Kürt hareketine kuşatma

~ 07.01.2013, İlker BELEK ~

Öcalan ile görüşmeler muhtemelen açlık grevleri döneminde başlamıştı. Ancak amaç açlık grevlerinin bitirilmesi değildi.

AKP de değil, emperyalist güçler, kendilerini Kürt sorununa bir “çözüm” getirme zorunda hissediyorlar. Bir yandan Suriye’de yaşanan tıkanma, öte yandan Irak’taki gelişmeler Kürt gerçekliğini Türkiye ölçeğinin çok ötesinde bölgesel düzeyde ele alınması gereken bir noktaya taşıdı. Türkiye’nin Kürt sorunu zaten bölgesel ölçekli öneme sahipti. Bugün bu gerçeklik pekişmiştir.

Suriye dedik: Suriye’de tahmin edilmeyen bir tıkanma yaşanmış, Esad beklenenden daha dişli çıkmış ve yine pek de umulmadık biçimde Kürtler Suriye’nin kuzeyinde siyasi ve askeri boyutta organize olarak kimi bölgeleri ele geçirmişlerdir. Üstelik Suriye’de Kürtler’i temsil eden güç AKP’nin ve emperyalistlerin hoşnut olmadığı türdendir.

Irak dedik: Irak ABD askeri gücünün çekilmesinden sonra hızla parçalanmaya yönelmiştir. Kuzey’deki Kürtler ile merkezi yönetimin arası açılmıştır. Irak’ta dikkate alınması gereken bir Sünni güç vardır. Irak topraklarında ayrı bir Kürdistan’ın resmen ilanı artık an meselesidir. Anlaşılan Barzani ve ABD birbirlerini kontrol ederek son noktayı koymaya hazırlanmaktadırlar. Barzani Kürdistan’ı Ortadoğu’da belirginleşmiş bulunan Sünni cephenin içinde yerini almıştır. İsrail’le arası gayet iyidir.

* * *

Bu karmaşık denklem içinde Kürtler kritik bir koordinattadır. Kritik Kürt gerçekliğinin en kritik unsuru Barzani’dir.

Barzani Amerikancıdır, Irak’ın çok önemli doğal zenginliklerinin sahibidir, İsrail ile askeri ilişkiler geliştirmekte sakınca görmemektedir, Irak merkezi yönetimine karşı bayrak açmışlığıyla İran karşıtı bir çizgidedir. “Bağımsız” Kürdistan için yapmayacak şeyi olmadığını her icraatıyla kanıtlamaktadır.

Bütün bunlar Amerika’nın tam istedikleridir.

Sovyet döneminin siyasal izlerinin tasfiye edilmesi açısından bölgenin içinde Barzani Kürdistanı’nın desteklenmesi Amerika açısından son derece olağandır.

AKP’nin Barzanici bir stratejiye yönelmesi ise Amerika’nın politikalarının gereği olarak ortaya çıkmıştır. Türkiye özerk bir Kürt bölgesine dahi karşı durduğu noktadan buralara gelmekte herhangi bir beis görmemiştir.

Ayrıca, AKP kriz nedeniyle küçülen Avrupa ihracatını Ortadoğu’da geliştirdiği yeni ilişkilerle karşılamaya çalışmaktadır. Bu bakımdan da Barzanistan önemli bir konuma sahiptir.

* * *

Ortadoğu’nun dönüştürülmesi bölgenin Sünni İslamizasyonu dışında düşünülemez. İslamizasyonun önemli halkalarından birisi bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasıdır.

Ama, “Bağımsız” Kürdistan projesi açısından sorun Barzani’ye rağmen halen sürüyor. Çünkü “bağımsız” Kürdistan Amerika’nın istediği türden Kürdistan olmak zorundadır ve dört ülkeye dağılmış Kürtler’in aralarındaki ayrılıklar en azından bu noktada belli ölçülerde devam ediyor.

Dolayısıyla, Barzani Kürdistanı dışında kalan Kürt hareketlerinin kontrol altına alınması bu projeyi gerçekleştirecek ayaklardan birisidir. Bu bakımdan da Barzani vazgeçilmez bir konumdadır.

Barzani’ye muhtemelen ayrı bir devlet kurma hakkı, dolayısıyla devlet başkanlığı payesi verilecektir. Ancak bu sürecin diğer ülkelerdeki Kürtler’in Barzanileştirilmesiyle birlikte geliştirilmesi gerekmektedir. Barzani bu bakımdan da kritik konumdadır.

Hedefte her şeyden önce ve çok Türkiye Kürt hareketi vardır.

Öcalan ile yapılan görüşmeleri buradan okumak gerekiyor. Görüşmelerde Türkiye Kürt hareketinin, ABD’nin bölgesel planlarına dahil edilmesi bakımından neyle ödüllendirileceği, bu ödülün Türkiye Kürt hareketini tatmin edip etmeyeceği konuları büyük önem taşıyor.

Bu soruların yanıtları belirsizliğini korusa da bazı netlikler de bulunuyor: Anayasa’da Kürt kimliğini inkar eden yazım tarzının değiştirilmesi, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve Kürtçe’nin önündeki engellerin kaldırılması bakımından kimi adımların atılması. Tabi KCK tutsaklarının ve Öcalan’ın durumu da bu listeye eklenebilir.

* * *

Suriye PYD’sinin kontrolü ise çok daha basit olacaktır. Türkiye Kürt hareketinin ikna edilmesi zaten bunu sağlayacaktır. Olmadı, PYD’nin herhangi bir askeri operasyona dayanacak hali zaten bulunmamaktadır.

Ama tersi de doğrudur: PYD’ye yönelik toleranslı bir tavır Türkiye Kürt hareketinin gardını düşürmeye yardım edecektir.

Türkiye Kürt hareketi yukarıda listelenen başlıklardaki düzenlemelere ikna olur mu? Açıkçası bunun önünde herhangi bir yapısal engel bulunmuyor.

Buradaki mesele, on yıllardır süren silahlı mücadele sürecinde çekilen acıların, devletin son derece cimri olacak “açılım”ına değip değmeyeceği noktasında Kürt tabanının ve hareketin değişik bölmelerinin ikna edilip edilemeyeceğidir.

Sürecin Kürt hareketini içeriden sarsacak dinamikler içerdiğini kabul etmek gerekiyor.

Hep söylediğimiz gibi: Kürt hareketi “kurtuluşu” için ya uluslararası aktörlerin çizdiği haritada kendisine bir alan açmak için olmadık ilişkiler geliştirecek ya da toplumsal kurtuluş için işçi sınıfına yönelecek.

Öte yandan sürecin düzeni ilgilendiren yapısal kısıtları da bulunuyor. Kürt sorunundaki her “açılım” Türkiye’yi parçalanmaya ve etnik bir boğazlaşmaya sürükleyecektir ve bunu düzen aktörleri de görmektedir.

Bu nedenle Kürt hareketinin teslim alınması için bütün yolların denenmesi gerekmektedir.

(SolHaber)

İlker BELEK | Tüm Yazıları
Hits: 1158