Simge fotoğraf!

~ 01.11.2012, Mustafa MUTLU ~

Her dönemi simgeleyen bazı fotoğraflar vardır.

Çanakkale Savaşı‘nın simgesi, mevzideki Mehmetçik fotoğraflarıdır örneğin...

Kurtuluş Savaşı’nın simgesi Atatürk’ün Dumlupınar’da çekilmiş kalpaklı fotoğrafıdır.

Yurdun düşman işgalinden kurtuluşunun simgesi, Yunan askerlerinin İzmir’de denize dökülüşünü gösteren anlardır.

Mücadelenin simgesi, cepheye sırtlarında cephane taşıyan kadınlardır.

Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki kalkınma ve eğitim seferberliğinin simgesi, Atatürk’ün kara tahta başında çocuklara yeni alfabeyi öğretmesidir.



İlk darbenin simgesi, Menderes ve arkadaşlarının idamını gösteren karelerdir.

1970’lerdeki yurtsever gençlik hareketinin simgesi ABD’nin Altıncı Filosu’na mensup askerlerin Kabataş’ta denize dökülüşleridir.

12 Mart’ın simgesi, “darağacındaki üç fidan”dır.

1980 öncesindeki şiddetin simgesi, 1977’deki 1 Mayıs kutlamalarında ilk kurşun sesinin duyulduğu anda çekilen karedir.

12 Eylül darbesinin simgesi, Darbe Konseyi’nin meşhur beşlisinin yan yana verdiği pozdur.

24 Ocak döneminin simgesi Turgut Özal’ın mayolu fotoğrafıdır.

Dinci tırmanışın simgesi, Erbakan Hoca’nın çoraplarını giydiren korumalardır.

Cumhuriyet Mitingleri’nin simgesi, Anıtkabir’de ağlayan askerin gözyaşlarını silen emekli işçidir.
 

 

***



Kısacası fotoğrafların dili vardır. Bakmasını bilene çok şey söyler! Binlerce kitapta anlatılamayacak “an”ları özetler o tek “kare”ler...

İşte; 29 Ekim 2012’de, yani Cumhuriyet’in ilan edilişinin 89. yıldönümünde, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara’da çekilen yukarıdaki fotoğraf da, “bugün”ün simgesidir!

Bugünkü baskının, polis şiddetinin, devlet anlayışının ve halkın tüm bunlara “Yetti gari” dediği anın simgesidir.

73 yaşındaki Hasibe Özbay, Cumhuriyet’in ilan edildiği Birinci Meclis’e gitmiş; sonra da Ata’sının kabrine yürümek istemiş ama polis şiddetine takılmış...

Tam beş kaburgası ile sağ el bileği ve sol kürek kemiği kırılmış... Gözünde de yırtık oluşmuş!

***



İşte bu fotoğraf, AKP’lilerin “Marjinal”, Başbakan’ın “Holigan, terörist” diye nitelendirdiği milyonların simgesidir!

***



Hasibe Özbay, yediği dayağa ve hastanelik olduğuna üzülmüyor biliyor musunuz?

Onun tek derdi, 35 yıllık Türk Bayrağı’nın o arbede sırasında elinden düşerek kaybolması...

İşte; o yüzden bu fotoğraf aynı zamanda “vefa”nın simgesidir!

***



Bölücülerin ve dincilerin yaptığı yüzlerce eylemi görmezden gelip, Cumhuriyet Bayramı’nı kutlayan halk için soruşturma başlatan Cumhuriyet Başsavcısı...

İyi bakın bu fotoğrafa, sonra açın soruşturmanızı: Çünkü bu fotoğraf, ulusal değerlerimize ihanete atılan tokadın simgesidir!

*****



SAYI!

Genelkurmay Başkanlığı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda Ulus’tan başlayan yürüyüşün noktalandığı Anıtkabir’e kaç kişinin gittiğinin belirlenemediğini açıklamış... Gerekçe olarak da demiş ki:

“Vatandaşlarımızın ATA’sına olan yoğun ilgisi sonucu oluşan izdiham nedeniyle, girişlerde ziyaretçi sayısını belirleyen turnikeler kullanılamamış ve bundan dolayı kesin ziyaretçi sayısı belirlenememiştir.”

Demek ki neymiş:

AKP’lilerin “marjinal bir grup” diye küçümsediği ya da “anarşist” diye suçladığı insanlar, “sayılamayacak” kadar çokmuş...

***



Genelkurmay Başkanlığı keşke bu açıklamayı yapmadan önce bir de İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’e sorsaydı...

Ne de olsa o, emniyet helikopterine binip yürüyüşü “tepeden” izledi...

Eminim ki sayı konusunda bir fikri vardır!

*****



GÜNÜN SORUSU

BDP Milletvekili Sırrı Sakık, Habertürk TV‘deki bir programa katılarak PKK‘lı tutuklu ve hükümlülerin cezaevlerindeki açlık grevleriyle ilgili değerlendirmelerde bulunmuş... Sunucu Didem Yılmaz, Sakık‘a öyle bir soru sormuş ki, beyefendi ne diyeceğini bilememiş... İşte, “Günün Sorusu” olmayı hak eden o soru:

“İmralı’daki Abdullah Öcalan neden açlık grevine katılmıyor?”

*****



Erdal Bey öleli beş yıl olmuş!

Dün, Türk siyaset tarihinin, “kendi isteğiyle siyaseti bırakan tek siyasetçisi”nin, Erdal İnönü’nün beşinci ölüm yıldönümüydü.

İsmet ve Mevhibe İnönü’nün üç çocuğundan biri olan Erdal İnönü, Türkiye’nin dünya çapında tanınan tek fizik profesörüydü.

12 Eylül darbesinden sonra demokratikleşme çabalarına katkıda bulunmak için üniversiteden ayrıldı ve 6 Haziran 1983’te SODEP’in kurucu Genel Başkanı oldu.

Milletvekilliği, Başbakan Yardımcılığı yaptı.

1993’te aldığı ani bir kararla siyaseti bıraktı.

Ve kendisine has mizah anlayışıyla siyaset tarihimizde yeri doldurulamayacak bir boşluk bıraktı.

Kendisini saygıyla anıyoruz.

Çok merak ediyorum; acaba CHP dün, “onursal başkanı” için ona yaraşır bir anma töreni düzenleyemez miydi?

 

(GazeteVatan)

Mustafa MUTLU | Tüm Yazıları
Hits: 1571