Roni Margulies'in gıcırdayan teşhisleri

~ 17.01.2011, Sırrı Süreyya ÖNDER ~

İktidarın demokrasi ve özgürlük söyleminden hızlıca tüymesi üzerine “Yetmez ama evet” in gördüğü işlevi sol tartışmaya başladı.
Roni Margulies, benim bu meseleyi sağdıçlık metaforuyla anlattığım yazıya bir cevap verdi. Bu meseleye dair sosyal medyada görüş belirtenler de bir hayli fazla.
İncir çekirdeğini ölçü olarak kabul edersek Margulies’in yazısı dışında kaale alınmayı hak eden bir düşünce, itiraz, analiz yok. Yine de incir çekirdeği kotasını dolduramayanlara toplu bir cevap vermek gerekirse şu söylenebilir. Sevgili Kardeşlerim, bana cevap vermeye koştururken bile iktidara bir tek toz kondurmama titizliğinizin farkında mısınız? İlle de Sayın Ertuğrul Günay’ın başına gelen sizin de mi başınıza gelmeli. Dikkatinizi, öfkenizi iktidara ve sisteme yönelttiğinizde sorun kendiliğinden çözülecektir. Hepinizi en devrimci duygularımla selamlarım.
15 Ocak tarihli Taraf gazetesinde Margulies şöyle bir değerlendirme yapıyor:
“Bu ülkede en azından 28 Şubat 1997’den beri, ama gerçekte çok daha uzun zamandır, kıran kırana bir mücadele yaşanıyor. Taraflar farkında olsa da olmasa da, ne için mücadele ettiklerinin bilincinde olsalar da olmasalar da, mücadele şu: Bir yanda, 80 yıldır bu devletin sahipleri olanlar, bu devleti yönetenler, ülke nüfusunu geri, berbat, kafasız bir koyun sürüsü olarak görenler. Öbür yanda, geri, berbat, kafasız koyun sürüsü. Artık sürülmek istemeyen, kendi istediği gibi yaşamak isteyen bir halk.
Birincilerin temsilcileri askerdir, yargıdır, CHP’dir.
İkincilerin temsilcileri, maalesef, Ak Parti’dir.”
“…Ne var ki, bu parti birkaç ay sonra üçüncü kez seçim kazanacak. Yani devlet partisine ve faşist partiye oy vermeyen hemen hemen herkesin oylarını alacak. (Bu durumda DSİP de AKP’ye mi oy verecek acaba?) Halkın devletçi ve faşist olmayan büyük kesimleri “Evet, Ak Parti beni temsil edebilir” diye düşünüyor.
Niye böyle düşünüyor? Çünkü Ak Parti’nin alternatifi olarak halkın önüne Muharrem İnce, Cumhuriyet karikatüristleri, Sırrı Süreyya Önder ve benzerleri çıkıyor.”
Margulies, bağlamından koparmadan, kısaltarak verdiğim yazının sonunda Muharrem İnce ve Cumhuriyet karikatüristlerinin umurunda olmadığını ama benim kimlere sağdıçlık ettiğimi düşünmemi önererek bitiriyor. Yazıda zımnen “Silivri Kahramanları”nın yanında saf tuttuğum iması da var.

Sarhoşken bile nara atmayanlar
Düşünmeye değer buluyorum. Evvela Margulies’in “… benzerleri” olarak sınıflandırdığı ve beni de aynı kotaya koyduğu “diğerleri” hakkında ne düşündüğümü söylemeliyim.
Kemalizm ve onun şahsında vücut bulmuş asker, yargı vb. temsilcileri artık sarhoşken bile sisteme nara atamayacak durumdadırlar. Hızla post-Kemalist bir yapısal dönüşüm geçirerek hâkim sınıflar ittifakının yeni dağılım ve dengesinde, yeni efendilerine hizmet vermeye devam edeceklerdir. Yeni efendi, Ak Parti’nin de dönüşerek entegre olduğu yeni hâkim sınıflar ittifakıdır. Sınıf teorisini unutturmak isteyenler asker-yargı vb denklemini sanki egemen sınıftan ayrı, belirleyici bir yapıymış gibi yutmaya ve yutturmaya devam edebilirler. Ama ısıtılıp servis edilen bu pilav, biraz Marksizm tahsil etmiş, devlet ve sınıf teorilerinden haberdar olan insanlarda sadece bulantı yapar, yemeyiz, o kadar…

