Türkiye'nin Temel Sorunu

~ 10.08.2012, Öztin Akgüc ~

Başlık iddialı, ancak yazının içeriğinin benimseneceğini, teşhise, tanıya hak verileceğini pek ummuyorum. Zaman zaman bu sorunun altını çizmeye çalışıyorum. Politikaya, medyaya, bürokrasiye, eğitim kurumlarına, genelde ülkenin tüm örgütlerine bakınız, katılmayabilirsiniz; ama, temel sorun, düzgün, tutarlı, bilgili, kişilikli, nitelikli, özverili insan azlığıdır. Niçin Türkiyede yolsuzluklar, haksızlıklar önlenemiyor? Kamu hizmetleri gereği gibi niçin görülemiyor? Adalet dağıtımı niçin en azından kuşkulu? Medyada bilgi kirliliği, yalakalık, kişiliksizlik niçin yaygın? Türkiyede eğitim düzeyi niçin düşük, giderek de düşme eğilimi gösteriyor? Türkiye niçin her alandaki büyük devlet potansiyelini kullanamıyor? Türkiye niçin emperyal ülkeler güdümünde bir sınır ülkesi konumundan, görünümünden kurtulamıyor? Sorunlar niçin çözülemiyor, giderek eklemeler oluyor? Bu sonuçların bir nedeni olmalı... Ana neden kişilikli, nitelikli, özverili, bilgili insan eksikliği, olanların da bir şekilde tersine ayrım, negatif seleksiyonla dışlanmasıdır. İktisatta gözlemlere dayanarak bulunmuş olan Kötü para iyi parayı kovar kuralı, hatta kanunu, ne yazık ki toplumsal yaşamda da geçerli oluyor. Toplumsal yaşamda birleşik kaplar kanunu da geçerlidir. Herhangi bir alanda kaliteyi, seviyeyi genelden daha yüksek düzeyde tutma olanağınız yoktur. Kalite, seviye bir süre sonra kaçınılmaz biçimde eşitlenmektedir.

Bu toplumsal eksikliğin nedeni de, halkımızın çarpık tanımı belki ağır kaçar ama sağlıksız değer yargılarıdır. Halkımız algılama yeteneği, zekâ ve eğitim düzeyi açısından küçümsenir. Sorunların nedenleri arasında eğitim, algılama yeteneği de sayılır. Ben bu görüşlere katılmam. Eğitim düzeyi çok düşük, yaşam koşulları ağır insanlar arasında öyle düzgün, öyle dürüst, öyle görev ve sorumluluk anlayışı yüksek olanlara rastlarsınız ki, kişi olarak gıpta eder, hatta utanırsınız. Olumsuzlukların, eğitim düzeyinin düşüklüğü, yaşam koşullarının ağırlığı ile ilgisi çok azdır. Esas sorun değer yargıları, davranış biçimidir. Neme lazımcı, çekingen, düşündüğünü açıkça söyleyemeyen, bel altından vurmayı yeğleyen, kendini disipline edemeyen, özveri göstermeyen, vatana bağlılığı çoğu kez sözde kalan, özgüveni, özsaygısı eksik, kişisel çıkar beklentileri davranışlara egemen olan bir toplumda, işlerin düzgün gitmemesi doğaldır. Konfüçyüsten esinlenerek söyleyeyim: Yönetilenler düzgün değilse, yöneticilerden düzgün davranış bekleyemezsiniz. Yöneticilerle, yönetilenler arasında etkileşim, uyum vardır. Aksi halde doku uyuşmazlığı yaşanır.

Bir ülkenin asıl zenginliği, güzelliği insanıdır. İnsanımızın değer yargılarını, davranış biçimlerini değiştirerek, ülkemizi ancak yaşam kalitesi yüksek bir ülke haline getirebiliriz. Bu tür yazıları, etik değerleri yüksek bir kişi izlenimini bırakmak için yazmıyorum. Benim çıkarım, ülkenin yaşam düzeyinin yüksek olması, insanların dürüst, düzgün, hakça davranmaları, haklarına, sorumluluklarına sahip olmalarıdır.

Yalakalık, çıkarcılık, olduğundan farklı izlenim verme, aşırı kendini beğenmişlik, cehaletin laf kalabalığı ile örtülmeye çalışılması, sinsilik, sırıtkanlık, çevreyi aldatmaya kalkışma, haksızlık, saman altından su yürütme toplumsal rahatsızlıklarının ana nedenleridir.

Türkiyenin temel sorunu olan nitelikli insan azlığı sorununu çözemezsek, hiçbir sorunumuzu çözemeyiz. Yakınır durur, rahatsızlığımızı dile getirir, ama sonuç alamayız.

(Cumhuriyet)

Öztin Akgüc | Tüm Yazıları
Hits: 1240