CHP ve MHP'nin Demokrasi Sınavı

~ 19.01.2011, Mine KIRIKKANAT ~

Silivri Adliyesi’nin mahkeme salonu, basketbol sahası büyüklüğünde bir yerdir. İzleyici sıralarının üçte biri kadar basına yer ayrılmıştır. Ne var ki Ergenekon duruşmalarında basın sıraları, davayı başından beri izleyen birkaç gazeteci dışında bomboştur. Dün hariç. Oysa izleyici sıraları, her zaman dolu.

Tuncay Özkan’ın Yeni Parti, Doğu Perinçek’in İşçi Partisi, ADD ve CUMOK üyeleri; Mustafa Balbay’ın Cumhuriyetçileri, kar, kış, soğuk, ayaz demeden, oradadırlar. Eski komutanların eski askerleri, gencecik teğmenlerin gözü yaşlı anaları, titrek babaları. Hasta kardeşler, babasını özleyen çocuklar, yaşarken dul kalan taze gelinler, oradadırlar hep… Gidemesinler diye kuş uçmaz, kervan geçmez ıraklara kurulan kampuse, ne yapar eder, gelirler. Duruşmaya girebilenler girer, giremeyenler dışarda bekleşirler. Umutla…

Oysa tam da bu yapı, umutları öldürmek içindir. Mahkûm edilemeyecek sanıkları, ruhları ölünceye, beyin ışıkları sönünceye kadar tutuklamak, onları sevmekten caymayanları yormak, bıktırmak ve süründürmek için yapılandırılmıştır. Henüz 22 sanığın sorgulanabildiği ve tanık ya da sanık, daha 180 kişinin sorgulanacağı Ergenekon davasına bakılan bu salonda, bir de 196 sanıklı -ama tutuksuz- Balyoz davası başlatılır ki, bir duruşmadan ötekine ikişer ay ara verilsin, özellikle Ergenekon uzasın, tutukluları mapusta çürüsün… Ölenin ölüp, gözünün feri sönmüş ya da usunu yitirmiş sağların salınacağı on yılın sonunda da zaman aşımından tozlu raflara kaldırılacaktır; binlerce sayfası, salt hukuku boğazlayan adaletin parmak izleriyle dolu dosyalar… Plan bu.

Çok açık söylüyorum: Eğer bu plan bozulmazsa, Türkiye’de ne politikaya gerek kalır, ne de muhalefete. Hukukun bunca fütursuzlukla gebertildiği, adaletin zulüme eşitlendiği ve yargılamanın psikolojik işkenceye dönüştüğü yerde, kimsenin özgürlüğü ve can güvenliği yoktur ki, demokrasi mücadelesinin bir anlamı olsun…

İşte bu boşluğa düşmemek için son fırsat, muhalefet partilerini demokrasiyle birlikte yok olmaktan kurtaracak son şans, bu partilerin, tutuksuz yargılanma hakkından yıllardır mahrum edilen Ergenekon sanıklarını, önümüzdeki seçimlerde milletvekili seçilecekleri sıralarda aday göstermeleridir.

Benim demokrasi anlayışımda, CHP ve MHP başta, seçime girecek tüm muhalif partiler, asker ya da sivil, görüşlerini paylaşmadıkları tutuklu Ergenekon sanıklarını bile, HUKUKA SAHİP ÇIKMAK ADINA aday göstermelidir. Biliyorum ki gerçek bir demokraside, siyasal muhalefet böyle davranır. Çünkü demokrasiye gerçekten inananlar, demokrasiyi konuşanlar değil, savunanlardır! Çünkü hukuk devletini gerçekten isteyenler, demokrasinin tüm olanaklarını kendileri için değil, herkesin hukukunu, kin gütmeyen adaleti, apaçık suçluların bile adil yargı hakkını savunmak için kullananlardır!

Ama biliyorum ki Türkiye’de, muhalefet partileri bile demokrasiyi savunacak kadar ne yürekli, ne de inançlı demokrat… Milletvekili dokunulmazlıkları demokrasiyi savunmaya yarasa, zaten iktidar da despotlaşamazdı! Sorarım size, car car konuşmak için midir o vekil dokunulmazlıkları, yoksa hukuksuz yasakları delip geçmek, milletin durdurulduğu yerde ileri atılmak için mi?

Despot rejimlerin yatağını, demokrasiye göğsünü siper edecek kadar inanmayan muhalefet hazırlar!

Haksızlık mı yapıyorum, eleştirim çok mu acımasız? İşte seçim meydanı, işte SON fırsat, buyursun, demokrasiye iktidara laf yetiştirmekten öteye sahip çıktıklarını eylemle kanıtlasınlar: Ergenekon tutuklularını aday göstersinler. Tüm muhalif partiler benim idealimdeki karşıtını bile savunmaknoktasına gelemeseler de, hiç olmazsa CHP ve MHP, Ergenekon’dan kendi görüşüne yakın, suçsuzluğuna inandıkları birkaç milletvekili çıkarabilir. Böylece, bugüne değin pek kullanmadıkları dokunulmazlık zırhı, gerçekten ihtiyacı olanlarda bir işe yarar!

Başta Tuncay Özkan, Mustafa Balbay, Mehmet Haberal gibi aydınların milletvekili adaylığı hem CHP’ye oy, hem de demokratik mücadeleye güç kazandırır.

MHP, gerçekten milliyetçi bir hareketse, PKK ile mücadeleyi savunuyorsa, buyursun Silivri’ye! Milliyetçiliği ve mukaddesatçılığı Ergenekon davasında mahkûm edilemeden zindanlarda çürütülen gencecik teğmenlerden daha iyi kim temsil edebilir? İşte MHP’nin şiarı, tek vatan, tek bayrağı, PKK’ye karşı ölümüne savaşarak savundukları için içeri tıkılan komutanlar. Adaylıkları MHP’ye seçim meydanlarında bağırıp çağırmaktan öte bir güvenirlik sağlamaz mı?

‘G’ NOKTASI

Falih Rıfkı Atay’ın bir akrabası, Tuncay Özkan’a 10 sayfa mektup yazıyor, mektup tutuklunun eline 9 sayfası karalanmış, tek sayfası okunur geçiyor. Yetmiyor, kadıncağız salt Tuncay Özkan’a mektup yazdı diye, hem Silivri, hem Beykoz Adliyesi’nde iki kez yargılanıyor. Ancak insaflı bir savcının mektuplarda suç unsuru yokturgörüşünden sonra rahat bırakılıyor.

Kimsenin kuşkusu olmasın, bu despotluğa karşı önerdiğim somut çıkışı yapamayan muhalefet, önümüzdeki seçimlerde varlık nedenini de yitirmiş olacaktır.

Demokrasi, çoğunluğun kanunu değil, azınlığın korunağıdır.

ALBERT CAMUS

 (Cumhuriyet 19.01.2011)

Mine KIRIKKANAT | Tüm Yazıları
Hits: 1882