine, teçhizat, yeni inşaat) ve yatırımların ekonomik sektörler itibarıyla dağılımı. Türkiye’de sanayi sektörü, göreceli olarak gerilemektedir. Sanayi sektörünün GSYİH içindeki payı yüzde 25,0 dolayından kısa sürede yüzde 19,0’a gerilemiş; hizmetler sektörünün payı ise yüzde 73,0’e yükselmiştir. Gerçi gelişmiş ülkelerde de oranlar bu düzeyde, hatta hizmetler sektörünün payı daha yüksektir. Ancak Türkiye sanayi devrimi geçirmeden, sanayileşmeden sanayi söktörünün payının gerilemesi bir sorun göstergesidir.
Türkiye’nin temel sorunu, nitelikli insan azlığı, nitelikli insan aleyhine yapılan ayrımcılıktır. Bir yanda yatırım azlığı ve sektörel dağılımındaki bozukluk, öte yanda nitelikli işgücü yetersizliği ve nitelikli insandan ve nitelikli insan yetiştirmekten duyulan korku, Türkiye’nin hızlı, düzenli, kendini besleyen bir ekonomik gelişme sürecine girmesini engellemektedir.
(Cumhuriyet 08.04.2011)
Öztin Akgüc | Tüm Yazıları
Hits: 3385