Dur Bakalım...

~ 22.12.2013, Mine KIRIKKANAT ~

Yoksul çocuklarını fikri hür, vicdanı hür insanlar olarak yetiştiren Çağdaş Yaşam Derneği’ni dağıttılar, Türkan Saylan’ın evini bastılar, ölümünü çabuklaştırdılar. Bu ülkeye üniversite kuran, bilim adamı yetiştiren pırıl pırıl insanları darbecilikle suçladılar.
Dur bakalım, ekonomi istikrarlı, işler tıkır, paralar şıkır, dediniz.
Cumhuriyetin ilkelerini savunan yargıçları, savcıları sürdüler, süründürdüler, hileyle, iftirayla tutukladılar.
Dur bakalım, belki suçludurlar, dediniz.
Kanaltürk’ü batırıp sattırdılar, Tuncay Özkan’ı “bertaraf” ettiler, Cumhuriyet mitinglerini düzenleyenleri, mitinglerde konuşanları Ergenekoncu diye içeri tıktılar.
Dur bakalım, onlar da o kadar bağırıp çağırmasaydı, dediniz; biz sularına gideriz, haberini bile yapmayız, es geçeriz, ses çıkarmayız, dokunmazlar.
Gencecik subayları çakma kanıtlarla içeri tıktılar, dürüst subayları intihara sürüklediler, PKK’ye karşı savaşan komutanları harcadılar, orduyu şamar oğlanına çevirdiler.
Dur bakalım, ordu da çok oluyordu, zaten işimize de yaramıyordu, dediniz. Çakma suç ihbarlarına itibar eder, çarşaf çarşaf yayınlarken itham ve mağdur edilenlerin suçsuz olabileceklerini bile dile getirmediniz!

***

Özel yaşamların gözetlendiği, telefonların dinlendiği, mail’lerin okunduğu, resmi ya da mahrem tüm görüşmelerin kaydedildiği ve tehdit aracı olarak kullanıldığı ortaya çıktı.
Dur bakalım dediniz, susmakla kalmayıp susmak istemeyen maiyetinizi de susturdunuz.
İlhan Selçuk, Yalçın Küçük ve daha pek çok gazeteci ya da yazar darbecilikle suçlandı, Mustafa Balbay 547 gündür tutuklu, Ergun Poyraz üç yıldır...
Dur bakalım, onlar zaten bizden değiller dediniz, sizin dümeni iyice sularına kırdınız. Hâlâ teğet geçer sanıyordunuz.
Derken sıra size geldi, vergiler bindirildi, sırtınız iyice eğildi, yine de “hınk” deyip fazla ses etmediniz. Hâlâ dur bakalım, diyor, zaten suyuna gittiğiniz himmet buyurur, suyuna gittiğinize minnet gösterir, diye bekliyorsunuz.
Anayasa referandumunda demokrasinin tüm kuralları çiğnendi, devletin tüm olanakları, beleş kömürden çeyrek altın dağıtımına, mühürden bültene, psikolojik baskıya, “evet”e odaklandı. Muhalefete verilmeyen propaganda hakkından, muhalifler tehditle, darpla, polis zoruyla mahrum bırakılıyor.
Durun bakalım, defter dürülecek de hâlâ “evet” mi çıkacak, “hayır” mı diye bekliyorsunuz.
Bekleyin bakalım.

***

İstanbul’dan Bağdat’a mal götürecek kervana, olası eşkıya saldırısına karşı bir dudağı yerde, bir dudağı gökte, iri kıyım bir zenci koruma istihdam edilmiş. Boyu kadar kılıç taşıyan zenci, heybetli bir babayiğitmiş.
Yola düzülen kervan, az gitmiş, uz gitmiş, Küçük Asya’yı aşmış, Bağdat’a yaklaşırken bir gece ıssızda, 40 haramilerin saldırısına uğramış.
Haramiler, kervanı darmadağın etmişler, develeri kaçırmışlar, malları yağmalamışlar, heybetli korumayı da derdest edip teker teker üstüne çıkmışlar. Bir harami, iki harami derken, 39 haraminin ırzına geçmesine gıkı çıkmayan heyula zenci, sıra kırkıncı haramiye gelince birdenbire “Haayt!” diye nağralanarak doğrulmuş. Çekmiş boyu kadar kılıcını, 40 haraminin 40’ının da kafasını uçurmuş.
Kaçan develer toplanmış, dağılan mallar yüklenmiş, kervan yeniden yola düzülmüş. Bağdat’a varıp mallarını satan kervancılar, oradan aldıklarını İstanbul’a götürmek için yüklemişler. Heyula zenci koruma da kılıcını kuşanıp kervana doğru seğirtmiş ki, kervancı başı, “Dur” demiş. “Bu sefere sen gelmiyorsun, işine son verdik.”
Zenci şaşkın, “Neden ağam?” diye sormuş. “Ben sizi kırk haramiden kurtardım, malınızı korudum, görevimi layıkıyla yerine getirdim ya...”
Kervancı başı, dudağını bükmüş: “Getirdin getirmesine, amma velakin dönüşte seni götürecek 39 haramiyi nereden bulacağız?”*

***

Ey sekiz yıldan beri susup susturup Türkiye’de olan bitenlere bakan kervancılar!
Acaba 39 haramiyi mi bulamadınız, yoksa 40’ıncıyı mı bekliyorsunuz?*

*3 Eylül 2010’da kovulduğum Vatan gazetesinin yayınlamadığı sonuncu yazımdır. 6 Eylül 2010’da, zor zamanlarda daima desteğini gördüğüm Odatv.com’da yayınlanmıştır.  

GNOKTASI
Fethullah Gülen“Şimdiye kadar demediğim şeyleri dedim. Umuma ait şeyler çalınmış - çırpılmışsa, o mevzuda birisi göz yumuyorsa, o da o haramilerle müşterek demektir” demiş, sayın seyirciler. 
Oysa… 
Henüz 13 gün önce özgürlüğüne kavuşan değerli yazarımız ve milletvekili Mustafa Balbay; meslektaşımız Sevgili Melih Aşık’ın anlattığı “haramiler” fıkrası üstüne kurduğum “Dur bakalım” yazısından sonra 3 yıl 3 ay daha hapis yattı. Onun gibi, onun kadar masum yüzlerce insan, hâlâ mahpus, hâlâ yatıyor. 
Ve Türkiye bugünkü haramiliği, 12 yıldan beri hacı höt deyince hocaya, hoca hoşt deyince hacıya koşturup haksızlık ile hukuksuzluğa gelince durup bakan harami ortaklarına borçludur!  

“Öyle babaya, böyle oğul/ Qualis pater, talis filius.”
LATİN ATASÖZÜ

Mine KIRIKKANAT | Tüm Yazıları
Hits: 2160