SOLUKLAŞAN DEVLET SURİYE (I)

~ 27.08.2013, Av. Reha TAŞKESEN ~
Okuyucuya Not: Bu çalışmaya bir solukta okunacak makale yazmak için başlanmıştır. Ancak, konunun güncel ve çok değişken olması çalışmanın da genişlemesine ve sürenin de uzamasına neden olmuştur. Sonuçta Suriye’deki durumun bir son kare fotoğrafı çekilebilmiştir. Uzun olması bakımından da 5 bölüme ayrılmış ve okuyucunun istifadesine sunulmuştur.
 
SOLUKLAŞAN DEVLET
SURİYE
(I)
 
Ortadoğu/Kuzey Afrika bölgesine demokrasi, huzur ve güven getireceği öne sürülen ve “Arap Baharı” olarak tanımlanan süreç, bölgedeki son gelişmeler çerçevesinde neredeyse bir “Arap Kışı” sürecine dönüşmüştür.
 
Bu sürecin bir halkası da Suriye’dir. Suriye’de yaşanan gelişmeler, hem Suriye’nin özellikleri ve hem de Türkiye’nin komşusu olması bakımından Türkiye’yi de yakından ilgilendirmektedir1. Anılan gerekçeler ile Suriye’ye ayrı bir önem verilmesinde ve başlangıçtan itibaren Suriye’de nasıl bir süreç yaşandığının, bu sürecin olası sonuçlarının neler olabileceğinin incelenmesinde fayda bulunmaktadır2.
 
Uluslararası Hukuk Bakımından Devlet:
 
Bir devlet tüzel kişiliğinin oluşumundan söz edebilmek için en azından dört unsurun varlığının görülebilir/teşhis edilebilir olması gerekmektedir.
 
Bunlar üzerinde yaşanabilecek bir kara parçası (ülke), bir arada yaşama istenci olan insan topluluğu (nüfus), tek meşru güç kaynağı olarak algılanan ve egemen olan bir kurumsal yapı (devlet) ile uluslararası alanda da tanınma/temsil edilebilme yeteneği olarak sıralanabilir.
 
Böyle bir oluşumun uluslararası hukuk bakımından geçerlilik kazanabilmesi Birleşmiş Milletler Teşkilatı’na (BM) başvurma ve tanınma ile mümkün olmaktadır3.
 
Türkiye’nin komşusu olan Suriye’nin yaşadığı ve bir yerde “kendini yok etme” olarak adlandırabileceğimiz süreç içerisinde de yukarıda belirttiğimiz unsurların giderek soluklaştığına tanık olmaktayız4. Bu noktada “Suriye’de ne oluyor” sorusuna bir yanıt bulmak önemli bir sorumluluk olarak ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Ülkemizde kolaycılığa kaçma alışkanlık olmuştur. Araştırmadan, incelemeden, sorgulamadan kısa yoldan bir sonuca ulaşmak yeterli görülebilmektedir. Suçlama, karalama, çarpıtma, yanıltma gibi bir tavır içerisinde olmak ve doğruları görmek yerine, duyguları okşayan hoşa giden söylemler ile kendimizi ve kamuoyunu avutmak daha çok kabul görmektedir.
 
Doğruları araştırmak ve doğru bilgileri sunmak ahlaki bir sorumluluktur.
 
Suriye’de Demokrasi Olmadı:
 
Suriye de dahil olmak üzere Ortadoğu coğrafyasındaki devletlerin tarihsel süreç içerisinde iyi bir demokrasi deneyimi yaşadıklarını söylememiz mümkün değildir.
 
Suriye’nin geride kalan 67 yıllık bağımsızlık döneminde demokrasi, hukuk devleti ve insan haklarına saygı adına not düşeceğimiz bir süreç bulunmamaktadır.
 
