Söylemler de değişiyor!

~ 10.04.2013, Necdet SARAÇ ~

İktidar, her zaman gücün adıdır! İktidarın gücü arttıkça, diz çökenlerin de, diz çökmek için sırada hazır bekleyenlerin de sayısı sürekli artar. İktidarı haklı çıkarmak için, iktidarın hamle yapmasına bile gerek kalmadan birçok kişi kendiliğinden hamle yapmaya ve ikna turuna çıkmaya başlar. Güçten başı dönen birçok kişi de iktidarı destekleme yarışında sınır tanımaz, en yakınındakini bile iterek kendisine yer açar! Çünkü güç, hep ciddi bir çekim merkezi olmuştur! Böyle olmasa, 63 “akil adamın” 63’ü de 24 saat içinde Başbakan’ın karşısında firesiz ve aynı anda divanda “hazır ve nazır” olabilir miydi?

İktidarın barış söylemleri arttıkça yalnız “teslim olanların” sayısı artmıyor, gelişmeler karşısında sessizleşenlerin, görmezden gelenlerin sayısı da hızla artıyor. Asıl tehlike burada! Dün siyasi iktidarın yanlışlarını haklı olarak eleştirenler, bugün iktidar yanında saf tutmanın “gereklerini” yerine getirmeye başlıyorlar. Bu, çok ciddi bir tehlike… Biliyorum, bu konuda Uludere çok klasik bir örnek oldu. Tıpkı Silivri gibi! Veli Küçük gibi isimlerden dolayı, birçok çevre haksızlığı, hukuksuzluğu bile dile getirmek istemiyorlar. Hadi bunu da anlamaya çalışalım ve yaşanan aleni hukuksuzluğu görmemize rağmen içimize “sindirelim”!

Peki “Emek Sineması kapatılmasın” diye sokağa çıkanlara sıkılan tazyikli suya, biber gazına da mı sessiz kalacağız? İnsanların sokaklarda sürüklendiğini gördükten sonra, İçişleri Bakanı Muammer Güler’in “içlerinde provokatörler vardı” sözlerine mi inanacağız?

2020 Olimpiyatları için aday olan bir dünya kentinde, üstelik Costa Gavras gibi birçok uluslararası sinemacının da katıldığı önemli bir film festivalinde polisin saldırısına sessiz kalacaksın. Niçin? Aman barış süreci zarar görmesin diye…

Teröre karşı operasyon yapıyoruz diye helikopteri Ankara’da bir lisenin bahçesine indireceksin, hatta Antalya’da ders sırasında lise basıp, sınıftan öğrenci alacaksın ve sen buna sessiz kalacaksın. Niçin? Aman barış süreci zarar görmesin?

Muğla’da bin polisle, yalnızca gözdağı olsun diye yurt basacaksın. Önemli teröristleri yakalıyormuş havasında 4-5 saat arama yapacaksın, sonra bir şey olmamış gibi çekip gideceksin ve sen buna da ses çıkarmayacaksın. Niçin? Aman barış süreci zarar görmesin diye…

Daha vahimi ise söylemler hızla değişmeye başlayacak: “Esat Kürtleri Bombalıyor” diye manşetler atmaya, Suriye’de PYD’nin kontrol ettiği bölgelere Özgür Suriye Ordusu denen İslamcı çeteleri sokmaya ve bunlardan “muhalefet gücü” olarak bahsetmeye başlayacaksın. Sonra, “dincilerin Suriye’de iktidara gelmesi durumunda da planlarının hazır olduğunu” da açıkça beyan etmeye başlayacaksın. Sonra doğal olarak kullandığın dil değişmeye başlayacak ve yıllarca yan yana olduğun, büyük destekler aldığın Esat bir anda “sorunun asıl kaynağı” olacak…

KCK operasyonundan tutuklanacaksın. Cezaevlerinde halen binlerce KCK’lı varken, cezaevinden çıkar çıkmaz, göreve iade edilir edilmez, ajansların geçtiği haber eğer doğruysa “Türkiye'de yeni ve önemli bir sürecin başladığını, geçmişi çok irdelemeden, arkasına takılmadan geleceğe bakacağız. Neticede çok güzel günler yaşamaya başladık. Başbakan Erdoğan Türkiye'de yüzde 50 oy almış bir insan. Cumhuriyet tarihinin sayılı liderlerinden biri" diyeceksin…

Bir yandan son derece doğru ve haklı bir şekilde “Dinin birleştirici olduğu gerçek olsa Arap dünyası birbiriyle bu kadar çok çatışıyor olmazdı” diyeceksin, sonra kendini son derece zorlayarak, “Bin yıllık kardeşlik” yorumunu haklı çıkarmak için kelimelere taklalar attıracaksın!

Sanki bu ülkeyi 11 yıldır yöneten CHP ve Kılıçdaroğlu’ymuş gibi akla gelebilecek her şeyi söyleyeceksin, “demokrasi olmadan barış olmaz” diyen ve 16 maddelik eli yüzü düzgün bir demokrasi bildirgesi açıklayan Kılıçdaroğlu’nu ve CHP’yi milliyetçi bir kulvara itmek için elinden geleni yapacaksın ve arkasından da bütün kötülüklerin sorumlusu ilan edeceksin… Sonra? Bu ülkeyi 11 yıldır fiili olarak yöneten ve yaptıkları ortada olan AKP ve Erdoğan’ı neredeyse barış ve demokrasi kahramanı ilan edeceksin ve bütün bunları aman barış süreci zarar görmesin diye “hem haklı hem de masumane bir talep” nedeniyle yaptığın havası yaratacaksın!

Eğer bu ülkede CHP’yi “bütün kötülüklerin anası” olarak göstermek sorunu çözseydi, bu ülke bugün yönünü yüzlerce yıldır hiçbir yaraya merhem olmamış “İslam Bayrağı”na doğru dönmezdi!  O bayrak, “birleştirici ve barışçı olsaydı” emin olun bugün ne biz ”çatışmacı bir kültür” içinde, ne İslam coğrafyası sürekli bir boğazlaşma merkezi olur, ne de bunları yazmaya ihtiyaç hissederdik!

(Yurt Gazetesi)

Necdet SARAÇ | Tüm Yazıları
Hits: 1160