Tüzüklerle çarpışarak mağlup olanlar: Aleviler

~ 27.07.2012, Ahmet HAKAN ~

NE diyordu Ece Ayhan şiirinde?
 

“Biz tüzüklerle çarpışarak büyüdük kardeşim”.

* * *

Doğrudur, bu memleket çok “tüzüklerle çarpışarak büyüyenler” görmüştür. Başbakan Erdoğan onlardan biridir.

Çarpışmıştır tüzüklerle...

Sonuçta büyümüştür de büyümüştür.

Bayrağını tepeye, en tepeye dikivermiştir.

* * *

Fakat acı gerçek şudur:

Bu memlekette herkes tüzüklerle çarpışarak büyür.

Bir kesim hariç:

Aleviler.

* * *

Aleviler nesiller boyu tüzüklerle çarpıştılar, hâlâ da çarpışıyorlar.

Elde ettikleri ne var?

Kocaman bir hiç...

İbadethanelerine ibadethane denmiyor.

Meclis’te kocaman cami var, bize de bir oda ayırın” dediklerinde “hayır” cevabı alıyorlar.

Mekteplerde bizi biz anlatalım” diyorlar, kimse yanaşmıyor.

Alevi’nin de vergisiyle büyüyen Diyanet İşleri Başkanlığı dağ gibi dikiliyor Alevi’nin karşısında...

Diyanet yetmezmiş gibi Yargıtay da “olmaz / olamaz” diyor.

Sonuç:

Her tüzük çarpışmasının ardından gelen acı bir mağlubiyet...

Başka bir şey değil.

* * *

Üstelik Alevilere düşen sadece tüzüklerle çarpışmak da değil.

Tek parti döneminde bombalandılar. (Bakınız: Dersim 1938)

12 Eylül öncesi mahalleleri ablukaya alındı. (Bakınız: Maraş)

12 Eylül öncesi kurşunlandılar. (Bakınız: Çorum)

90’lı yıllarda yakıldılar. (Bakınız: Sivas)

2012 yılında da “yakıldık demeyin ulan boğulduk deyin” diye aşağılandılar. (Bakınız: Akit gazetesi)

* * *

Ece Ayhan der ki:

Biz tüzüklerle çarpışarak büyüdük kardeşim”.

Ece Ayhan’ın bu dizesi Alevilere hiç mi hiç uymuyor.

Çünkü...

Hem tüzüklerle, hem de gözü dönmüş bir vahşetle çarpıştıkları halde Alevilerin nasibine düşen sadece ve sadece mağlubiyet oluyor.

Bengi’ye varsa Türkeş’e de var

BDP milletvekili Bengi Yıldız, Bodrum’da tatil yaparken yakalanmıştı da demediğimizi bırakmamıştık.

Peki “Kaddafi’nin eski sevgilisi” denilen bir mankenle Bodrum’da tatil yapan AK Parti Milletvekili Ahmet Kutalmış’a iki satır laf etmeyecek miyiz?

Ramazansa ramazan...

Deniz oyunlarıyla deniz oyunları...

Savaşın eşiğindeki ülke ise savaşın eşiğindeki ülke...

Bodrum’sa Bodrum...

Üstelik söz konusu olan AK Parti gibi “muhafazakâr” bir parti...

Ben sorumluluğu üzerimden atmak için...

Kutalmış kardeşime “yakışmadı” diyorum.

Gerisini diğerleri getirsin.

Kendi gazımızı neden kendimiz yapmıyoruz?

POLİSİN kullandığı “biber gazı” ithalat rakamları açıklandı.

Buna göre...

2008’de 67 ton...  (2.5 milyon dolar)

2009’da 37 ton...  (1.6 milyon dolar)

2010’da 48 ton...  (2.5 milyon dolar)

2011’de 39 ton...  (1.9 milyon dolar)

2012’de 21 ton...  (1.3 milyon dolar)

Biber gazı ithal edilmiş...

Son 12 yılda biber gazı ithalatına ödenen miktar ise şöyle:

269 milyon dolar...

* * *

Yapılan en küçük bir gösteri karşısında bile “bas gazı / bas gazı” diye bir politikamız olduğuna göre bu rakamlar önümüzdeki yıllarda daha da artacaktır.