Yönetimler ve yönetenler değişmiş ve ancak Suriye halkının yazgısında bir değişiklik olmamıştır. Bireyler/vatandaşlar kısmen huzur ve güven içerisinde yaşıyor olabilmeleri nedeniyle baskı uygulayan ve insan hakları ihlalleri yapan yönetimleri/yöneticileri görmezlikten gelmiş ve bu şekilde de yıllar içerisinde giderek demokrasi kültürünün uzağına düşmüştür5.
Hafız Esat’ın vefatı üzerine yerini oğlu Beşar Esat almış ve Suriye bu şahsiyetin yönetimi altında 2011 yılına ulaşmıştır.
 
2011 yılı içerisinde Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da mevcut yönetimlere karşı yaşanan kalkışma hareketlerinin bir benzeri de Suriye’de başlamış ve Suriye bir ölüm ve yıkım sürecinin içerisine sürüklenmiştir6.
 
Yönetilemeyen ve Çöken Devlet:
 
Geride kalan neredeyse üç yıl sonunda Suriye halkının mağduriyeti bakımından ortaya çıkan sonuç ürkütücüdür. Ancak bu sürecin sona ereceği konusunda da henüz açık bir emare bulunmamaktadır7.
 
Ölümlerin ve yıkımların yanı sıra devletçi karakter taşıyan Suriye ekonomisi de bir açmazın içerisine sürüklenmiştir ve durum daha da kötüye gitmektedir8.
Suriye’de olayların başlamasından bu yana devletin varlığının da sorgulanmasına yol açan sürekli bir geriye gidiş söz konusudur. Devletin giderek soluklaşması uluslararası toplum tarafından da gözlenmektedir. Suriye bir çöküş sürecine girmiştir/girmesi sağlanmıştır9.
 
Uluslararası toplumun üzerinde uzlaşma sağladığı bir tanım bulunmamasına rağmen, genel olarak önemli sayılan bazı “yönetebilme yeteneklerini” yitiren bir devletin “yönetebilme yeterliliğinin” de ortadan kalkmış olabileceği dikkate alınmaktadır.
 
Ülkesi üzerindeki yönetme ya da hukuk zemininde güç olma/kullanabilme yeteneğinin yitirilmiş olması, karar alma meşruiyetinin ortadan kalkması, kamu hizmetlerinin verilememesi, uluslararası toplumun mensubu olarak diğer devletlerle iletişim kurabilme yeteneğinin yok olması bir devletin “yönetebilme yeterliliğinin” de ortadan kalktığına işaret etmektedir10.
 
Suriye Devleti’nin “yönetebilme yeterliliği” mevcut koşullar bakımından tartışmalı hale gelmiştir.
 
Suriye’de halen birçok silahlı örgüt faaliyet göstermektedir11. Değişik etnik, dini ve siyasi görüşe sahip olan bu örgütler bir yandan Suriye Devleti ile mücadele ederken bir yandan da birbirlerine üstünlük sağlamak için gayret göstermektedirler12.
Genel anlamda “muhalif güçler” olarak tanımlanan bütün bu örgütlerin birleşmeleri ve ortak hareket etmeleri istikametinde çalışmalar devam etmektedir.
 
Gecikme ile de olsa önce “Suriye Ulusal Konseyi” (SUK) ve daha sonra da “Suriye Muhalif ve Devrimci Güçleri Ulusal Koalisyonu” (SUKOA) kurulmuş olmasına karşılık muhalif unsurlar arasında tam bir uzlaşma sağlandığı söylenemez13.
 
Bu bağlamda SUK’un ihtiyacı karşılayamadığı düşüncesinde yola çıkılarak kurulan SUKOA’nın da tanınma anlamında yeterli bir görünüm sergilese de Suriye’de muhalif unsurları temsil bakımından başarılı olduğunu söylemek mümkün görülmemektedir.
 
Suriye’de faaliyet gösteren örgütlerin siyasi hedefleri ile SUK’un ve SUKOA’nın kuruluş maksadının bazı noktalarda örtüşmediği şeklinde bir kanaat bulunmaktadır.
 
Muhalif unsurların temsil edilebilme bakımından tatmin edilemediği bu süreçte, Suriye içerisinde faaliyet gösteren muhalif güçler dini, mezhepsel, etnik ve siyasi bakımından etkin oldukları bölgelerde nüfuz alanları oluşturmak ve bölgesel/yerel yönetimler kurmak gayreti içerisine girmişlerdir14.
 
