Avrupalı yargıç ve savcıların tespitleri

~ 30.06.2012, Orhan Kemal CENGİZ ~

ANALİZ

Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin tartışma devam ederken, Avrupa Yargıçlar ve Savcılar Birliği (MEDEL), YARSAV’ın daveti üzerine gelip Türkiye’de gerçekleştirdiği ziyarete ilişkin raporunu açıkladı. MEDEL’in raporu toplamda 9 sayfa, Ankara ve İstanbul’da bir haftada gerçekleştirdikleri görüşmeler dayanak alınarak hazırlanmış. Bütün bu kısıtların kaçınılmaz sonucu olarak rapor Türk yargı sistemine ilişkin uzaktan bir fotoğraf ortaya koyuyor. Ancak bu uzaktan çekilmiş fotoğrafta bile, oldukça rahatsız edici bazı figür ve şekilleri ayırt edebiliyorsunuz. 

MEDEL’in tayin ve terfilerle ilgili izlenimi
Mesela Avrupalı yargıç ve savcıların bizim Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na atama ve tayinleri hangi kriterlere göre gerçekleştirdiklerini sorduklarını görüyoruz. HSYK üyeleri de bu atamaları ‘özenle yazılmış kriterlere’ göre gerçekleştirdiklerini söylemişler. Haliyle bunun üzerine MEDEL üyeleri görmek istemiş bu ‘yazılı kriterleri’. Ama bir sonuç elde edemediklerini şu cümlelerle ifade ediyorlar: “Talebimiz üzerine bu kriterlere ilişkin metinleri gönderecekleri konusunda söz verdiler. Bu zamana kadar henüz bu metinler tarafımıza ulaşmadı.” Tayin ve terfilerin, karar ve tutumlarından hazzedilmeyen yargıç ve savcılara karşı bir tür ceza olarak kullanıldığına dair bir izlenim edindiklerini ifade ediyor MEDEL üyeleri.
Raporun en dikkat çekici bölümlerinden birisi de Avrupalı yargıç ve savcıların halihazırda devam eden bazı davalara ilişkin değerlendirmeleri. Bu bölümün başında şu cümleler dikkat çekiyor: “Soruşturmalar ya da yargılamalar politik gücü elinde tutanların çevreleri açısından tehlikeli bir boyut kazanmaya başladığında, ilk tepkileri ilgili savcı ya da hakimi dosyadan el çektirmek ve görevini ya da görev yaptığı şehri değiştirmek yine ilgili savcı veya hakim hakkında disiplin soruşturması ya da ceza soruşturması başlatmak; ve kanun değişikliği yaparak iktidar yandaşlarını yargıdan muaf tutmak” oluyor. 

Deniz Feneri ve ‘şike’
Hemen ardından Deniz Feneri savcılarının görevden alınmlarına ve yargılanmalarına dikkat çekiyor rapor. Savcıların görevden alınmasıyla birlikte davanın seyrinin değiştiğini, sanıkların tahliye edildiğini; Alman savcıların Deniz Feneri davasına dahil olma taleplerinin Adalet Bakanlığı tartafından reddedildiğini söylüyor.
Rapor, ‘şike davasında’ yargılananlar arasında başbakanın bir yakının bulunması ile, dava devam ederken yapılan yasa değişikliği arasında ilişki kuruyor ve yine MIT müsteşarının ifadeye çağırılmasının ardından savcı ve polislerin tayin edilmesine dikkat çekiyor.
Sonuç olarak rapor hızla perdeyi açıp, Türkiye’de yargının içinde cebelleştiği muazzam sorunlara kısaca bir göz atmamıza yardım ediyor. Bu kısa turda gözümüzün önünden hızla akan görüntülerde yargının bağımsızlığına ilişkin büyük bir sorun alanı olduğunu fark ediyoruz. Bu kısa rapor, yargının sorunlarına ilişkin kapsamlı bir analize ne kadar ciddi bir ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. O analiz de kapsamlı bir reforma duyulan ihtiyacı ortaya koyacak şüphesiz.
Bu çerçeveden bakıp soralım, hükümet ÖYM’lere ilişkin değişikliği Türkiye’de yargı bağımsızlığı probleminin çözümüne bir katkıda bulunmak için mi yapıyor, yoksa artık eline ayağına dolaşan bir engeli ortadan kaldırmak mı istiyor sadece.
Son olarak, HSYK Avrupalılara göndermediği ‘ayrıntılı yazılı atama kurallarını’ bize gönderirse, derhal okurlarımızla paylaşıp bu konudaki bilgi eksikliğini gidermek isteriz.

(Radikal)

Orhan Kemal CENGİZ | Tüm Yazıları
Hits: 1294