Yargılanan Ne?

~ 24.11.2012, Kürşat BAŞAR ~

12 Eylül darbesi yargılanıyor.

Dönemin yaşayan iki büyük ismi Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hastaneden mahkemeye video konferansla katılıp sorulara cevap veriyor.

Kenan Evren, daha önce de defalarca söylediği gibi, Bugün olsa yine yapardımdiyor.

Şimdi onların hasta yatağından mahkemeye katılmasına bile kızanlar var.

Bu dava aslında belki 12 Eylül olayını biraz daha anlamamıza yardımcı olsaydı iyi olurdu. Ama görünen o ki öyle bir şey olmayacak.

***

Yeni kuşaklar, yıllardan beri anlatılanların ışığında 12 Eylül öncesini ve sonrasını bence pek iyi anlamıyorlar.

12 Eylül öncesini lisede ve sonrasını üniversitede yaşamış biri olarak dönemi gayet iyi hatırlıyorum.

Meclis tıkanmış. İktidar ve muhalefet bir araya gelmiyor, sürekli atışıyor, her alanda birbirleriyle kavga ediyor.

Gaz, şeker, benzin, sigara, ampul, tüp gibi pek çok ihtiyaç maddesi bulunmuyor.

Ekonomi yerlerde sürünüyor.

Mafya almış başını gitmiş. Önüne gelende silah var.

Ortalık sayısız illegal örgütten geçilmiyor. Solcu örgütler bile kendi aralarında savaşıyor. Her gün en az üç dört kişi ölüyor.

Boykotlar, grevler her yeri kitlemiş durumda.

İnsanlar çocuklarını okula, eşler kocalarını işe göndermek istemiyor. Geri gelip gelmeyeceğini bilmiyor.

***

Ülkenin birçok yerinde kurtarılmış bölgeler var. Polis, asker buralara giremiyor. Bazı yerlerde halk mahkemeleri kuruluyor. Sıkıyönetim olmasına rağmen kimi yerlerde bir kentten komşu kente geçilemiyor. Biri sağcı, biri solcu kent diye bilindiği için kimse cesaret edip oraya gidemiyor.

Öğretmenler sağcı solcu diye ikiye bölünmüş, polisler Pol-Der, Pol-Bir diye ikiye bölünmüş. Sağcıysanız Pol-Derli polisin eline düştüyseniz yandınız. Pol-Birli polise düşerseniz suçlu da olsanız sizi kurtarıyor.

Faili meçhullerin sayısı yok. Ne polise, ne askere, ne yargıya kimse güvenemiyor.

Liselerde bile kavga son aşamaya gelmiş. Ankaradan Ağrıya kadar liselerde sağ sol çatışması var. Okula silah hatta dinamit getiriliyor.

Bir mahalleden ötekine, bir semtten diğerine giderken bıyığınıza, parkanıza, berenize dikkat edeceksiniz. Her an birileri sizi çevirip sorguya çekebiliyor.

***

Suikastlar, sabotajlar ve giderek kitlesel çatışmalar başlamış. Kahveler taranıp masum insanlar öldürülüyor. Her yerde her an bir bomba patlıyor. Bir yürüyüşün, bir gösterinin içinde kalıp çatışma çıkınca yaralanmanız, bir kör kurşuna kurban gitmeniz an meselesi...

Kürt-Türk çatışması, Alevi-Sünni çatışması körükleniyor. İrtica gösterileri yapılıyor.

Ülkenin her tarafı yangın yeri gibi.

Bütün gazeteler, Bu gidişe kim dur diyecek?diye manşetler atıyor.

***

Böyle bir ortamda bir ülkede ne olmasını beklersiniz?

Ya kardeş kavgası son haddine gelip ülke tam bir kaosa ve bölünmeye gidecek, iç savaş çıkacak, çünkü sonunda ordu da bölünüp bu işe karışacak, ya seçime gidilip yeni bir dönem açılacak.

Hükümet seçime gitmiyor. Meclis yeni cumhurbaşkanını bile seçemiyor.

Lise çağında bile hepimiz askerin artık darbe yapacağına neredeyse kesin gözüyle bakıyoruz.

Öyle de oluyor. Şimdi yargılamaları destekleyenlerden çoğu bile o sırada Neyse ki oldu, kurtuldukdiyor, bu yolda yazılar yazıyor.

İşkenceler 12 Eylül döneminde başlamadı, daha önceki yıllarda MC hükümetleri döneminde de vardı. 12 Eylül sonrasında pek çok insan zarar gördü, haksızlığa uğradı.

Bütün bunların hesabı sorulmalıydı ve geç bile kalındı.

Ama eskiden beri söylediğim bir şey var. Bir ülkeyi o hale getirenlerin hiç mi suçu yoktu? Onlar bunun hesabını verdiler mi?

(Cumhuriyet)

Kürşat BAŞAR | Tüm Yazıları
Hits: 1294