AKP?nin taslağı: hinlik, cinlik, samimiyetsizlik

~ 08.04.2010, Aydın CINGI ~

Tüm ilgili çevreler AKP anayasa değişikliği taslağının içeriğini biliyorlar. Anayasa Mahkemesi ve HSYK gibi iki temel yargı kurumunun yapısını mevcut iktidarın dileği doğrultusunda oluşturmanın, bu taslağın temel amacı olduğu açıkça görülüyor. Bu kısa yazı bağlamında teknik ayrıntılara girmeyeceğim. Ayrıca, yaptırıma bağlanması olanaksız bir 15. maddeye ve de esasen reddi mümkün olmayan “çocukların tecavüzden korunması” ya da “kadınlara pozitif ayrımcılık” vb gibi konulara da değinmeyeceğim. Tersi savunulamaz konuların, doğal ve hatta zorunlu hakların “bu aşamada” halkın onayına sunulması, hem rejime hem de seçmene hakarettir. Bunlar, kuşkusuz ki, tartışılmaksızın kabul edilmelidir. Ancak, Başbakan’ın deyimiyle, bu haklar hap gibi yutulurken, terkip içindeki başka bir takım düzenlemeler de halka aynı hapla birlikte “yutturulacaktır”.

Üzüntü verici olan şudur. Ülkemizi oylarımızla emanet ettiğimiz bir kadro, hinlik ve cinliği iş edinmiş, durumu olanca açıklığıyla kavrayamayanları “uyandırmadan” aldatma çabası içindedir. İşin tek sözcükle özeti, “samimiyetsizlik”tir. Her madde ve her cümle, yazanın “suret-i Hak”tan görünmesine elverecek ve anayasal zemini mevcut iktidarın tasavvuruna uyduracak biçimde düzenlenmiştir. Çok kişinin seçileceği bir kurul için yalnızca tek adaya oy verilebilmesinden tutun, baroların seçimine değin, her nokta, iktidarın, azınlık olduğun yerde dahi dilediği adayları seçtirebilmesi için  inceden inceye hesaplanmıştır. Çekirdek kadronun en tepedeki varlığı, halkoylaması aşıldığı takdirde, ileride yapılacak atamalar yoluyla tüm yargı kurumlarının AKP güdümüne sokulacağının güvencesidir.

İşin özü, iktidarın, anayasayı kendi gereksinimlerine uygun bir biçime getirme ve rahatsızlık verecek ölçüde bağımsız davranan yargı kurumlarını eline geçirme çabasıdır. Bu uğurda, seçmenin duyarlılıklarını gıdıklamak için “12 Eylül’ün tasfiyesi, kadınlar, çocuklar, vb” gibi kavramları makyaj malzemesi gibi kullanmasıdır. 12 Eylül, kadınlar, çocuklar ve engellilerin aslında 8 yıldır iktidarda bulunan AKP’nin hiç de umurunda olmadığını ben de biliyorum, taslağı oluşturanlar da! Ancak ortada “şaşırtılıp aldatılabilecek” bir seçmen kitlesi var. AKP de, kendi emelleri doğrultusunda durumdan yararlanma hevesinde. Acı olan da bu, işte!

AKP demokrat mı? Hani ne oldu yıllar önce ortadan kaldırmaya talip olduğu %10’luk baraj? Hani adi suçlara ilişkin dokunulmazlıklar? Venedik Komisyonu’nun “parti kapatılmasının zorlaştırılması”na ilişkin bizim de katıldığımız bazı önerilerini memnuniyetle benimsiyor; ama aynı Komisyon’un farklı ve birbiriyle ilişkisiz sorunlara da “tek referandum paketi” yoluyla yanıt aranmaması gerektiğine ilişkin önerisine karşı terkibi karmakarışık bir “hap” yutturma yöntemi getiriyor. Samimiyetsizlik, TBMM’ye verilen Meclis Başkanı’nınki de dahil “prefabrike imzalı liste” ile yapılan tekliften başlıyor. “Velev ki öyle olsa” deyişi kötü çağrışımlar yapmış olmalı ki, “ne olur ne olmaz” diye o teklif geri çekilip bir benzeri yeni imzalarla getiriliyor. Türkiye bugüne değin çok sağ popülist iktidar tanıdı; ama düzey galiba buralara hiç düşmedi.

Olup bitenlere karşılık, referanduma paket olarak “evet” demeye aday kimi “solcular” ve “liberal aydınlar” ne yapıyor? 12 Eylül’e kızgın olanlar, yalnızca, kaldırılması “yaptırım getirmeyecek” bir 15. maddeye odaklanıp ötesini göremiyor. Kimi hukukçu dostlar, yargının zaten kötü olan ve bütüncül bir reform gerektiren durumundan dem vuruyor. Sanki Anayasa Mahkemesi’nin ve HSYK’nın AKP’nin istediği doğrultuda oluşturulması, böyle bir reform anlamına geliyormuş gibi…

Biz de otoriter yapılanmalardan çok yakındık. Asık yüzlü kamu kurumlarını ve bireyi ezen anlayışları eleştirdik. Darbelere  ve oligarşik yapılanmalara karşı çıktık. Toplumu ve devleti demokratikleştirme yolunda çabalarımızı hiç esirgemedik. Ama şu anda bir başka zorbalık almış başını gidiyor; kimi fikir erbabı halen 1930’ların demokrasi anlayışını eleştirmekle meşgul. Bir diğer kesim ise bir “vesayet rejimi”dir tutturmuş, çoktan başımıza çöreklenmiş yeni vesayeti görmeden “değişiklik olsun da nasıl olursa olsun” diye “rövanşist bir otokrasiye” kol kanat geriyor. Bu arada şimdiye değin az çok kimliğini korumuş kimi basın yayın kuruluşları iktidar önünde gittikçe yamyassı hale geliyor. Yandaşlardan ise söz etmeye gerek yok. Onlar geçmişe, aydınlanmaya, Cumhuriyet’e zaten kızgın.

Benim gibiler, şu sıralarda, çok sıkıntılı.Geçimini sağlamakta zorlanan yurttaş, esas sorunlarıyla ilişkisiz çekişmelerle meşgul ediliyor. Bizler, ülkenin daha da fazla ve uzun bir süre daha soyulmasına zemin hazırlanmakta olmasından ürküyoruz. AKP iktidarının, bezdirici uyumsuzluğu ve kavgalarıyla Türkiye’yi boğduğunu, onu gerçek sorunlarının çözümüne giden yoldan saptırdığını düşünüyoruz.

(Aydın CINGI)

Aydın CINGI | Tüm Yazıları
Hits: 3068