Çatışmaların şiddeti ve yoğunluğu dini ve etnik bakımdan ayrışmanın da giderek hız kazanmasına neden olmuştur/olmaktadır15.
 
Yukarıda ifade edilen gelişmeler “muhalif güçler” olarak adlandırılan gruplar arasında bir uzlaşmanın sağlanamadığına ve bütün bu grupları ve muhalefet kanadını temsil ve tatmin edecek bir üst/çatı siyasal örgütlenmenin de henüz kurulamadığına işaret etmektedir. Sürecin bu şekilde devam etmesi Suriye içerisinde küçük “yerel yönetim” merkezlerinin oluşmasına ve de kalıcı hale gelmesine ve ayrıca gelecekte de bir/birleşik Suriye Devleti kurulmasının mümkün olamayacağına işaret etmektedir.
 
Muhalif güçlerin temsil edilebilme ve uluslararası alanda tanınma konusundaki girişimler hakkında aşağıda daha ayrıntılı bilgi sunulacaktır.
 
Suriye’de olayların/çatışmaların başladığı tarihten bu yana neredeyse üç yıl geride kalmıştır. Bu süreç içerisinde bir yandan Suriye içerisindeki “muhalif güçler/taraflar” birleşmek suretiyle bir siyasal üst/çatı kurum kurmak için çalışırlarken, diğer yandan da uluslararası toplum Suriye’deki “sivil/iç savaşı” sona erdirmek için girişimlerde bulunmuştur.
 
Birinci bölümün sonudur.
 
