Yarı aydın, Pamuk aydın

~ 11.09.2012, Rana ULAŞ ~

Orhan Pamuk durup durup saçma sapan çıkışlarla gündemi kaplıyor. Kimi övüyor kimi yeriyor. Ben de övenleri yermeyi yeğliyorum. Elbette yerilenlerin içine Orhan Pamuk da giriyor. Bunun için nedenlerim var. Birazdan sıralayacağım.

Geçen pazar Sabah Gazetesi'nin hafta sonu ekinde Ferhat Ünlü “Orhan Pamuk”u yazmış. Ünlü,  Pamuk’u “Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük romancılarından biri” olarak tanımlıyor. Kime göre, hangi kriterlere göre ve nasıl bir estetik algıya göre.. Nobel almış olmasından dolayı mı? O zaman Nobel almamış iyi yazarları ne yapacağız.

Ünlü, Pamuk’un zirveden düşüş dönemine geçtiğini belirtiyor yazısında. Gerçekten zirveye çıkmış bir yazar hiçbir zaman düşmez, düşemez. Bu, aktörlük ya da aktristlik gibi bir şey değildir. Pamuk, sanal zirveler yaratılıp üzerine gelip oturtulmuş bir yazar  olduğu için düşüş yaşaması normal belli ki!

Pamuk’un Türk yazınının mirasçısı olduğu neye kime göre kabul ediliyor? Kim takdir ediyor bunu? Gerçekten mirasçısı olup olmadığını tarih zaten gösterecektir. Söylemlerini bir kenara bıraksak bile yapıtlarını, Türkçe yazdığına göre, bu dili iyi kullanması gerekmez mi?

Ünlü, Pamuk’u aratmayacak bir Türkçe ile “Sıradan Türk aydınının optimist ve kariyerist, 'sıradan ötesi' Türk aydınının ise çelişik duygulu olduğu ve şöhretten çekindiği düşünüldüğünde Pamuk'un sıradan bir aydın olduğu söylenebilir.” demesinden hiçbir şey anlaşılmıyor. Sıradan aydın ne demek bilmiyorum. Kişi ya aydındır ya da değildir? Bir de yarı aydın olanlar var -ki en tehlikeli olanlar bunlardır ve bu konuya hiç girmeyeyim-Pamuk’a ne demek istediği anlaşılmıyor. Ortalama bir değer vermeye çalışıyor gibi.

Ünlü’nün, Orhan Pamuk’un Türk romanına çağ atlattığını söylemesine ne desem bilemiyorum. İnsanları yaşadıkları gerçeklerden koparan, melankolik, karamsar model oluşturmak mı çağ atlatmak acaba. Kendi yazdığını kendinden başkasının anlamaması mıdır yoksa başarı? Oysa Pamuk, sanki tombaladan rakam seçer gibi, rastgele konular bulup onları birleştirmeye çalışmış gibi duruyor.

Gerçekçi olmayan bir eser nasıl olmalı derseniz, Orhan Pamuk’un eserlerine bakın derim. Yapıtlarında hiçbir toplumsal gerçekçiliğe rastlanmaz. Tam tersine konular,  Pamuk’un keyfine kalmıştır. Nedenselliğe zaten gereksinim yoktur. Romanda her şey, Pamuk  nasıl isterse öyle gelişir. Sonuçta üretilen şey sanat ya da edebiyat olmaz, meta olur. Meta  da malum çok çabuk tüketilip bitirilir.

Son olarak da Pamuk’un The Independant Gazetesi’ne verdiği demeçten söz edelim eğer hâlâ Pamuk’a dayanma gücünüz kaldıysa. Söylediklerinin bir kısmı şöyle; “Bir roman yazarı olmak sizi sorumsuz bir şekilde çalışan biri yapıyor. Size karşı bu kampanyalar olduğu zaman kelimelerinize dikkat ediyorsunuz, bunu daha fazla istemiyorsunuz. Karakterlerinizden biri şakacı bir ruh durumuyla bir şey söylüyor ve sonradan kontrolden çıkıyor... Türkiye’nin sesi ya da temsilcisi olmak neşe dolu bir ve masum bir durum değil. Bu beni utangaç biri yapıyor ve içimdeki çocuğu öldürüyor.”

Bir roman yazarının nasıl “sorumsuz bir şekilde ” çalıştığını anlamak mümkün değil. Karakterleri “şakacı bir durumuyla” söyledikleri Pamuk’un başına iş açıyormuş. Ayrıca kendini Türkiye’nin temsilcisi ilan ediyor ya da böyle bir görev mi verilmiş kendisine belli değil. Yazık utangaç çocuk ölüyormuş..

(Yurt Gazetesi)

Rana ULAŞ | Tüm Yazıları
Hits: 1630