Ne olacak bu Kürtlerin hali?

~ 09.07.2012, Melih Pekdemir ~

“Milli ve beylik sorumuz” olan “Ne olacak bu memleketin hali?” sorusunun “cevabı” şimdi başlıktaki sorudur. Sorunun cevabı yine bir soru…

Her karmaşık/zor “soru”nun mutlaka basit (net/açık) cevabı vardır. Her karmaşık “sorun”un da mutlaka basit (net/açık) çözümü bulunabilir. “Soru”ya basit cevapla karşılık verilebildiğinde, yani lafı döndürmeden, yani soruyu anlayarak cevap verildiğinde, sonrasında “sorun”un çözümünün de aslında kolay olduğu görülebilir.

Bunun için de öncelikle sağlıklı bir çözümleme gerekir:

Suriye’deki gidişat ve PKK’nin, Irak yanı sıra artık orada da mevzilenebilmesi, Kürt sorununda çok ciddi bir veri olarak öne çıkacak. Çünkü 2002 yılındaki Irak savaşı PKK için avantaj sağlamıştı. Şimdi de durum ve koşullar farklı görünmüyor.

Öte yandan TC-ABD bakımından “çözüm” gündeme gelecekse bu da ancak PKK’siz bir çözüm ya da ehlileştirilmiş (mesela sosyalistlerden tamamen arındırılmış!) haldeki bir PKK ile “çözüm” olabilir… Çünkü Kürt milli meselesi, son çözümlemede sınıfsal meseledir ve TC-ABD’nin sınıfsal çözümü, uluslararası sermaye sınıfının çıkarları gözetilerek şekillenebilir. Bir süre önce, “Benelüks” benzeri model arayışlarıyla Kürdistan Federe Devleti’nin Türkiye’ye ilhakı seçeneği de bu anlayışla gündeme gelmedi mi?

Yani TC-ABD ancak Barzani’nin KDP’si, Talabani’nin KYB’si “gibi” bir PKK’ye tahammül edebilirler. Oysa eskiden, mesela sadece beş-on yıl önce şiddetli bir KDP alerjisi vardı, kırmızıçizgiler çekilmişti filan… Ama şimdi o cenahta “sınıfsal çözüm” gerçekleştiğinden, can ciğer kuzu sarması durumdalar.

Burada bir parantez açıp birkaç gün önce, “Birincil olarak protokoller temelinde diyalogla ve Önder Apo’nun belirttiği 3 şart temelinde çözmeyi tercih ediyoruz” diyen Karayılan’ın bir başka vurgusu üzerinde durmakta da yarar var… Nedense medyanın pek rağbet etmediği bu vurgusunda çok ciddi bir başka seçenekten söz etmekteydi: “Gerekirse Güney Kürdistan ile birleşerek, bağımsızlığımızı da ilan ederiz!”

Yani konjonktür radikal şekilde değişirse… Kuzey Irak “federe” bir statüdeyken, şimdi de Suriye’de PKK “kazan kazan” oynamıyor mu? Suriye’deki Kürt coğrafyasında fiili denetimi ele almak üzere, yani şimdiki rejim değişmezse burası denetiminde kalacak, değişirse yine denetiminde kalacak gibi… TC-ABD mutlaka bu gelişmeleri de hesaba katıyordur.

Zaten son haftalarda yaşanan karmaşık trafikten ve imalı demeçlerden anlaşıldığı kadarıyla, adeta perde gerisinde bir şeyler oluyormuş havası var. Sanki yeni adımlar atılacakmış da atılmıyormuş ya da vakti gelmemiş ya da vakti gelince atılacakmış gibi bir izlenim yaratılıyor. Ramazan ayı münasebetiyle bir ateşkes daha gündeme gelebilirmiş. PKK elbette, önceki Oslo sürecindeki gibi yine “aldatılmış” sayılmak istemiyor. Şimdilik herkes ellerindeki en güçlü kozları göstermekle yetiniyor.

Ortadoğu’da mutedil (ılımlı) İslamcılara bir süredir cengâver misyonu biçilmişti ve bu yüzden AKP de (Sudan’daki vahşeti bile “sudan mesele” görürken) Suriye sınırında, Hatay civarında konuşlanmış, bölgesel güç olmaya soyunmuştu. Ama çırçıplak dımdızlak ortada bırakıldı. Ve böylece Suriye sınırına, yani hata’dan Hatay’a koştuğuyla kaldı. Çünkü “Batılı güçler” Suriye’de ne yapacaklarını henüz tam kestiremediklerinden, aynı mutedil İslamcılara hiç olmazsa bir süreliğine itidal tavsiye etmeye koyulmuşlardı.

Bütün bunları niye hatırlatıyorum? Belki hâlâ AKP’den Kürt sorununda makul çözüm bekleyenler vardır diye… Dikkat ediyorsanız, AKP’nin yıldızlarının yaldızları sadece dış politikada değil her alanda dökülmeye başladı. Samsun’daki son sel felaketiyle konut alanındaki “yıldızı” TOKİ bile iflas etti. Ama “yine” bir punduna getirip işleri “toparlamış” görünebilirler, orası ayrı... Lakin özellikle şu günlerde mesela “Ne olacak bu Kürtlerin hali?” sorusuna muhatap olacak mecalleri dahi yok…

Hâlbuki karmaşık/zor gibi görülen bu “soru”nun basit (net/açık) cevabı var: Şimdiki hâkim zihniyetle Kürtlerin hallerinde bir düzelme olamaz, böylece “memleketin hali” de farklı olamaz.

“Sorun”un çözümü ise işte bu cevap unutulmadan ve bugüne dek verilen resmi cevaplara (TC-ABD’nin sınıfsal çözümlerine) bel bağlamadan aranmaya devam edilebilir.

Bu kadar “basit” işte…

(Birgün)

Melih Pekdemir | Tüm Yazıları
Hits: 1512