 
Av. Reha Taşkesen
Ankara, 25.08.2013
 
1 Ankara Barosu, 15.03.2013 tarihinde “Suriye” konulu bir panel düzenlemiştir. Panel’e CHP Milletvekili Refik Eryılmaz, Prof. Sertaç Başaran, Gazeteci Hüsnü Mahalli ve Av. Reha Taşkesen konuşmacı olarak katılmışlardır. Bu çalışma panel için hazırlanan çalışma notlarının genişletilmiş bir metnidir.
2 RT, uluslararası toplumda, basın ve yayın organlarında Suriye sorunu hakkında çıkan yazılarda; Suriye Krizi (Syrian Crisis), Suriye’de Sivil Savaş (Syrian’s Civil War), Bir Ülkenin Ölümü (The Death of a Country), Bir Zamanlar Suriye Olarak Bilinen Ülke (The Country Formerly Known as Syria) gibi ifadeler kullanılmaktadır. Ne yazık ki; iyi yönetilemeyen bir ülke kısa süre içerisinde ölüm ve yıkım ortamına girebilmektedir.
2011 yılında Güney Sudan’ın da “bağımsız bir devlet” olarak tanınması ile birlikte günümüzde BM üyesi devlet sayısı 196’ya ulaşmıştır. Suriye, 1949 yılında BM Teşkilatı’nı kuran 51 devletten bir tanesidir.
4 CIA Factbook, Suriye’nin 22,2 milyon nüfusunun (%91 Arap, %9 Kürt ve Ermeni) %74 kadarı Sünni, %13 kadarı Şii/Alevi, %10 kadarı Hıristiyan ve %3 kadarı ise Dürzi’dir. Ancak, diğer kaynaklardan yapılan inceleme ile daha ayrıntılı bir sonuca ulaşmak için gayret gösterilmiştir.
(http://www.unhcr.org/refworld/country,,,COUNTRYPROF,SYR,4954ce5ac,0.html) BM ve diğer kaynaklardaki bilgilerden de yararlanmak suretiyle Suriye’nin etnik ve dini yapısı ortaya çıkartılmaya çalışılmıştır.
Nüfus: 22,5 milyon. Dini Dağılım: Sünni Müslüman 16,5 milyon (%74), Alevi Müslüman 3 milyon (%13), Hıristiyan (Maronit Katolik/Doğu Katolik dahil) 2 milyon (%9), Dürzi/Şii/İsmailiye 700.000 (%3), Ermeni Apostolik Kilisesi/Gregoryan 300.000 (%1). Etnik Dağılım: Arap 17,5 milyon (%84), Kürt 2 milyon (%10), Diğer 1.300.000 (%6) (Dürzi/Arap 700.000, Türk 170.000, Çerkez 50.000, Ermeni 300.000, Süryani 80.000), Geçici 1.700.000 (%6) (Iraklı göçmen 1.300.000, Filistinli göçmen 400.000).
300 milyon Arap nüfus içerisindeki Hıristiyan nüfus 12 milyondur (%3).
5 http://countrystudies.us/ (Kongre Kütüphanesi)
Cemal Paşa I. Dünya Savaşı başladıktan sonra Suriye üzerinde denetim sağlamak için sert önlemlere başvurmuş ve 21 Arap Şam’da ve Beyrut’ta asılarak idam edilmiştir (6.5.1915 tarihindeki bu olay her yıl Suriye’de ve Lübnan’da “Şehitler Günü/Martyrs Day” olarak anılmaktadır). Savaştan hemen sonra Haşimi olan Faysal I ile kısa süreli (Temmuz 1919-Mart 1920) bir bağımsızlık dönemi yaşayan Suriye Milletler Cemiyeti’nin aldığı karar ile Fransız Mandası olmuştur. Fransa Suriye’de dört bölgeli (Halep Bölgesi, Şam Bölgesi, Akdeniz kıyısında Alevi/Şii/Nusayri Bölgesi, güneydeki dağlık bölgede Dürzi Bölgesi) bir manda rejimi uygulamak istemiştir. Aynı yıllarda bölgedeki Arap ulusal hareketine karşı üç ana hareket yükselmeye başlamıştır: 1.İngiltere’nin kuzeyde Rusya’nın yayılmasını dengelemek için Mezopotamya bölgesini bir arada tutabilmek için başlattığı hareket, 2.Siyonist hareket (İngiltere hem 1916 yılında Sykes-Picot Mutabakatı ile bölgede bir Arap devleti kurulmasına onay vermiş ve hem de 1917 yılındaki Balfour Deklerasyonu ile Filistin topraklarında bir Siyonist devlet “national home” kurulmasına söz vermiştir) ve 3.Fransa’nın Ortadoğu’da bir güç merkezi olarak varlığını devam ettirme arzusudur. 