Elin sırça sarayından bizim kör hanemiz yeğdir
Şahsım adına bunların binlercesinin bir arada bulunduğu bir saraya padişah olmaktansa, Roni ve arkadaşlarının ahşap evlerine gönül huzuruyla sığınırım.
Yalnız ahşap ev fena halde gıcırdamakta.
Önce bu aynı sepete koyma tavrındaki “suç duyurusu” havasını iyice bir düşünmesini öneriyorum Margulies’e…
“Ne alakası var canım abartma!” diyecekler için SDP yöneticilerinin halen belli olmayan ve uzunca bir süre de belli olmayacak gözüken akıbetlerini düşünmeye davet ediyorum. BDP ve sol kamuoyunun “Sıra kimde?” kampanyasıyla teşhir ederek bir nebze gerilettiği furya, halen bir tehdit olarak muhalif solun üzerinde sallanıp durmaktadır.
Bu uyarıda gizli-açık bir ima söz konusu değildir. Hem Margulies hem de arkadaşları böyle bir tezgâha alet olmayacak kadar has, onurlu kardeşlerimizdir.
Düşünme eylemini arpacı kumruluğundan ayıran şey soru sormaktır.
Aşağıdaki soruları birlikte düşünelim:
13 Aralık 1995’teki 32’nci sayısında “Şeriat ve faşizme hayır” pozisyonu alan Sosyalist İşçi, “Sağ parlamentoya karşı oylar CHP’ye” çağrısı yapıyordu. Çok sayıda sol örgütün, Kürt hareketiyle ittifak yaparak “Emek Barış Özgürlük Bloku” adıyla seçimlere katıldığı süreçte Sosyalist İşçi, bugünlerde baş düşman gördüğü CHP’nin desteklenmesi görüşünü dile getiriyordu. Ne değişti? Niye bize de haber vermiyorsunuz? Bize yazık değil mi?
İktidarın ve ekonominin iyiye gittiğini Sabancı Holding verileriyle anlatmakta bir hikmet var kuşkusuz ama biz faniler anlamıyoruz. İyiye giden şey sadece büyük burjuvazinin kazancı değil mi? Emekçilere ve yoksullara el altından bir şey mi verecekler bu ganimetten? Bir bildiğiniz var da bize demiyorsanız eğer ölümüzde ağlayın.
Muhalif zekâ olarak Genç Siviller kadar bir cevvallik gösterememiş olmayı bu kadar ilminizle bağdaştırabiliyor musunuz? Karanlıkta bile olsa diklenmez mi insan?
Roni Margulies’in şahsen, DSİP’in de örgüt olarak, İngiltere’deki Socialist Workers Party’yle (SWP) organik/teorik bağının bulunduğu solun malumudur. Bu durumda:

Politik natura
İngiltere’deki SWP’nin 1990’lı yıllarda her seçimde, işçi sınıfının çoğunluğunu onların temsil ettiği kaydıyla, iktidarı Thatcher’dan sorunsuz devralan ve daha sonra bu devir teslimin hakkını Irak’ta layıkıyla ödeyen İşçi Partisi’ne oy verilmesi çağrısında bulunup durmasıyla, 1995 yılında DSİP’in alenen Türkiye’de CHP’ye oy verilmesini savunması, daha sonra SWP’nin İngiltere’de İslamcı muhafazakârların önemli bir rol oynadığı Respect Party’sini desteklemeleri ile 2000’li yıllarda DSİP’in AKP’de bir ‘umut ışığı’ görmesi ve referandumda militanca ‘evet’ politikasını uygulaması sizin politik naturanızdan mı gelmektedir?
Cevap verirken Anadolu’da “Beylerle bostan ekenin bir yerinde hıyar biter!” derler sözünü hatırdan uzak tutmayın.

(Radikal 17.01.2011)

Sırrı Süreyya ÖNDER | Tüm Yazıları
Hits: 2100