Katile 'katil' deyin, beladan da uzak durun

~ 01.09.2013, Kadri GÜRSEL ~

Suriye ordusu, yüzlerce sivilin ayrım gözetilmeden öldürüldüğü Şam’daki kimyasal silah saldırısı esnasında cürmü meşhut halinde yakalanmış olsaydı, bizdeki, katile katil dememekte direnen bir kısım kamuoyu, insanlığa karşı işlenen bu cürmün Baas rejimine ait olduğuna belki inanmak zorunda kalırdı.
Rejime suçüstü yapılamadığına ve BM silah denetçilerinin işlevinin de faili işaret etmeksizin sadece “Bu bir cinayettir” demekten öteye gidemeyeceğine göre katil, kimilerinin gözünde “delil yetersizliğinden” beraat mi edecek? Ve hakkındaki deliller bazılarınca az bulunan katilin, bir seri katile dönüşmesinin önüne nasıl geçilecek? Yoksa katilin bugünkü ve önlenemezse gelecekteki çaresiz kurbanları o bazılarının umurunda değil mi?
Yine bazıları, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Baas rejiminin ordusunu kimyasal silah saldırısının faili ilan ettiği önceki günkü açıklamasında, bu tezini desteklemek için sıraladığı istihbarat bulgularını inandırıcı bulmayabilir. Malum, ABD 2003’te Irak’ı işgal etmezden önce, Saddam’ın kimyasal silahlara sahip olduğu iddiasını sahte bulgularla desteklemişti. Yani ABD bu hususta sabıkalıdır; sicili bozuktur.
ABD 2003’ün “Kurt var!” diyen yalancı çobanıdır. Bu nedenledir ki bizdeki o bir kısım kamuoyu şimdi ABD’ye “Yalancı yalancı sana kimse inanmaz” diye tempo tutmanın aldatıcı konforunu yaşıyor; çünkü bu kez “kurt” gerçekten var.
İlaveten, “Irak 2003” ile “Suriye 2013” arasında bazı tayin edici farklar mevcut.
2003’te Irak’ın elinde kimyasal silah kalıp kalmadığı gerçekte bilinmiyordu ama o zamanki Bush yönetimi Irak’ı işgal etmek için çok istekliydi. 2013’te Suriye ordusunun elindeki yaklaşık bin ton öldürücü gazın dünyadaki dördüncü büyük kimyasal silah stokunu oluşturduğu biliniyor; rejim de bu silahlara sahip olduğunu gizlemiyor.
Bugünkü Obama yönetimi ise Suriye’deki iç savaşa doğrudan müdahil olmakta son derece isteksiz. Amerika bir kez “yalancı çoban” olmuştur ya, bu yüzden bazıları, Kerry’nin önceki gün “Vaki olduğunu biliyoruz” diye aktardığı aşağıdaki istihbarat bulgularına inanmayıp “Hani bunların somut delili?” diye sorabilir elbette.
İşte Kerry’nin ağzından bazı istihbarat verileri:
“Rejimin kimyasal personelinin saldırıdan üç gün önce bölgede hazırlık yaptığını biliyoruz. Füzelerin nereye ne zaman düştüğünü biliyoruz.
Füzelerin sadece rejim kontrolündeki yerlerden geldiğini ve sadece muhalefetin kontrolünde bulunan bölgelere atıldığını biliyoruz. ABD hükümeti olarak, aralarında en az 426’sı çocuk olmak üzere en az 1429 Suriyelinin bu saldırıda yaşamını yitirdiğini artık biliyoruz. (...) Şam banliyölerindeki 11 farklı yerden gelen binlerce raporu gözlerimizle gördük.
Saldırıdan haberdar olan üst düzey bir rejim yetkilisinin, rejimin kimyasal silah kullandığını teyit ettiğini (...) biliyoruz.
Amerikan istihbarat topluluğu saydığım tüm bu bilgilerin doğruluğundan emindir. Bunlar kanıttır.”
Öte yandan kurdu görmek için Kerry’nin “Kurt var” demesine gerek yok.
Saldırıdan sonra ortaya çıkan ilk ham bulgular bizi zaten katile götürüyordu.
Rejimin ordusundan başka hiçbir güç, hem de başkent bölgesinde, çok sayıda kimyasal başlıklı roketle geniş bir alanı hedef alıp, binlerce kişinin yaralanması ya da ölmesiyle sonuçlanacak kadar etkili bir saldırı düzenleyemezdi. Ne bu trajik tabloyu doğurmaya yeter miktarda sinir gazı muhaliflerin eline geçmişti, ne de bu silahları etkili biçimde kullanma kapasitesi onlarda vardı. Olsaydı, gizli kalmazdı.
Buna karşılık rejimin geçen aylarda muhaliflerin kontrolündeki bölgelere karşı birçok kez ama her seferinde az miktarda olmak kaydıyla kimyasal silah kullandığı biliniyor. Bu son saldırıda büyük bir hata yaptılar.
Rejim sabıkalı ve silahta katilin parmak izleri var. Bizim hükümetin Türkiye’yi bu yeni beladan neden uzak tutması gerektiğini yarın tartışırız.
Ama önce katile “katil” diyelim.

(Milliyet)

Kadri GÜRSEL | Tüm Yazıları
Hits: 1269