1925-1938 arasında Kürtler, 1925-1945 arasında Ermeniler Türkiye’den, 1933 yılında ise Süryaniler Irak’tan Suriye’ye göç etmişlerdir. Türkiye tarafından İskenderun’un (Alexandretta) statüsünün yeniden belirlenmesi talebi üzerine, Milletler Cemiyeti İskenderun’un ayrı ve bağımsız bir devlet olduğuna karar vermiştir. 1939 yılında Fransa İskenderun’un Türkiye katılmasına göz yummuştur. Bu husus Arap ulusalcıları tarafından büyük tepki ile karşılanmıştır. 1946 yılında BM Fransa’nın Suriye topraklarını boşaltmasına karar vermiş ve Fransa’da bu karara uymak suretiyle 17.5.1946 tarihinde Suriye’yi boşaltmıştır (Suriye Ulusal Günü). Suriye 1946-1954 arasında Albay Adip Shishakli dönemini (Askeri Oligarşi dönemi), 1955-1957 yılları arasında siyasi hareketin sola (Baas Hareketi ve Suriye Komünist Partisi) kaydığı dönemi (İngiltere-Fransa Kanal’a ortak bir harekat düzenlemiştirler), 1958-1961 yılları arasında Birleşik Arap Cumhuriyeti (Mısır ve Suriye 1.2.1958 tarihinde BAC kurulduğunu ilan etmişlerdir), 1961-1970 yılları arasında darbeler /karşı darbeler dönemini, 1971-2000 yılları arasında ise Hafız Esad dönemini yaşamıştır.
6 RT, Suriye’deki yönetim karşıtı gösteriler 26.01.2011 tarihinde Al-Hasakah’lı Hasan Ali Akleh’in (Tunus’ta Mohamed Bouazzizi’nin 17.12.2010 tarihinde, yani 40 gün önce kendini yakması gibi) üzerine gaz dökerek kendini yakması ile başlamıştır. 28.01.2011günü gecesi Kürt kökenli bir askerin öldürülmesi üzerine devam eden gösteriler, 3.2.2011 tarihinde “Öfke Günü” gösterileri sırasında göstericilerin reform talepleri ile gelişme göstermiştir. 15.3.2011 tarihinden itibaren gösteriler tırmanma eğilimi göstermeye başlamıştır. Bütün büyük yerleşim yerlerinde gösteriler düzenlenmeye ve yüzbinlerce insan bu gösteriler katılmaya başlamıştır. Bu tarihten itibaren yönetim tabandan gelen bu sosyal/siyasal harekete karşı bir yandan sert önlemler alırken diğer yandan da uzlaşma zemini aramaya başlamıştır. Hükümet istifa etmiş ve yönetim 200 kadar siyasi tutukluyu serbest bırakmıştır. Ancak, 1963 yılından bu yana devam eden “Olağanüstü Hal Kanunu” (Emergency Law) kaldırılmamıştır. 29.04.2011 tarihinde ABD, Suriye’ye karşı sert önlemler alınacağını açıklamıştır. 17.05.2011 tarihinde üniformalı “Shabiha” (Alevi) militanların Tel Kalakh’da Sünni kişileri öldürdüğü ileri sürülmüştür. Bir kısım Suriyeli sınırı geçerek Türkiye’ye sığınmaya başlamıştır. 20.06.2011 tarihinde Beşar Esad ulusal bir diyalog süreci başlatılacağını ve bu çerçevede parlamento seçimlerinin, reformların yapılacağını ve geniş özgürlükler tanınacağı içeren bir konuşma yapmıştır. Esat konuşmasında Türkiye’ye geçen Suriyelilerin de geri dönmelerini istemiştir. Haziran 2011 ayı ortalarında ABD ve Fransa büyükelçiliklerine saldırılar yapılmıştır. ABD, Esad rejiminin meşruiyetini kaybettiğini açıklamıştır. 31.07.2011 tarihinde başta Hama kenti olmak üzere birçok yerleşim yerini kuşatan güvenlik güçleri “Ramazan Katliamı” adı verilen saldırılar sırasında birçok kişinin ölümüne neden olmuştur. Ağustos 2011 ayı içerisinde Arap Devletleri İttifakı (The League of Arab States) ve Körfez Ülkeleri İşbirliği Konseyi Suriye’yi uyarmıştır. Aynı günlerde Hizbullah örgütünün ve lideri Hasan Nasrallah’ın (Lübnan) Esad yönetimine verdiği destek karşıtı gösteriler yapılmıştır. 07.10.2011 tarihinde Kürt hakları savunucusu Mishaal ai-Tammo bir saldırı sonucu öldürülmüştür. Kamışlı kasabasında yapılan cenaze töreni sırasında da güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonunda ölenler olmuştur.
