Esad: 'Bu laiklik savaşıdır'

~ 20.11.2012, Yalçın DOĞAN ~

ŞAM’da hapis yatarken, gazeteci arkadaşımız Cüneyt Ünal’ın kurtarılması için adım atılması bir ay kadar önce Meclis İnsan Hakları Komisyonunda dile getiriliyor. CHP’li üyeler, “aramızdan heyet seçelim, Ünal’ın serbest kalması için girişimde bulunalım” diye öneriyor.
 

AKP’li vekiller öneriyi geri çeviriyor, “bizim Suriye ile ilişkilerimiz bozuk” gerekçesiyle. CHP’nin tek başına girişimi bunun üzerine gerçekleşiyor.

Bu yönde ilk adımı Şam’a giden heyette yer alan CHP Hatay milletvekili Refik Eryılmaz atıyor. Bir süre önce Şam’da Esad ile görüşüyor ve Ünal’ın hapis yattığını hatırlatıyor.

Arada geçen zamanda çeşitli kanallardan haberleşme sürüyor, iş olgunlaştığında, Şam’dan haber geliyor CHP’ye, “gelin, teslim alın”.

Yayladağ - Lazkiye üzerinden Şam’a giden heyette CHP’den dört milletvekili var, Levent Gök, Refik Eryılmaz, Mevlut Dudu, Hasan Akgöl. Heyete üç gazeteci  katılıyor, Ercan İpekçi, Kemal Aktaş, Recep Yaşar.

ESAD’LA 1 SAAT 20 DAKİKA

CHP milletvekilleri ile Beşşar Esad görüşmesi bir saat yirmi dakika sürüyor.  Esad’ın sözlerini Levent Gök’ün notlarından aktarıyorum:

“Ben Türk Hükümeti ile Türk Halkını ayırıyorum. Başbakan Erdoğan’ı anlamıyorum, kısa sürede bizimle hasım oldu.

Biz laik bir ülkeyiz. Suriye’nin savaşı laiklik savaşıdır. Biz El Kaide ile mücadele ediyoruz. Laik bir ülke olan Türkiye El Kaide’yi destekliyor. Gün gelecek, El
Kaide Türkiye’nin de başına bela olacak ve bu Türkiye’ye pahalıya mal olacak. Türkiye’nin sağladığı silahlar, bir süre sonra Türkiye’ye çevrilecek.

Beş kentte biz güçlerimizi geri çektik, Kürt kardeşlerimiz zarar görmesin, diye. Yoksa, El Kaide’yi çoktan yok ederdik. Kürtler bana geldi ve söz verdi, El
Kaide’yi çökertmek için”.

Esad daha sonra düşürülen uçağımız ve bizim topraklarımıza düşen havan toplarıyla ilgili konuşuyor:

“Biz Türk Silahlı Kuvvetlerini arıyoruz, bize, Dışişleri arayın, diyorlar. Dışişlerini arıyoruz, muhatap bulamıyoruz.

Düşen uçakla ve sizin topraklarınıza atılan havan toplarıyla ilgili ortak komisyon kuralım ve araştıralım, diye önerdik, Ankara buna yanaşmadı. Tayyip Erdoğan çok değişti, bu iyiye gidiş değil”.

Görüşme sonunda Esad, Cüneyt Ünal’ın heyete teslim edileceğini söylüyor. Heyet Şam’da emniyete götürülüyor ve Cüneyt Ünal serbest kalıyor.

SEVİNMEK GEREK

Levent Gök’e soruyorum, “Şam’da hayat normal, savaş havası yok” diyor. Savaş bizim güneyimizde, Suriye’nin kuzeyinde.

Ünal’ın serbest bırakılması ile birlikte, İnsan Hakları Komisyonunda birlikte hareket etmeyi geri çeviren AKP kıyamet kopartıyor, içine sindiremiyor. Oysa, kurtulan bir insan hayatı. Sevinmek gerekirken...

Ya Esad’ın sözleri? Suriye bize hep “tek yanlı” anlatılıyor. Uzun süre sonra ilk kez farklı bir Suriye var karşımızda.

Çiçek, Arınç devlet adamlığı

Fark böyle günlerde belli oluyor. CHP milletvekillerinin gazeteci arkadaşımız Cüneyt Ünal’ı kurtarmaları bazı AKP yönetici ve bakanları rahatsız ediyor.

AKP sözcüsü Hüseyin Çelik talihsiz bir açıklama ile “CHP, kendi halkına zulmeden Esad’ın yanında durmuştur” diyor.

Devlet Bakanı Egemen Bağış CHP’yi Baasçılıkla suçluyor, AKP’ye yeni adım atan Süleyman Soylu hızını alamıyor, “CHP Esad ile suçüstü yakalanmıştır” diyebiliyor. Çok yazık.

Buna karşılık Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Ünal’ın kurtulmasını “takdir edilecek bir çalışma” diye nitelerken, dün sabah Meclis Başkanı Cemil Çiçek Şam’a giden heyette yer alan CHP’li Levent Gök’ü arıyor, “çok önemli bir şey yaptınız, sizi kutluyorum” diyor. Benzer biçimde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da sevincini ifade ediyor ve kutluyor.

Devlet adamı olmak bu gibi durumlarda kendini gösteriyor. İnsani bir görev yerine gelmiş, bundan memnunluk duymak varken, karşı tarafı eleştirmek hem siyasi tutsaklık, hem çok ayıp, ezikliğin ifadesi.

Gazeteci arkadaşımız AKP eliyle kurtulsaydı, hiç kuşku yok, Akdeniz’den Çin Seddi’ne kadar, yer gök inlerdi.

BDP kötü çuvalladı

Üç istekle başlıyor açlık grevleri. Öcalan’a tecrit kalkacak, ana dilde savunma hakkı verilecek, ana dilde eğitim olacak.

Ana dilde savunma AKP kongresinde zaten dile geliyor ve o yönde tasarı hazırlanıyor. Tecrit ve ana dilde eğitimde ise, henüz ilerleme yok.

Kardeşi Öcalan’a gidiyor, o “açlık grevleri bitsin” diyor, grevler bitiyor. Öcalan hala PKK ve BDP’de en etkin kişi edebiyatının yanı sıra, asıl çuvallayan BDP.
Koca bir parti varlığını, geleceğini, politikasını İmralı’ya bağlamış, oradan gelen emirle davranıyor. Yat yat, kalk kalk.

Oysa, bu BDP’nin bir işe yaraması gerek, ama şimdilik yaramıyor. Açlık grevini de, yüzüne gözüne bulaştırıyor BDP. Onca insanı boşu boşuna tehlikeye atıyor.

(Hürriyet)

Yalçın DOĞAN | Tüm Yazıları
Hits: 1261