Sicil

~ 25.09.2012, Zülfü LİVANELİ ~

Fırtınalı günlerden geçiyoruz. Yazı yazmaya devam edebilir miyiz, eder miyiz bilemiyorum. Bu yüzden dün oturup bir vicdan hesaplaşması içine girdim, basın yıllarımı gözden geçirdim.

Gazetelerde yazmaya başlayalı yirmi üç yıl olmuş. Türkiye’nin en çalkantılı yıllarında her gün yorum yapmışım.

Acaba bu yirmi küsur yıl içinde pişmanlık duyacağım, utanacağım bir tutumum olmuş mu?

Hayatımın herhangi bir döneminde zalimi övmüş müyüm, haklıyı görmezden gelmiş miyim, asker sivil iktidarlara, zenginlere, güçlülere yaranmaya çalışmış mıyım?

Dürüstçe bu soruların cevabını aradım: Sonra iftiharla, onurla, her zaman demokrasinin, hakkın hukukun, mazlumun, emeğin ve insan haklarının yanında yer almış olduğumu bir kez daha gördüm.

Her insan gibi iyi ve kötü yanlarım, hatalarım, zayıflıklarım, eksiklerim olmuştur. Bunların tartışılmasına, eleştirilmesine hiç sesim çıkmaz.

Ne var ki savunduğum ilkeler doğrudur:

Cuntaların en azgın zamanında başkaldırmak, iktidarların en ceberrut döneminde onları eleştirmek hayat ilkesi hâline gelmiş.

Olayların gidişi ve iktidar odakları temel doğrularımı değiştirememiş.

Evrensel ilkelere hiç ihanet etmemişim.

Her iktidar döneminde muhalif kalmış olmak ve bunun sonucu olarak yasaklanma, hapsedilme, hakarete ve iftiraya uğrama, basın tarafından linç edilme, sürgün gibi binbir belaya rağmen hiçbir zaman güçlünün yanında olmamışım. İşte benim belli başlı konulardaki sicilim:

- Bütün darbelere karşı olmak

- Düşünce özgürlüğünü savunmak

- Nâzım Hikmet başta olmak üzere yasaklı bütün şair ve yazarları savunmak

- İşkenceye karşı çıkmak

- Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamını lanetlemek

- Genel olarak şiddete, özel olarak da kadına karşı uygulanan şiddete karşı mücadele etmek

- Yunanistan’la ve bütün komşularımızla dostluk girişimlerinde bulunmak

- Sivas Madımak katliamını “ama” demeden lanetlemek

- Başbağlar katilamını “ama” demeden lanetlemek

- İSKİ skandalını eleştirmek

- 1996’da ve 2000’de ölüm oruçlarında arabulucu olmak ve gizlenen korkunç gerçekleri halka anlatmak

- Gazi Mahallesi katliamında halkın yanında yer almak ve TV’de gerçekleri açıklamak. Bu konuda mahkemede tanıklık yapmak

- Ahmet Kaya’ya sahip çıkmak

- Adnan Menderes’e Yassıada’da zulüm yapanları lanetlemek

- TİP’in kapatılmasına karşı çıkmak

- HEP, DEP, HADEP’in kapatılmasına karşı çıkmak

- Refah Partisi’nin kapatılmasına karşı çıkmak

- Fazilet Partisi’nin kapatılmasına karşı çıkmak

- 28 Şubat döneminde ordu müdahalesine karşı çıkarak laiklik için “sadece sivil halkın demokratik mücadelesini” savunmak

- Kürt dili ve kültürünün değerini bilmek

- PKK’nın ortaya çıkışında 12 Eylül dönemi Diyarbakır Cezaevi’ndeki insanlık dışı işkencelerin rolünü defalarca vurgulamak

- Faili meçhul cinayetleri lanetlemek ve hesap sorulmasını istemek

- Terörü lanetlemek

- Şehit askerlerimize, öğretmenlerimize, sivillerimize binlerce kişiyle birlikte ağıt yakmak

- Hekimoğlu İsmail’in tutukluluğunu eleştirmek

- Ahmet Altan’ın Milliyet’ten çıkarılmasını aynı gazetede eleştirmek

- İlhan Selçuk’a, Türkan Saylan’a yapılanlara karşı çıkmak

- Hrant Dink ve ailesiye dayanışma içine girmek

- Silivri duruşmalarında adalete düşen gölgeyi eleştirmek
 

 

***



Biliyorum ki bu kutuplaşmış ülkede çelişki gibi görülebilecek tutumlarım var. Partilere, asker sivil iktidarlara ve ideolojilere göre düşünürseniz öyle. Ama olaya bir de insan hakları ve demokrasi ilkelerinden bakarsanız hiçbir çelişki yok. Tutarlı bir çizgi.

Bu köşede nefret suçu işlenmedi, ayrımcılık yapılmadı, insanların onuruyla oynanmadı ve yazdıklarım hiçbir hakaret davasının konusu olmadı.

Bütün isteğim Türkiye’yi çağdaş, laik, hukukun üstünlüğüne inanmış, eğitimli, uygar ve tam demokrat bir ülke olarak görmekti.

Nâzım’ın dediği gibi artık “Çoğum gitmiş, azım kalmış.”

Bestelerimin, kitaplarımın yanında beni sevenlere bırakacağım en onurlu miras, eğilip bükülmemiş olmak.

Bundan sonra yazarız yazmayız fark etmez; asıl büyük sınavı verdik galiba.

 

(GazeteVatan)

Zülfü LİVANELİ | Tüm Yazıları
Hits: 1342