7 BM İnsan Hakları Konseyi (Human Rights Council), Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu Suriye Arap Cumhuriyeti Raporu (Report of the Independent International Commission of Inquiry on the Syrian Arab Republic), 5.2.2013, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, Mart 2011’den itibaren 60.000 kişinin öldüğünü açıklamıştır. 2 milyon kişi ülke içerisinde yer değiştirmiştir. 21 Ocak 2013 itibarıyla 671,262 kişi 5 komşu ülkeye ve Kuzey Afrika’ya göç etmiştir (daha sonra bu rakamın kayıtlı olmayanlar ile birlikte 1 milyon kişiyi aştığı açıklanmıştır). BM, Aralık 2012 ayı içerisinde göçmenlerin sayısını dikkate alarak 3. derecede Acil Durum ilan etmiştir (3. derece AD doğal afet ve çatışma nedeniyle ortaya çıkan ve bütün sistemin harekete geçirilmesi gerektiğine işaret eden büyük insani kriz durumudur).
BM, Haziran 2013, Suriye’de insani kayıplar 4 ay içerisinde %65 artarak 100.000’i aşmış, 4,2 milyon kişi yurtiçinde yer değiştirmiş ve 1,6 milyon insan da komşu ülkelere ve yurtdışına göç etmiştir. Ülke nüfusunun %27’si mağdur olmuştur. Yaşamını yitirenlerin %40 kadarı sivil ve %6,5 kadarı da çocuktur.
8 RT, Suriye ekonomisi ile ilgili değişik kaynaklardan derlenen bilgiler: BM tarafından yapılan tespitlere göre 2013 yılı itibarıyla normale dönülmesi halinde ekonominin çatışmaların başlamadan önceki durumuna getirilmesi için en az $ 80 milyara ihtiyaç olacaktır. 1/50 Suriye Poundu/ ABD Doları değeri %500 değer kaybederek 1/300 seviyesine gerilemiştir. 2012 yılında %10 olan enflasyon 2013 yılında 5 kat artarak %50’ye çıkmıştır. 2011 yılında $ 1,7 milyar olan ticaret açığı $ 8 milyara çıkmış ve 2011 sonunda $ 18 milyar olan döviz rezervi 2013 yılında $ 2 milyara gerilemiştir. Devlet gelirinin %20’ni oluşturan 2010 yılında 400.000 varil/gün olan petrol üretimi 2013 yılı itibarıyla 100.000 varil/gün seviyesine gerilemiştir. 2011 yılında $ 5100 olan kişi başına gelir (GDP per capita) 2013 yılı itibarıyla %80 azalarak $ 1000 seviyesine gerilemiştir. Uygulanan uluslararası yasaklar nedeniyle gıda/tüketim maddelerinin temini güçleşmiş ve fiyatlar %70 oranında artmıştır. Suriye İran, Rusya ve Çin’den yardım almaktadır. Bütün bu gelişmelerin devlet kontrollü ekonominin daha liberal hale dönüşmesine neden olabileceği öngörülmektedir. Nitekim, Şam yönetimi kredi faizlerini geri çekmiş, özel banka kurulmasını kolaylaştırmıştır.
9 RT, Devletlerin “yönetebilme yeterlilikleri” bakımından uluslararası alanda “yönetememe sürecine girmiş devlet” (failing state), “yönetemeyen devlet” (failed state), “kırılgan ülke” (fragile state) “çökmüş devlet” (collapsed state), “siyasi boşluk” (political vacuum) gibi farklı durumları açıklayan terimler kullanılmaktadır.
10http://ffp.statesindex.org/ (The Fund for Peace, Failed State Index, Syria)
