Füze Değilse Ne?

~ 10.07.2012, Ali ER ~

Suriye tarafından düşürülen RF-4 uçağında şehit olan genç savaş pilotlarımız Gökhan Ertan ile Hasan Hüseyin Aksoy geçen hafta törenle toprağa verildi. Halkımıza ve geride bıraktıkları ailelerine baş sağlığı diliyor, Şehitlerimizin manevi huzurunda saygı ve minnet duyguları ile eğiliyoruz…

Basında yer alan haberlere göre “Elimizde füze görüntüsü yok”muş.

Gönlümüz her zaman Başbakan ve Genelkurmay Başkanlığınca yapılan açıklamalara güvenelim diyor ama aklımız gündeme getirilen soruları ilk günden beri göz ardı edemiyor. Eğer kafalardaki soru işaretlerini tamamen ortadan kaldıracak somut veriler kamuoyuna sunulamazsa gelişmeler en azından hem TSK hem de Hükümet için halkla ilişkiler felaketine dönüşebilir ve özellikle TSK, kamuoyunda yükselen güvensizlik algısının altında kalabilir.

Hükümet bir şekilde “Ne yapalım Genelkurmayca bize yanlış bilgi verildi” deyip işin içinden sıyrılabilir. Ama bu durumda artık “Hiçbir güç odağının” TSK'yı itibarsızlaştırmak için kafa yormasına veya emek harcamasına gerek kalmaz.

NATO'nun CAOC'ları (Bileşik Hava Harekât Merkezleri) vasıtasıyla NATO hava sahası ve hemen komşu çevre ülkelerin hava sahasından (adjacent air space) ateşlenen her füzenin anında tespit edilebildiğini bile bile Türkiye’nin uçağının füze ile düşürüldüğünü iddia etmesi düşünülemez.

Üstelik ABD’nin AWACS'larının ve Akdeniz’deki 6ncı Filosunun, Kıbrıs'taki İngiliz Üslerinin, bölgede cirit atan İsrail’in ve Suriye'de Tartus limanında üssü olan Rusların elinde de somut veriler olabileceği işin cabasıdır. Bütün bu gerçeklere rağmen Türkiye, yanlış bilgi ve veriler üzerinden bilgilendirme yapmışsa ve NATO’yu bile toplantıya çağırmışsa bu olsa olsa tuzun koktuğunun resmidir.

Çünkü NATO'nun ne kadar eleştirilecek yönü olsa da sonunda NATO, bir sistemler sistemidir ve NATO’da oyun kuralına göre oynanır. NATO’nun usul ve kurallarını göz ardı ederek "Kendi algınıza" göre oyun kuramazsınız. Oyunu kuralına göre oymazsanız zamanı gelince hesabınız kesilir. Onun bedelini de halkımız öder...

Şimdi sormak zamanı değil midir? Elimizde füze görüntüsü yokken ve uçak enkazına ulaşılmadan hangi somut verilere dayanarak uçağımızın düşürüldüğüne karar verdik ve açıkladık? Uçağımız füze ile düşürülmemişse ne oldu da uçağımızı ve kahraman iki savaş pilotumuzu kaybettik?

Yoksa teknik veya başka bir nedenle düşen uçağımızı Suriye, kendi iç politik hedefleri doğrultusunda kullanmak mı istemiştir? Suriye karasularına düşen uçağımızı Suriye ben vurdum diye mi üstlendi? Hükümet de Suriye’nin tuzağına mı düştü?

Bu senaryo başka bir felaketin habercisidir. Özellikle Türkiye ile ilişkilerin gergin olduğu bir dönemde, Türkiye için “meşru müdafaa” veya “savaş sebebi-casus belli” olabilecek bir uçak düşürme eyleminin Suriye tarafından üstlenilmesinin tek bir mantıklı açıklaması olabilir; artık Suriye Türkiye’yi ne bölgesel bir güç ne de çekinilecek bir komşu olarak dikkate alıyor. Başka bir ifade ile Türkiye’nin ve TSK’nin caydırıcılığının dibe vurduğunun resmidir. İkinci Dünya savaşı sırasında Nazi Ordularını dahi caydıran genç Türkiye Cumhuriyeti’nin, bugün bölgesinde caydırıcılığını kaybetmesi Cumhuriyet tarihinde dış politikada karşılaştığı en kötü durumdur.

Geriye iki senaryo kalmaktadır. Birincisi Türkiye’nin tezlerini destekleyecek tarzda kısa menzilli portatif bir hava savunma füzesi ile uluslararası sularda seyreden bir Suriye gemisinden açılan ateşle uçağımızın düşürülmüş olmasıdır. Ancak enkazdan elde edilen verilerin bu senaryoyu desteklemediği yapılan açıklamalardan anlaşılmaktadır.

Sona kalan en kötü senaryo ise; Suriye’nin iddia ettiği gibi uçağımızın alçak irtifada Suriye hava sahasında Suriye uçaksavarları tarafından vurulmuş olmasıdır.

Bu senaryo hiç istemediğimiz bir durumdur. Çünkü bu durumda Hükümetin ve TSK ‘nin hem dünya hem de kendi kamuoyu önünde doğru bilgi vermediği tescillenmiş olur ki; sonuçlarını halkımıza ödetmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.

Bu nedenle yeni senaryoların üretilmesine olanak vermeden yetkili makamlarca somut verilere dayanan teknik açıklama en kısa zamanda yapılmalıdır. Yoksa eldeki değneğin iki ucu da gün geçtikçe daha çok pisliğe bulanıyor.

 

Hits: 2663