Sosyalistler "ezik" midir?

~ 19.03.2013, Melih Pekdemir ~

Devir her türden İslamcının devri. Onların borusu ötüyor. İslamcıyım dedin mi kitleler peşine takılıyor. Devir her türden milliyetçinin de devri. Onların da borusu ötüyor. Milliyetçiyim dedin mi yine kitleler peşine takılıyor.
Peki bu durum karşısında… Sosyalistler “ezik” midir?
Bizim İlyas (Başsoy), “hayır ama yetimdirler” cevabını verecek elbette, biliyorum. Ama eziklik deyince, önce ezik olma ile ezik gösterilmeyi ayırt etmek lazım. Birincisi “loser” (kaybeden) anlamında; başarısızlıklar, eksikler nedeniyle özgüveni yitirip sürekli mızmızlık yapmak... İkinci anlamıysa, özellikle ergenlerin dilindeki bir aşağılama olarak, ezenden, kazanandan yana olmayanları küçümsemek…
***
Sovyetler’in çöküşü ardından sosyalizm inanılır bir ideoloji olmaktan çıktı/çıkarıldı ve onun yerine post modern küreselleşme döneminin dinî ve etnik/millî “davaları” teşvik edildi.
Günümüzde millî davalar önceki dönemin ulusal kurtuluş hareketlerinden giderek farklılaşmaya, emperyalizmden ve sömürgecilikten kurtuluş yerine ağırlıkla kimlik ve ulusal haklar düzleminde tarif edilmeye başlandılar.
Ve günümüzde dini hareketlerin kitleselleşmesinde, doğu-batı (sosyalizm-kapitalizm) ekseni yerine yeni dünya düzenindeki kuzey-güney (zengin-yoksul) ekseninin geçmesi etkili oldu. Böylece güneyin mazlumları emperyalizme karşı köktendinci İslam cephesine de kaydoldular. Komünizme karşı kurgulanan “yeşil kuşak” stratejisi artık emperyalistleri kuşatmaya yönelince, buna karşı derhal “ılımlı İslam” icat edildi, edilmesi gerekirdi. Küresel neo-liberalizmin güdümünde piyasacı bir İslam, yani AKP gibi olanı tek çareydi.
Millî ve dinî hareketler tarihsel bakımdan da zaten kolayca kitleselleşebilme potansiyeli taşırlar. Çünkü bu hareketlere aidiyet “doğuştandır”, öyle söylenir. Fazla bilinç gerekmez. Ezilen olma bilinci değil, kendilerini ezeni de mazur görebilen “eziklik duygusu” yeterlidir.
Oysa sınıf hareketlerine ait olmak için asgari bir bilinç ya da farkındalık mutlaka zorunlu. Yani sosyalist hareket neden AKP gibi ya da hatta PKK gibi kitleselleşemedi sorusu bu bakımdan saçma bir soru...
Millî ve dinî hareketlerde yer alma saiki, var olanı içselleştirmek ya da zaten içkin olanı açığa çıkarmaktır. Sınıf hareketlerinde ise, millî ve dinî duyguları aşmak ve bu aşkınlık halinin bir devamı olarak zulmün ve sömürünün asıl kaynağını görebilen farklı bir bilinç düzeyine erişmek lazım. Bu nedenle sosyalist hareketlerin ilk önce bir aydın hareketi olarak gelişmesi adeta kaçınılmaz…
Hal böyle olunca, yani başarma ihtimalleri genellikle düşük olunca, sosyalistler de toplum indinde “ezik” görülürler. Çünkü… Sosyalistlerin başarısızlığının kanıtı olarak milliyetçilerin ve dincilerin başarısı, kitleselleşmesi gösterilir!
Ama sosyalistlerin derdi, (Kürt-Türk fark etmez) milliyetçilerin ve İslamcıların başardığını başaramamak değil ki… Tersine insanları din ve millet formatı dışındaki sahici bir özgürlüğe ve eşitliğe sevk edebilmek…
***
Konuyu güncelleyerek şöyle sorabilirim: Peki barışa destek vermek eziklik midir?
“Elimizden bir şey gelmiyor bari Kürt siyasi hareketinin arkasına dizilelim” demek elbette ezikliktir. Ama Kürtler ezilen olmaktan kurtulurken “ezik muamelesi” görmesinler diye çabalamak?
Mesela… Beşir Atalay, “sorun iki yıl içinde çözülür” derken hakikatte AKP’nin-RTE’nin asıl kaygısının iki yıl içindeki yeni anayasa, yerel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimleri olduğunu hiç unutturmamak…
Mesela… Sürekli “Kürdistan” gözetilerek tartışılan bir özerklik mevzuunda Kürt nüfusunun en az üçte birine yurt olan  “Türkistan”daki demografik ve coğrafi düzlemde, Kürtler ile Türklerin bir arada yaşayabilmesi imkânlarını da çözüm unsurları arasından eksiltmemek…
Mesela… “Ortadoğu’da Kürtlerin lideri Barzani mi Öcalan mı?” şeklindeki sorunun sahici cevabını bilerek strateji oluşturmak ve “O ballı pastayı hiç yedirirler mi?” diye ısrarla sormak…
Mesela… ABD’nin BOP’u ve RTE’nin yeni Osmanlıcılığı ile Kürt hareketinin “konfederalizm” tezinin örtüşmemesi için itirazlarımızı sürdürebilmek ve bu konuda bağımsız devrimci hattımızdan taviz vermemek…
Mesela… Aysel Tuğluk ne güzel söylemiş deyip “AKP’nin çözüm niyeti olmasa bile, biz barış talebini toplumsallaştırarak gerçek bir çözümü yaratabiliriz” iddiasına sahip çıkmak…

***
Sosyalistler “ezik” midir?
Aslında baştan söylemem gerekeni bilerek sona sakladım. Yankı Yazgan’ın Pazar ekinde çocukluk arkadaşı “Tolga” örneğiyle anlattığı “Ezmemeyi eziklik sayarlar!” yazısını okuduktan sonra aklıma takılmıştı bu soru… Yankı hocam, “delikanlı” kültüründe kimseyi ezmemiş, kimseye zarar vermemiş olmayı “eziklik” olarak adlandıran çarpıklığa işaret ediyor ve “ezik” denilen Tolga’nın yıllar sonra da bir “iyilik” abidesi olarak karşısına çıktığını görüp seviniyor.
İşte sosyalistler ezmedikleri, ezmekten yana olmadıkları ve bu nedenle “kazanmaktan” dahi vazgeçebildikleri için bazen ezik sayılabiliyorlar. Bu yüzden hem Kürtleri destekledikleri için ve hem de hiç sorgulamadan Kürt siyasetlerinin peşine takılmadıkları için suçlanıyorlar… Oysa devrimcilerin derdi Türklerin Birliği ya da Kürtlerin Birliği olamaz ki… Devrimciler millî ve dinî kimliklerin ötesinde ancak ezilen sınıfların enternasyonal kimliğiyle var olabilirler. Çünkü hem teorik kitabımızda hem pratik defterimizde şöyle yazar:
“Bu kavga en sonuncu / Kavgamızdır artık / Enternasyonal’le/ Kurtulur insanlık!”

(Birgün)

Melih Pekdemir | Tüm Yazıları
Hits: 1373