Ülke bütçesinin rahatlatılması açısından “kendi gazımızı kendimiz yapalım” diye bir kampanya başlatılmasını teklif ediyorum.

Hadi Yiğit kardeşim...

Göster kendini.


Modalar / Demodeler

MODA: Bülent Ersoy’un iftarda iki buçuk kilo et yemesi...

DEMODE
: Televole iftarları...

MODA
: Hükümet karşıtı Emre Aköz...

DEMODE:
Majestelerinin karikatüristi Salih Memecan...

MODA
: Yahya Kemal...

DEMODE
: Necip Fazıl...

MODA
: Mimari yarışma şartnamesi...

DEMODE
: İhale şartnamesi...

MODA
: Üniversite açmak...

DEMODE:
Dershane açmak...

MODA:
Aziz Yıldırım’ın Cüppeli Hoca’yı ziyareti...

DEMODE:
Aziz Yıldırım’ın Ağar’ı ziyareti...

MODA:
Suriye’de kırmızıçizgilerimiz...

DEMODE
: Irak’ta kırmızıçizgilerimiz...

MODA
: Sahura kadar dışarılarda olmak...

DEMODE
: Sahurda uyandırılmak...

MODA
: Peynir gibi olmak...

DEMODE
: Yanmak...

‘Esat gitsin’ derken fena halde plansız

HÜKÜMET için “çok planlılar çok, attıkları her adımı hesaplayarak atıyorlar” deniyor.

Sanırım bu yargı sadece AK Parti’nin statlarda düzenlenen “İl Kongreleri” için geçerli...

O alanda gerçekten planlılar... Ancak benzer planlayıcılık dış politikada yok.

* * *

Düşünsenize:

Aylardır “Esat gitsin” diyeceksiniz.

Bütün dünya “ihtiyat kumkuması” gibi “dur bakalım ne olacak” diye bekleşirken siz “Ya gidecek / Ya gidecek” diye tutturacaksınız.

Ve sonunda Esat’ın gitme saati gelip çattığında şaşkınlıktan şaşkınlığa yuvarlanacaksınız.

Neymiş efendim, Suriye sınırında bir Kürt devleti doğma ihtimali belirmiş.

İyi de Anadolu kahvelerinde bile “Esat gittikten sonra Türkiye sınırında kurulacak Kürt devleti” üzerine bin bir türlü yorumun patlatıldığı bir ortamdayız.

İnsan “Esat ya gidecek / ya gidecek” diye tuttururken...

“Sınırda Kürt yapılanması çıkarsa ne yaparız
” diye bir plan yapmaz mı?

Bu konunun AK Parti’nin stat kongreleri kadar olsun planlamaya ihtiyacı yok mu?

Üniversite ve özgürlük

BİILGİI Üniversitesi’nin yerleşkesindeki festivalde içki yasağı uygulanmıştı.

Başbakan Erdoğan, bu yasağı savunmuş.

Demiş ki:

“Öğrenci alkolü alıp kafayı mı bulacak yoksa ilmi alıp kendini mi bulacak?”.

* * *

Bu konuda dört şey söyleyip kaçacağım:

BİR: Bir Başbakan, üniversite çağına gelmiş öğrencilerin giyimlerine kuşamlarına karışamayacağı gibi yediklerine içtiklerine de karışamaz.

İKİ: Üniversite öğrencileri yetişkin statüsündedir. Ne yapacaklarına, nasıl davranacaklarına, nasıl yaşayacaklarına başbakanlar değil kendileri karar verirler.

ÜÇ: Söz konusu festival, üniversitede öğretimin tatilde olduğu bir zamanda yapılmıştır. Katılanlar sadece öğrenciler değildir. Olayı sanki ders arasında teneffüste “ver oradan iki bira” denilmiş gibi sunmaya kalkmak doğru değildir.

DÖRT: Alkolizmle savaşa tamam...  İçki konusunda temennilerde bulunmaya tamam...  Ama yasaklamaya hayır...

(Hürriyet)

Ahmet HAKAN | Tüm Yazıları
Hits: 1682