Devletlerin “yönetilebilme yeterlilikleri” 12 başlık altında (Sosyal Göstergeler (4): Demografik Baskı, Göçmenler/Yer Değiştirenler, Grup Rahatsızlığı, Ülkeden Ayrılma Arzusu; Ekonomik Göstergeler (2): Düzensiz Ekonomik Gelişme, Yoksulluk ve Ekonomik Gerileme; Politik ve Askeri Göstergeler (6): Devletin Meşruiyeti, Kamu Hizmetleri, İnsan Hakları ve Hukukun Üstünlüğü, Güvenlik Gücünün (Baskı Aracı Olarak) Kullanımı, Nüfuz Kullanımı, Dışarıdan Yardım/Müdahale Girişimleri değerlendirilmektedir. Suriye ile birlikte diğer bazı ülkelerin sıralamadaki yerleri bir örnek olarak sunulmuştur:
2010 (Somali 1, Çad 2, Afganistan 6, Irak 7, Pakistan 10, Suriye 48)
2012 (Somali 1, Kongo Demokratik Cumhuriyeti 2, Afganistan 6, Irak 9, Pakistan 13, Suriye 23)
11 RT, Değişik kaynaklardan alınan bilgiler [www.usatoday.com/story/news/world/2012/12/17/aleppo-syria), (http://in.reuters.com/article/2013/06/19/syria-rebel, Vatan, 12.03.2013, The Economist, 21.07.2012, 11.08.2012, 23.12.2012, 20.07.2013] çerçevesinde Suriye’de 20 kadar silahlı örgütün faaliyet gösterdiği anlaşılmaktadır. 1.Özgür Suriye Ordusu (Free Syrian Army, 40.000 kadar silahlı elemanı ve “Nizam” adı verilen bir haberleşme ağı bulunmaktadır. Başlangıçta Türkiye’de olan Karargahı daha sonra Suriye topraklarına intikal etmiştir. Lideri daha önce Tuğgeneral olan Salim İdris’dir), 2.Birlik Tugayı (Tawhid/Unity Brigade, Halep ve İdlib bölgelerindeki yerel silahlı grupların temsilcisidir), 3.Suriye Şehitleri Tugayı (Martyrs of Syria Brigade/Martyrs of Jebel Zawiya Brigade, 7000 kadar silahlı elemanı bulunmaktadır. Lideri Jamal Marouf’tur. Türkiye sınırı ile Hama arasında İdlib bölgesinde faaliyet göstermektedir. Elemanlarına ayda 60 dolar ödemektedir. Mahkeme kurmuştur. Hapishane işletmektedir), 4.İntikam Tugayı (Qisas/Retaliation Brigade, Lideri Ali Barkan’dır. Hama’nın 20 Km. güney bölgesinde faaliyet göstermektedir), 5.Suriye Kartalları (Saqour al-Sham/Falkons of Syria, Lideri Abu Issa’dır, Suriye Kurtuluş Cephesi’nin üyesidir. Lazkiye’ye yakın Serjeh kasabasında faaliyet göstermektedirler, dini esaslara göre yönetilen bir devlet kurmak istemektedir), 6.Faruk Tugayı/Taburu (Faruq Brigade/Battalion, ülke sathında faaliyet gösteren bir örgüttür), 7. Jabhat al-Nusra (Al-Nusra Cephesi/Al-Nursa Front, Suriye Halkı Destek Cephesi olarak da adlandırılmaktadır. 7000 kadar elemanı bulunmaktadır. Lideri Abu Mohammad al-Golani’dir. 23.01.2012 tarihinde kuruluşunu açıklamıştır. Dini esaslara göre yönetilen bir devlet kurulmasını isteyen ve başta Şam olmak üzere Halep ve İdlib bölgelerinde faaliyet gösteren silahlı ayaklanmacıları temsil etmektedir. En saldırgan ve başarılı örgüt olarak anılmaktadır. “Iraq ve Levant İslam Devleti” çatısı altında hareket etmektedir. Al Qaeda Lideri Ayman Muhammad Rabaie al Zewahiri’ye sadakat ile çalıştıklarını açıklamıştır. 2012 ve 2013 yıllarında BM, ABD, Avustralya ve İngiltere tarafından “terör örgütü” olarak tanımlanmıştır), 8.Fatih Sultan Mehmet ve Abdülhamid Türkmen Tugayları (Azaz ve Halep bölgelerinde faaliyet göstermektedirler), 9.Afgan, Çeçen ve Libyalı Cihad Gurupları (Halep, Humus, İdlib ve Şam bölgelerinde faaliyet göstermektedirler), 10. Bedeviler (Deraa/Güney Suriye), 11. Devrim Konseyi (Dar El-Zor/Doğu Suriye), 12. El Qaka (Dar el-Zor), 13.Tevfik Alayı/Gurubu (Liwa Tawheed. Halep. Lideri Abu Tawfik’tir. Laik/Seküler anlayışı savunan bir guruptur), 14.El Fetih