Hukukta yumuşak 'g' yoktur

~ 06.01.2014, Av. Sabri KUŞKONMAZ ~

Söze “Siyasilerin yalanlarına toğuz” diye başlasam, bundan bir şey anlaşılmaz. Doğrusu “tokuz” olmalı. Attila Aşut üstadımın alanına girdim, bağışlasın.
Tepemize kadar hukukun içindeyiz. Ancak bu içindelik, kişiyi saf hukuk öznesi haline getirmiyor. Toplumu da öyle... Her gün şiir konuşulsa, yanlış doğru, herkes bu konuda atıp tutsa, ortaya pek çok garip görüşler çıkar. Ama onca enerjiyle bir derinliğe de ulaşılır. Şiir, sanat, edebiyat konusunda olumlu bir yol alınır. Konuşmanın taraflarından bazıları, yaşanan tartışma yoğunluğunda saf şiir öznesine bile dönüşebilir! Yediği içtiği şiir olur. Binlerce yıl bilmem ne kadar basıncın yoğunluğu altında kömürün elmasa dönüşü gibi.
Konu hukuk olunca, ortaya elmas çıkmıyor. Daha çok bir teneke gürültüsü! Bunca gürültü elbette bir keşmekeş ve şaşkınlığın sonucu değil. 17 Aralık’tan bu yana yapılan tüm konuşmaları üst üste koyduğumuzda, iktidar, muhalefet ve medyanın bir hukuk cahili olduğu sonucuna varabiliriz. Ama öyle değil, cehaletin dilini konuşmak ana akım söylemi planlama “merkezlerinin” işi.
Başbakan 4 Ocak Dolmabahçe müsameresindeki konuşmasında, baştan beri ısrarla sürdürdüğü yöntemi yineledi: Bütün sorun, basit ama olağanüstü görünmeye yeterli birkaç olaya indirgenir. Olay anlatırken de baştan hüküm verilir. Karşısındakileri algı oluşturmakla suçlarken, aslında kendisi de başlattığı bir algı oluşturma politikasını tamamlar. Yani “yiğidin kalesi inkâr ve yalan.” Gezi sonrasında da aynı yöntem bire bir uygulanmıştı; “Cami’ye girildi, bira içildi.” Burada da, karşısındakini peşin hüküm ve aynı gün infaza başlamakla itham ederken, onun borazanları da boş durmuyor, aynı gün Hatay’daki TIR operasyonun başlatan savcıyı Yargıtay imamı ile bağlantılandırıp, “malum ve meşum” çeteye dahil ediyordu.
Bu politika tüm medya organlarında da paralel bir biçimde sürdürülüyor. Aynı yüzlerin yüzlerindeki sivilceleri, tıraş izlerini, dişlerindeki lekelerini bile tanır olduk. Yahu bu ülkede “uzman” hukukçu bu kadar az mıdır? Günlerdir Ceza Muhakemesi Kanunu konuşuluyor. Ekrandaki uzman, CMK el kitabını açıp, bir madde okuyor. Maddenin yerini biliyor olmasıyla sınırlı uzmanlığı. Onun destekçisi de okunan madden bir cümleyi derinleştiriyor. Vesaire vesaire… Hani serde hukukçuluk var, bizi konuşturun filan demiyoruz da, örneğin CMK konusunda hasta derecesinde duyarlı ve bilgili bir Muhittin Köylüoğlu’nu hiç göremedim hiçbir medya ortamında.
Bütün bunlara bir diyeceğim yok da, bari şu şeyin adını doğru söyleseniz ey muhteremler. Hukuk Fakültesi’nde daha ilk gün Hukuk Başlangıcı dersinde Vecdi Aral hocamızdan öğrenmişizdir; hukukta yumuşak g yoktur. Ağzında hukuku eveleyip geveleyin ama bunu yaparken hukuku içsel olarak, içerik olarak istediğiniz kadar eğip bükün, sorun değil. Ama “hukuğu, hukuğa, hukuğun, hukuun…” demeyin. “Hukuku, hukuka hukukun…” deyin. Dediğim gibi, hukukta yumuşak g yoktur. Her şeyi baştan sona yanlış yaparken, bari bir tane doğrunuz olsun.
Bir de İslami bir kanala bağlanıp sormak istiyorum; “Hocam, yalan abdesti bozar mı?”
Son zamanlarda artık kültürle işimiz kalmadığı için, bir “hukuğ” yazısı yazdım, bağışlayın!

Haftaya dize; “ve mutlak sakallı olur mutsuz evin erkekleri” (Tuğrul Keskin, Soğuk Yara, Everest)

Av. Sabri KUŞKONMAZ | Tüm Yazıları
Hits: 1919