CHP'nin bayrakla imtihanı!

~ 14.07.2012, L. Doğan TILIÇ ~

İktidar partisi, fikriyatına yakın ama kendi dışındaki unsurlarla da birleşerek, bir yandan gücünü pekiştirirken, bir yandan da liderini Çankaya’ya hazırlıyor. Mümkünse “Başkan” olarak!

Memlekette demokrasi solumanın, AKP’nin iktidarını pekiştirmesiyle ters orantılı olarak zorlaştığını, artık “Yetmez ama…” diyenlerin çoğu da kabul ediyor.

Seçimlerin birbirini izleyeceği çok kritik bir iki yıla giriyoruz. Başta yerel seçimler olmak üzere, bu süreçte AKP’nin yükselişini sürdürmesinin, nasıl bir Türkiye yaratacağını anlamak için son bir iki yılda yaşananları anımsamak yeter.

AKP, Türkiye’yi “dönüştürmeyi” daha güçlü ve pervasızca sürdürme birleşmeleri peşindeyken, CHP de önemi yalnızca kendisiyle sınırlı olmayan bir kurultaya gidiyor.

Gn. Bşk. Yrd.cısı Prof. Sencer Ayata, tam da kurultay öncesi çıkan “CHP’de dört eğilimi (Sosyal demokrat-Sosyal liberal-Sosyalist-Atatürkçü) birleştirme programı” haberlerini, medyanın malum refleksinin ürünü, doğru olmayan bir değerlendirme olarak nitelerken, CHP gibi kitle partilerinde bu tür eğilim ve damarların varlığı doğaldır dedi.

Evet, kitle partilerinde farklı eğilimler olur. Avrupa’daki sosyal demokrat partilerde bu eğilimler kendilerini çok daha açık ve net olarak tanımlıyor, parti içinde de kıyasıysa bir siyasal/ideolojik mücadele veriyorlar. Kanatlardan biri o mücadeleyi kazanıp partinin direksiyonuna geçiyor.

CHP, Kılıçdaroğlu’nun genel başkan oluşuyla, onun kişiliğinden yansıyan bir “sahicilik” duygusu ve “halk adamı” algısıyla heyecan yarattı. Ancak, o günden bugüne de parti, bir lideri olmasına karşın, belli bir rota izle(ye)meyen, direksiyonu bazen “dört eğilim”den birine bazen diğerine kıran bir çizgi izledi. Her eğilimin işaret ettiği yöne de gitmeye çalışan bir liderlik! Sonuç bir yerinde sayma hali oldu.

Geçen gün, “dört eğilim” haberlerini açıklığa kavuşturmak için Ş. Payzın’ın CNNTürk’te tartıştırdığı CHP’liler, bir açıklıktan çok “acıklılık” algısına yol açtılar.

Birbiriyle kavga eden, il başkanına ve hatta genel başkanına “bayrak sallayan” bir “eğilim” vardı orda. Böyle bir tartışmanın AKP’de yaşanmasını hayal bile etmek mümkün değil ve bunu CHP’nin “demokrat ve özgürlükçü” niteliği olarak alkışlayanlar da var. Özgürlükçülük iyi de, rotasızlık ya da belirlenen rotaya taş koymak bir partinin özelliği, güzelliği olamaz!

Vay efendim şu mitingde neden Türk bayrağı yoktu! Sağın ve AKP’nin bu türden saldırılarını anlamak mümkün, ama kendisini hala “sol” sayıp, partisinin ve liderinin üzerine böyle “bayrak sallayarak” hamle edenleri anlamak mümkün değil.

Bu bayrak tartışmasını bizim evde oğlum henüz 6 yaşındayken yapmıştık. Televizyonda Türk bayraklarının dalgalandığı mitingleri izlerken, pat diye soruvermişti: “Baba, sen neden bayrak alıp gitmiyorsun?

Türkiye hepimize ait büyük bir ülke” demiştim ona. “Bayrak da o büyük ülkenin bütününü temsil ediyor. Bizim evi düşün; senin odan var, ağabeyinin odası var, salon, mutfak, banyo var… Hepsi ayrı ayrı odalar ama hepsi birlikte bizim evimiz. Bayrak, bu odaların hepsini, evimizin bütününü temsil ediyor. Şimdi sen, ağabeyinle tartışırken bayrak sallayarak onun odasına dalarsan, bayrak o zaman bütün evin değil de odalardan birinin sembolü gibi anlaşılabilir. Ağabeyin öyle hissedebilir. Birbirinizle bayrak sallayarak tartışır, kavga ederseniz, birinizden biriniz bayraktan, evden soğuyabilirsiniz. Bu tehlikelidir. Bizi böler. O yüzden ben, Türkiye’de yaşayan herkesi aynı evde yaşayan bir aile gibi düşündüğümden, içimizdeki tartışmalarda bayrak sallamayı doğru bulmuyorum.

O yaştaki çocuk “Haaaa!” demiş, anlamıştı!

Bu kurultaydan sonra CHP ve liderliğinin yalpalamaları meşrulaştıracak hiçbir bahaneleri kalmayacak. CHP, ya ülkenin bir daha içinden çıkılamayacak bir karanlığa sürüklenmesinin önüne geçebilmek için sosyalistlerle ve Kürt muhalefetiyle de birlikte davranabilecek bir solduyu geliştirecek, ya da “salla bayrağı düşman üstüne” anlayışına teslim olacak.

(Birgün)

L. Doğan TILIÇ | Tüm Yazıları
Hits: 1414