Gericilik karşısında ne yapmalı?

~ 03.12.2012, İlker BELEK ~

AKP eğitim sistemini gericileştirmek bakımından bir adım daha attı. Beklendiği gibi Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda dinle ilgili derslerde türban serbest bırakıldı.

Pratikte şöyle olacaktır: Gerici kesimlerin de fiili desteğiyle öğrencilerin bir kısmı belirtilen dersler dışında da türbanlarını çıkarmayacak, hatta okula türbanla gelecektir.

Bundan sonra da AKP milletin tercihi böyle diyerek bu fiili durumu destekleyecek, yeni hukuksal düzenlemeler de dahil, daha ileri adımlar atacaktır.

* * *

AKP’den başka bir şey beklememek gerekir. Tümüyle dini referanslarla hareket ediyorlar. Bunu inanç özgürlüğü başlığı altına yerleştirmek büyük hatadır.

“Ne yapılmalı ?” konusunda en önemli ilk soru, solun dinle, dinin siyasallaşması ve siyasete alet edilmesiyle mücadeleyi bir hedef olarak önüne koyup koymayacağıdır.

Sonrasında ise bunun nasıl yapılacağı noktasına yoğunlaşmak gerekecektir.

* * *

Dinin siyaset olarak ülkemizin tepesine oturduğu, iktidarın icraatlarında giderek belirleyici olduğu günümüzde ilk soruya olumsuz yanıt vermek sol açısından tam anlamıyla intihar olur.

Solun bugün en büyük görevlerinden birisi dinin toplumsal yaşantıdaki ağırlığının sınırlandırılmasıdır.

Bunun temel olarak iki nedeni bulunuyor: Birincisi dinin Lenin’in deyişiyle “afyon” etkisiyle halk sınıflarının üzerine çökmüş olmasıdır.

İkinci neden ise, toplumsal yaşantının dini referanslarla şekillendirilmesinin farklı inanç ya da inançsızlık sistemlerine nefes aldırmayan tek tip bir toplum yapısı dayatmasıdır. Siyasallaşan İslam’ın yalnızca kendi kurallarını haklı ve geçerli gören yapısı bunu belirliyor.

* * *

Mücadelenin nasıl yürütüleceği konusunda yapılacaklar solun din konusunda kendisini ifade etmesine yarayacak ideolojik argümanların üretilmesi, bunların yaygınlaştırılması ve bu ilkeler doğrultusunda pratik tutum alınmasını gerektirir.

Bir adım daha atarak şöyle somutlayalım:

1-Çocuklara din eğitimi vermek, çocukları dini kurallarla yetiştirmek din ve vicdan özgürlüğünün yok edilmesi anlamına gelir. Din kurallarının çocuklukta öğretilmesi, dayatmadır ve ancak erişkinlikte söz konusu olabilecek özgür seçim hakkının yok edilmesidir.

2- Küçük yaşlarda başlatılan İslami eğitimin toplumu şer yollara sapmaktan koruyacak yegane yol olduğunu söylemek ve din eğitimini bununla gerekçelendirmek tarihsel ilerlemeyi yok saymak ve durdurmaya çalışmakla eş anlamlı olduğu gibi, din dışı mekanizmalarla ortaya çıkan toplumsallaşma deneyimlerine hakaret anlamına da gelir. Savunulması gereken, çocukların dini korkularla değil, çalışkanlık ve dayanışma değerleriyle yetiştirilmesidir.

3- AKP, ne olursa olsun, din konusunda (en azından şimdilik) tamamen fütursuz davranamıyor. Bunun nedenleri ayrıca tartışılır, ama böyle. Buna karşılık dincileştirme konusundaki daha ileri adımları gerici tabanı bir baskı grubu olarak örgütleyerek gerçekleştirmeyi tercih ediyor. Bu tercihte siyasal tabanını diri tutma, onu dini siyasete aktif olarak dahil etme planlarının etkisi var. İşte bu ilişki sürecinde, gerici siyasetin etkinleştirilmesi bakımından, gerici tabanın fiili durum yaratması gerekiyor. Hukuk özellikle ihlal ediliyor ve hatta yok sayılıyor, “din böyle buyurdu” denilerek, örneğin kamu kurumlarına da dini kıyafetlerle geliniyor. İşte bu nokta kararlı bir hukuk mücadelesi gerektiriyor.

4- Burjuva hukuku sol açısından çoğu kez yetersizdir. Ancak gericiliğin kabardığı dönemlerde önemli bir dayanak noktasıdır da. Bugün “hukukun üstünlüğü” denilen burjuva ilkenin savunulmasından geri durulamaz. Hukuku ihlal eden gericinin de hukukun nereye kadar ihlal edilebileceği noktasında “istismar” edilmesi gerekir. Çünkü hukukun keyfi olarak ihlal edilmesi faşizme götürür ve bu ihtimalle gericilerin de yüzleşmesinde yarar vardır. Gerici blok homojen bir yapı oluşturmuyor, dinci simgelerle hukuku çiğneyenlerin içinde militanlar olduğu gibi, bunu kendince samimi duygularla inanç sorunu olarak görenler ve moda akıma kendini kaptırmış bulunanlar da yer alıyor. Gerici bloğu parçalayacak argümanların üretilmesi önemli görünüyor.

5- Devletin laik karakterinin neden zaruret arz ettiğini öne çıkarmak zorundayız. Devletin, kamu yönetiminin ve kamu düzeninin laik kurallarla örgütlenmesi, farklı inançlara eşit mesafede durarak, onlara eşit yaşam şansı tanımak açısından gerekli koşuldur. Belli bir dinin siyasal simgelerinin hukuken ve/veya fiilen yaygınlaştırılması ve üstelik o kesimin siyasal temsilcisi iktidar ise, hep dillendirilen din ve vicdan özgürlüğünün yok edilmesinden başka anlama gelmez. O halde, neye inanılırsa inanılsın, o inancın gerektirdiği kuralların kamusal yaşama yansıtılmaması gerekir.

6- Şunu sormalı ve yüzleşme sağlamaya çalışmalıyız: Kadınla erkeği, değişik parametreler üzerinden, bunların arasında giyinmeye ve sosyal ortamlardaki davranış normlarına ilişkin olanları da var, farklı konumlara yerleştirmenin nesi insan haklarıyla, din ve vicdan özgürlüğüyle ilişkilidir. Çıplak tenin, saçın telinin görünmesi neden kadın açısından günah oluyor da erkek için olmuyor ve neden günah oluyor? Bu tip kurallar kadını erkeğin cinsel iştahını kabartan bir meta olarak tanımlamaya yaramıyor mu? Son dönemlerde kadına yönelik her tür şiddetin, kadın cinayetlerinin, çocuk-gelin vakalarının artmış olmasında da bu faktörün etkisi bulunuyor. Erkek egemenliği dini referanslarla kutsandığında günahın cezasını kendisi kesen erkek egemen bir kültür pekişiyor.

* * *

AKP’nin yürüttüğü değişik operasyonlarda kendisini en güçlü kılan nokta muhalefetin sessizliğidir. Bu sessizlik din söz konusu olduğunda daha da belirginleşiyor. Oysa dinin toplumsallaştırılmasının insan hakları, eşitsizlik, özgürlükler bağlamındaki etkileri, dincilerin ve onlara zemin hazırlayan liberallerin dile getirdiklerinin tam tersi yönde işliyor.

Bu durumun olabildiğince basit ve açık olarak dile getirilmesi bu operasyonu püskürtmek açısından zorunlu bir eylemdir.

(SolHaber)

İlker BELEK | Tüm Yazıları
Hits: 1180