'Sol, Bütünlüğü Savunmalı'

~ 09.02.2013, Nilgün CERRAHOĞLU ~

“İspanya’nın en popüler filozofu” Fernando Savater’le Madrid’de kitaplarıyla çevrili evinde sohbet ediyoruz.
Denemeler, tiyatro oyunları, roman, öykülerden oluşan 50’nin üstünde eseri olan, İspanya’nın prestijli sosyal-siyasi analiz dergisi
“Anahtarlar/Claves”i yöneten ve “El Pais” gazetesine yazılar yazan İspanya’nın ünlü düşünce adamı; bir Kolombiya gezisi öncesinde beni evinde kabul ediyor.
Söz Kolombiya’dan açılınca; Kolombiyalı yazar
Garcia Marquez’i anmadan edemiyoruz. Savater, “Alzheimer” yüzünden artık yazamayan ünlü yazarla en son bir yemekte buluştuğunu, ancak koca Marquez’in yemekte uyuyakaldığını anlatıyor…
“İspanya’nın iki büyük baş belası var: Biri Katolik kilisesi, diğeri de ayrılıkçı yerelcilik ve milliyetçilik” diye konuşan Savater’le görüşmemizin devamı şöyle:

‘Ortak aidiyeti yitirdik’

- Bask, Katalan sorununda gelinen nokta nedir?
“İkisi de giderek bileniyor. Katalonya’da da, Bask bölgesinde de çoğunluk ayrılıkçı değil. Ama (yerel) milliyetçiler çok faal. Ekonomik krizden istifade ederek Katalonya’da sürekli ‘Biz İspanya ekonomisine aldığımızdan çok veriyoruz’ propagandası yapıyorlar. Oysa böyle bir şey yok. Vergileri, bölgeler değil vergi mükellefleri öder. Zengin mükellef, Katalonya’da da, Endülüs’te de çok öderken, fakir az öder. Gerçek şu ki biz ‘bien comun’ deyimiyle ifade edilen ‘kamu yararı, ortak refah, ortak değerler ve ortak aidiyet’i yitirdik. ‘Bien comun/ortak yarar’ dendiğinde bu hemen Frankist, diktatoryal bir çağrışım yapıyor. Frankizmin bir mirası bu. Franko sürekli ‘İspanyol bayrağı’ ve ‘bölünmez bütünlük’ten söz ettiği için, bu kavramlar aşındı. Biz solda belli bir kesim.. (iç savaş öncesindeki) Cumhuriyetçi İspanya’nın da ‘ortak bir İspanya fikrini’ savunduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Cumhuriyetçiler evet, demokratik, çoğulcu bir İspanya’yı savunuyorlardı ancak savundukları İspanya ‘bir İspanya’ idi; ‘50 İspanya’ değil. 1931’deki Cumhuriyet anayasasında ‘yerel dillere saygı duyulacaktır, resmi dil tektir’ deniyordu. Demokratik 1978 anayasasında da ‘bölgesel dillere saygı duyacağız’ ifadesi kullanılırken aynı tutum yansıtılıyor. Ancak bu yapılırken kimse ortak dilin yok edileceğini varsaymamıştı...”

Bölgesel şantaj

- İspanya’da ayrılıkçılık tehdidi var mı?
“Bölgeler arası karşıtlaşma yeterince büyük rahatsızlık zaten. Katalanların, diğer bölgelere kendilerini soyuyorlarmış gibi bakmaları, ülke gerisinin de onlara hasmane yaklaşmaları yeterince sevimsiz. Kopmayla sonuçlanmasa bile, bu artık içimize girdi bir defa. Üstüne sürekli ‘Şunu bana vermezsen giderim haa!’ şantajı eklenince; durum hepten tatsızlaşıyor. ‘Üstüme şunu yapmazsan, kariyerini bir boşanma davasıyla yıkarım’ tehdidi savuran çiftler gibiyiz. Bask ülkesi küçüktür. Ayrılsa da tek başına var olamaz. Fransa yanındaki Basklarla bütünleşmesi gerekir ki bu zor. Ancak Katalonya başka. İspanya Katalonya olmadan var olamaz. Katalonya büyük bir endüstriyel güç. Nüfusu da 6 milyon. Az değil.”
- Yani kopma tehdidi var, öyle mi?
“Ee var tabii. Yakın dönemde olmasa dahi var!”
- Ama baskın görüş bunun kolay olmadığı, AB’ nin buna yeşil ışık yakmayacağı şeklinde...
“Doğrudur. Hukuken kopuş olanaksız. Katalanlar bunu tek taraflı yapamaz. Bir birlikteyseniz, birliği bozmak için tüm diğer üyelerin de rızasını almanız gerekir. Dolayısıyla konu (referandumla) sadece Katalanlara sorulamaz. İspanya genelinde referandum yapmak gerekir. Tek taraflı referandum ise legal olmayacağı için muhtemelen Avrupa bunu kabul etmez. Ancak bir kez ok yaydan çıkınca, böyle şeylerin nasıl biteceği belli olmaz.”

Sol için kötü dönem

- İspanya’da ben Felipe Gonzalez’in parlak zafer dönemlerinde yaşadım. O Felipe sosyalizminden geriye ne kaldı?
“O günler geride kaldı. Sol, her yerdeki gibi kötü bir dönem yaşıyor. Zira bir başınıza konulara hâkim olmanız mümkün değil, genel bir çerçeve var. Bu sebeple solun bugün devrimci söylemlere sahip çıkması olanaksız. Daha iyi yönetim, siyasi yozlaşmaya karşı şeffaflık, kamu hizmetlerine ağırlık vermek, eşitliği önemsemek gibi konulara bugün odaklanabilir sol.”
- Az mı?
“Değil tabii. Kamu hizmeti, ekonomik kaynakların yeniden dağıtılmasından başka bir şey değil. Güney Amerika’ya sık seyahat eden bizler, bunu net görüyoruz. Güney Amerika’da toplu taşımacılık yok. Bogota periferisinde yaşayan biri, şehre otobüsle gidip gelemediği için metropolde çalışmak şansına sahip olamıyor. Solun tüm bunları önemsemesi gerekiyor. Ancak (gelişmiş) İspanya’da durum farklı. Burada solun o eski gücü yok. Halkın coşkulu desteğini sol arkasında bulamıyor. Tutkuları yeniden harekete geçirmek için demagojik biçimde yerel milliyetçiliklere yanaşıyor. Ancak bu da partiyi batırıyor. İşbaşındaki muhafazakâr Rajoy hükümetinin kemer sıkma politikalarından ötürü destek yitirdiği dönemde, sosyalistler çıkış yapamıyor.”
- Neden?
“Ülkenin nabzını tutamıyorlar. Başbakan Rajoy krizin üstesinden gelemiyor ama (eski sosyalist başbakan) Zapatero İspanya’nın krize girdiğini dahi fark etmemişti. İnsanlar bunu unutamıyor. İspanya’da çoğunluk, monolitik/tek kalıptan çıkmış bir merkeziyetçi ülke arzu etmiyor. Ama aynı çoğunluk ülkeyi de yitirmek istemiyor. Uyumla bütünleşen bir ülke istiyorlar. Sol, bu bütünleşmeyi yaratmanın mücadelesini vermeli.”
Sürecek.

9 Şubat 2013 - Cumhuriyet

Nilgün CERRAHOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 1673