Bir suikastın anatomisi

~ 23.10.2012, İbrahim VARLI ~

Lübnan’ın başkenti Beyrut’un Hıristiyan mahallelerinden Eşrefiye’de iç istihbarat şefi general Wissam Hasan’ın ölümüyle sonuçlanan suikast “Pandora’nın kutusu”nu açtı. Bölgedeki kırılgan fay hatlarını harekete geçiren suikastın arkasında kim ya da kimler var bilinmiyor!
Ülkedeki Batı destekli Sünni cephe14 Mart Koalisyonu’nun önemli figürlerinden Hasan’ın neden hedef haline dönüştüğü muhtemelen hiçbir zaman da bilinmeyecek. Tıpkı Refik Hariri ve birçok benzeri suikast gibi tarihin tozlu raflarında faili meçhul olarak yerini alacak. Ancak bölgeyi sarsan suikastın kodlarını esasında Lübnan’ın iç siyasetinde ve Suriye krizinin kendisinde bulabiliriz.
Saldırının ardından dikkatler her zaman olduğu gibi “olağan şüpheli” kontenjanından Şam’a odaklandı. Lübnan muhalefeti ve uluslararası güç odakları suikastı anında Şam’ın üzerine yıkmaya başladı. Saldırıyı fırsat bilen Şam karşıtı Sünni blok ve Batılı ülkeler parmaklarını Şam’a doğru sallamaya başladı.
Kanlı suikast Suriye topraklarında süregelen çatışmaları ‘ihraç etme’ ve tırmandırma yolundaki en büyük ve kapsamlı hareket olarak değerlendirilebilir. Uzun bir süredir devam eden Lübnan’ı istikrarsızlaştırma ve Suriye’de süregelen iç savaşa dahil etme çalışmaları bu suikast ile hızlandırıldı. Şam’ı suçlayan ve hedef alan açıklamaların ardı arkası kesilmiyor.


• • •
Etnik, dini ve mezhepsel gerilimlerin bedelini on beş yıllık kanlı bir iç savaşla çok ağır biçimde ödeyen Lübnan’ın kırılgan siyasi yapısı bu suikast ile onarılmaz bir yara aldı. Karmaşık etnik ve dinsel aidiyetleri bünyesinde barındıran Lübnan, nevi şahsına münhasır bir siyasi formülasyon üzerine inşa edilmiş bir ülke.
Hassas dengelerle bir arada tutulmaya çalışılan Lübnan’da kuruluş anlaşması gereğince iktidar, ülkedeki etnik ve dini gruplar arasında paylaştırılmış. Örneğin seçim sonuçları ne olursa olsun Cumhurbaşkanının Maruni bir Hıristiyan, Meclis Başkanının bir Şii, Başbakanın ise Sünni Müslüman olması gerekir. Keza Genelkurmay Başkanlığı da Hıristiyanlara tahsis edilmiş bulunuyor.
Ülkedeki 18 mezhepten temsilcilerin nüfuslarına göre yer aldıkları parlamentoda, milletvekillerinin o günkü çıkar ve hesaplarına göre yer değiştirmeleri nedeniyle siyasi yapı hassas dengeler üzerine kurulu. Mevcut siyasi yapı ise iki büyük koalisyon etrafında kutuplaşmış. Hizbullah'ın başını çektiği İran ve Şam destekli 8 Mart Koalisyonu iktidarda. Batı yanlısı cephenin desteklediği Saad Hariri’nin liderliğindeki 14 Mart Koalisyonu ise muhalefette. İşte cuma günü patlayan o bomba sadece istihbarat şefini değil Lübnan iç siyasetini de vurdu.
• • •
Wissam Hasan suikastı Lübnan üzerinden Suriye’ye yönelik açılması planlanan yeni cephenin vesilesi yapılmaya çalışılıyor. Suriye’nin kuşatılması açısından Lübnan’ın düşürülmesi şart. Suriye ve Lübnan siyasal, toplumsal ve kültürel olarak türdeş iki ülke. Suriye demek Lübnan demek. Lübnan’ın Suriye üzerinden verilen bölgesel vekâlet savaşının sancılarını derinden hissetmesinin temelinde de bu verili durum yatıyor.
Küresel emperyalist çıkarlar gereği Şii hilalinin dağıtılması, Hizbullah’ın yalnızlaştırılması ve de İsrail’in güvenliği açısından Lübnan’ın da dizayna tabi tutulması gerekiyor. Patlayan bombalar, fırlatılan füzeler, düzenlenen suikastlar bu dizaynın hayata geçirilmesini kolaylaştırırken, vekâlet savaşını da derinleştiriyor. Gelişmeler Suriye’deki geçişin sanıldığı kadar hızlı ve sorunsuz olmayacağını gösteriyor.

(Birgün)

İbrahim VARLI | Tüm Yazıları
Hits: 1352