Tugayı (Halep. Dini esaslara göre devlet yönetimini benimsemiş ancak El Kaide ile bağlantılı olmayan bir gruptur), 15.Ahrar al-Sham (Suriye’nin Özgür İnsanları/Free Men of Syria, Katar destekli olduğu ifade edilmektedir, 10.000-20.000 kadar silahlı elemanı bulunmaktadır. Lideri Hassan Aboud’dur. 83 kadar silahlı unsuru ile Şam ve Halep dahil geniş bir alanda etkindir. Bir terör örgütü olarak algılanmak istememektedir. Haziran 2013’de kurulan Suriye Kurtuluş Cephesi/Syrian Liberation Front adında siyasi teşkilatı bulunmaktadır. Selefi anlayışı savunan ve İslami esaslara uygun bir devlet istemektedir. Özgür Suriye Ordusu çatısı altında olmayıp bağımsız hareket etmektedir. Jabhat al-Nusra’ya seçenek olabileceği belirtilmektedir). 16.Fecrul İslam (Halep. Dini esaslara göre devlet yönetimini benimsemiş bir guruptur), 17.Darel-Şahaba Tugayı (Halep, Komutan Yardımcısı Abu Saleh, 3000 kadar elemanı bulunmaktadır. Suriye’de Geçici Hükümet kurulmasını desteklemektedirler), 18.Bab Al Salam Bölüğü (Bab Al Salaam Battalion. Halep. ÖSO’nun bir parçasıdır),19.Liwa al-Islam (Şam. 18.07.2012 tarihinde Milli Güvenlik Konseyi toplantısının bombalanmasından sorumlu olduğunu iddia etmektedir), 20.Ghurabaa al-Sham (Halep, Lideri Şeyh Ömer, Aşırı İslamcı guruplar tarafından dağıtıldığı ve 2000 kadar silahlı elemanından geriye 100 kadar kaldığı öne sürülmektedir), 21.Demokratik Birlik Partisi(Democratic Union Party/Partiya Yekîtiya Demokrat-PYD. 2003 yılında kurulmuştur ve Kuzeydoğu Suriye’de faaliyet göstermektedir. Partinin siyasi hedefi demokratik otonomi/kendi haklarını tayin edebilme noktasına ulaşabilmektir. Suriye’nin bugün içerisinde bulunduğu koşullarda tek çözümün de bu olduğunu iddia etmektedir).
12 Martin Chulov, The Guardian, 17.01.2013, “Bölgedeki muhalifler, El-Kaide savaşçılarının gerçek niyetlerini belli etmeye başladığını, Suriye’nin kuzeyinde devletin dini esaslarla yönetilmesini arzu edenlerle Özgür Suriye Ordusu arasındaki görüş ayrılığının giderek tırmandığını, bu gelişmenin her iki grubun ayrışmasına neden olacağını ve bunun da Suriye’deki sivil savaş sürecinde yeni bir safha açacağını ifade etmişlerdir.”
13 Suriye Ulusal Konseyi/SUK (Syrian National Council) ve Suriye Devrimci ve Muhalif Güçler Ulusal Koalisyonu/SUKOA (National Coalition for Syrian Revolutionary and Opposition Forces).
14 RT, Kuzeydoğu Suriye’de Demokratik Birlik Partisi (DBP/PYD), Halep’te Geçici Devrim Konseyi, İdlib’de Suriye Şehitleri Tugayı bu istikamette hareket etmişler ve ciddi mesafe kaydetmişlerdir. Devlet karşıtı silahlı güçlerin Halep, İdlib ve Lazkiye’de “yerel yönetimler” ve ”askeri komiteler” kurmuş oldukları hususu belgelere geçmiştir. Azınlık durumunda olan Alevi ve Hıristiyan topluluklar ise kendi bölgelerinde “halk komiteleri” kurmak suretiyle “güvenli bölge” oluşturma gayreti içerisine girmişlerdir. Bu gurupların devlet güçleri ile birlikte çatışmalara katıldıkları konusunda söylentiler bulunmaktadır.
15 BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (High Commissioner For Human Rights), Suriye Arap Cumhuriyeti Uluslararası Bağımsız Soruşturma Komisyonu (Independent International Commission of Inquiry on the Syrian Arab Republic), 20.12.2012, m. 7-9.
Av. Reha TAŞKESEN | Tüm Yazıları
Hits: 3030