Büyük Buluşma, Levent Kırca ve küçük adamlar

~ 06.01.2013, Nihat BEHRAM ~
Sanatçılar Girişimi, geçtiğimiz yılın son haftasında Büyük Buluşma’yı gerçekleştirdi. Edebiyattan müziğe, tiyatrodan plastik sanatlara kendi alanlarının seçkin ve toplumun yüz akı birçok sanatçının omuzdaşlığıyla kotarılmış, beş bine yakın insanın izlediği etkinlik, esas olarak adına uygundur. Hataları ise aşılmaz hatalar değildir. Çünkü Sanatçılar Girişimi, omurgası itibariyle devrimci bir topluluktur.
AKP’nin, iktidarı süresince halka ve topluma, halkın ve toplumun değerlerine karşı sistemli bir biçimde sürdürdüğü saldırı ve karanlık hesaplarına, sanatçılar topluca meydan okumuştur. Bu meydan okuyuşu anlamlı ve önemli kılan, her biri kendi alanında seçkinliklerini kanıtlamış sanatçılarımızın toplumsal sorunlara karşı taşıdıkları duyarlılıktır. AKP bu duyarlılığı kırmak için iktidarı süresince “sabah kahvaltıları”ndan “açılım” tuzaklarına dek her yolu denedi. Sistemin tuzaklarına düşmeyen,  yavşaklaşmayan kesimlere karşı saldırı, hakaret ve baskılar birbirini izledi. Büyük Buluşma, bütün bunlara bir meydan okumadır. Ana niteliği budur. Pusuya yatanlar ise, bu niteliği ‘es geçip’ aksaklıklara sarıldılar. Saldırıların odağına ise Levent Kırca oturtuldu. Levent Kırca’ya ve o bahaneyle Sanatçılar Girişimi’ne yönelik saldırıların niteliği, saldıranların ne derece seviyesiz, halk düşmanlığının ne derece sinsi ve küçük adamların ne derece nankör olduklarının da aynası gibiydi. Levent Kırca bu toplumda yetişmiş çok değerli bir sanatçıdır. Sonradan olma değil, dehasıyla doğmuştur. Sadece kendi alanından Kel Hasan, Kavuklu Hamdi ve Dümbüllü’nün değil, şiir ve nesir alanından Nesin’in, Neyzen’in, Can Yücel’in ruhları da onda emanettir. Emanetini toz kondurtmadan da taşımaktadır.
 
Ağzına geldiği gibi konuşması onun kimliğidir. İyi ki de öyledir. Çünkü onu o yapan da, bizi onunla zengin kılan da onun bu özelliğidir. Can Yücel böyle değil miydi; ya Neyzen? Ona “Sen küfürbazsın!” deseniz, “Evet, niye şaşırdınız?” diyecektir. Savunduğu için değil, itirafı olarak! Bu tür sanatçının, diline geldiği gibi konuşma özelliği yasaklandığında, artık o olmaz. Küçük adamların anlamadıkları budur. Özal’a, “Niye şeyimi çaldın ulan!”; Çiller’e, “Devletin Jet Ski’sini nereye koydunuz?” diyen Kırca, bu kez de bir öfke anında (ki ölçüyü kaçırdığını özür dileyerek belirtti) o sözleri etti! Gecedeki asıl yanlışlık, tam da sahneye çıkarken geri çevrildiği için Kırca’nın köpürmesi değil, diğeridir. Yani sahneye bir Parti Başkanı’nın çıkarılması. Parti Başkanı değil de sanatçı çıksaydı, eğilerek yol verirdi.
 
Sistemin  erketesi devşirme liberaller gecedeki  aksamaları saldırılarına sıçrama noktası aldılar. İktidar vekilleri aydınlara, sanatçılara hakaretler savururken tısları çıkmamış bu kapıkulları, Kırca’ya ve o vesileyle geceye, akıllarınca, vurdu da vurdular. Esasında ise kustukları şey, faşizme karşı sanatçıların toplu meydan okumasına duydukları hınçtı. Ve zaten, “Eskiden TSK vardı şimdi Türk Sanatçı Kuvvetleri” türü salyalı sözler de bu hınç ve paniğin ifadesidir. Solun bir kesimi, gördükleri yanlışlara ilişkin yapıcı eleştiriler ve dostça uyarılar getirdiler. Bir kesiminde ise ahlâk ve akıl hocalığı depreşti. Yazık ki, en düzeysiz dili, kendisinden devrimci yaklaşım, anti faşist sanatçılara omuzdaşlık ve yapıcı eleştiri beklenen Evrensel kullandı. “Sanat değil utanç gecesi” başlığıyla. Kadın ve Kürt düşmanlığı yapılmış! Sanki aynı gecede Bilgesu Erenus Kürtçe şarkı söylememiş gibi. Sanki o gecede, “Kürtçülük” suçlamasıyla sittin senedir belâların hedefi sanatçılar yokmuş gibi. Sanki, Sanatçılar Girişimi, faşizmin Kürtlere yönelik baskı ve katliamlarına hiç ses çıkarmamış gibi. Salondaki bir grup dinleyicinin tavrını esas alıp bu başlığı attılar. Bakalım, zaman içinde, faşizme meydan okuyan yüzlerce sanatçının kotardığı “Reddediyoruz” gecesi mi “utanç verici” olarak anılacak, bu yaklaşım mı?
 
Sahneye çıkarılmasına sert tavır koyanlardan biri olarak, açık yüreklilikle söylemeliyim ki, geceyle ilgili en sağduyulu yaklaşım da Kılıçdaroğlu’nun yaklaşımıydı! Levent Kırca’nın lanetlenmesi için olta olarak sorulan soruları, “Sanatçıyla karşı karşıya gelmek istemem, tehlikelidir!” diye yanıtladı. Yazar olarak sağduyunun imdadına ise Bekir Coşkun yetişti. Onun Levent Kırca yorumu aynı zamanda, kendisiyle küçük adamlar arasındaki dağlar kadar büyük farkı, bir kez daha açığa çıkardı. Büyük Buluşma, esasıyla, geçen yılın önemli etkinliklerinden biri olmuştur. Faşizme, savaşa ve padişah fermanına meydan okuyan yüz akı sanatçılarımız faşizme boyun eğmeyeceklerinin, dövüşeceklerinin işaretini vermiştir. Güçlenerek de sürecektir. Sinmeye mahkûm olansa küçük adamların hırıltısıdır.
_______________________________________
Stefan Zweig: “Küçüklerin büyüklük taslaması kadar tehlikeli bir şey yoktur!”

(Yurt Gazetesi)

Nihat BEHRAM | Tüm Yazıları
Hits: 1810