Namaz kılmayana ekmek yok!

~ 19.07.2012, Nazım ALPMAN ~

Taksim’de bir İslamcı müteşebbis
Namaz kılmayana ekmek yok!

Çok küçük, hatta minik denilebilecek bir gelişme bu… İstanbul’da yaşayan bir vatandaş İstanbul Halk Ekmek’in (İHE) büfelerinden birine gidiyor, parasını uzatıp istediği ürünü alıyor. Sonra aklına takılan bir şeyi de “yeri geldi” diyerek dile getiriyor:

-Siz Cuma günleri neden öğle saatlerinde burayı bir buçuk saat kapalı tutuyorsunuz?

Bıyıkları kırpılmış uzun sakalı göğsüne kadar uzayan delikanlı ellerini yana açarak omuzlarını yukarı kaldırıyor. Konuşmuyor. Ya da konuşamıyor. İHE müşterisi diyalog kurabilmek için diyor ki:

-Cuma namazına gidiyorsunuz her halde… O zaman buraya birini bırakın hiç olmazsa…

Sakallı delikanlı yine hiç sesini çıkartmıyor. Arkada ekmek sepetlerini düzelten orta yaşlı adam “Cuma günü herkes namaza gidiyor” diye söze giriyor:

-Sen Cuma namazına gitmiyor musun?

-Hayır, ben namaz kılmıyorum!

Büfenin patronu olan zat-ı muhterem şahane bir yanıt veriyor:

-O zaman sen bizden değilsin!

-Evet değilim! Sen namaz kılmayana ekmek satmayacak mısın? İstanbul Halk Ekmek’le böyle mi anlaşma yaparak bayiliği aldın?

Patron biraz yumuşuyor:

-Ya abi, 20 dakikada namazı kılıp geliyorum. Sen bu ekmeği almazsan ölür müsün?

-O zaman namaz kılmayan birini bıraksana burada…

Şimdi gelecek cümle biraz ürpertici:

-Ben namaz kılmayan adamı yanımda çalıştırmam ki!!!

-Kamu hizmeti yapmaya hoş geldin kardeşim. İyi ki doktor değilsin!

Peki bu diyaloglar nerede geçiyor dersiniz?

Burası önemli… İstanbul’un “göbeği” kabul edilen yerde:

-Taksim Meydanı’nda!

Eski devlet yapısındakiler insanları böyle korkutuyorlardı, “valla bunlar gelirse kendi kurallarını getirip, size hayatı zehredecekler” diye desteklerini güçlendiriyorlardı.

İslamcılar devlete karşı boyunları büyük mahcup biçimde kendilerini savunan solcuların yazılarından alıntılar yaparak mücadelelerini(!) sürdürdüler:

Şimdi de geldiler!

O eski devlettekileri haklı çıkarmak için bu İslamcılar ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.

**

Cinayete gördüm!

Herkes tepki gösterdi…

Mehmet Ağar “Kürt Raporu” yazacakmış!

Eee ne olacak ki?

Bırakın yazsın!

Tayyip Erdoğan da “Küresel Barış” diye kitap yazmadı mı?

Hem belki Mehmet Ağar’ın yazacağı Kürt Raporu tıbbi içerikli olabilir:

Otopsi raporu gibi mesela:

-Hangi Kürt nasıl öldürüldü?!!

**

AK demokrasi!

Memleketi “ileri demokrasi” arında bir cenderenin içine sokan AK Parti kendine bir “yüz nakli” yapma hazırlıkları içine girdi.

Başbakan Tayyip Erdoğan’dan sonra AK Parti’de lider kim olacak sorusun yanıtı HAS Parti’nin tasfiyesiyle geldi. Numan Kurtulmuş ülkeyi AKP’den kurtaracaktı, durdu düşündü ve akıllı adam olduğunu gösterdi:

Partisini batırıp, kendini kurtardı!

Böyleci “kurtulmuş” soyadını fazlasıyla hak etti!

Buraya kadar her şey olağan…

AKP’de 350’yi aşkın milletvekili var. İl Başkanları, değişik düzeyde müteahhitleri, dini önderleri falan var. Ama Tayyip Erdoğan’dan sonra ne olacak sorusunun cevabını veremiyorlardı.

Çok şükür bu da halloldu!

Ama ortada küçük bir sorun kaldı. Bu gelişmeleri demokrasinin neresine sığdıracağız?

Numan Kurtulmuş’un AKP’ye gelişini izah etmek için Erdoğan il başkanlarıyla uzun bir toplantı yaptı. Orada ne olup bittiğini AKP Bursa İl Başkanı Ali Molla Salih açıkladı:

-Genel Başkanımızın alacağı her türlü karara destek vereceğimizi ilan ediyoruz!

Dikkat edilirse, “partimizin geleceği için” gibi bir opsiyon payı da bırakmadan bunu söyleyebiliyor.

Osmanlı İmparatorluğu da böyleydi:

-Padişah ne derse o’dur!

Bu ilkelliği demokrasinin “ileri”si diye yutmamızı istiyorlar.

(Birgün)

Nazım ALPMAN | Tüm Yazıları
Hits: 2012