PKK SİLAH BIRAKIR MI?

~ 21.06.2012, Ali ER ~

CHP’nin inisiyatif alarak başlattığı “Ulusal Mutabakat” girişimi ile başlayan süreçte, Leyla Zana’nın ‘Bu sorunu ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan çözer’ açıklamalarının ardından Kandilden gelen mesajlar; “Silah bırakmanın hatta barışın çok yakın olduğu” beklentilerini arttırmıştı. İşte böyle bir ortamda Türkiye, yine kanlı bir karakol baskını ile uyandı. Dağlıca’da yine gencecik fidanlarımız şehit…

Sanki Türkiye’de terör diye bir sorun yokmuş, sanki Güneydoğu’da her şey yolundaymış da sekiz fidanımız şehit düşünce bir anda Terör, PKK ve Kürt sorunu yine gündemde zirveye oturdu. Devlet zirvesinden ve uzmanlardan peş peşe açıklamalar gelmeye başladı.
Sayın Başbakan “Yapılacak tek şey PKK'nın silah bırakmasıdır” derken, bir taraftan da bazı uzmanlar eylemin zamanlaması üzerinde odaklanıyor. Yine üç beş gün sonra unutulmaya mahkûm olan açıklama ve değerlendirmeler işe yaramayacağı gibi, şehit ailelerinin ocağına düşen ateş düştüğü yeri yakmaya devam edecek.
Bu saldırı PKK’nın muhatap alınmama ve devre dışı bırakılma riskine karşı adeta “Buradayım” dediği bir saldırıdır. Aynı zamanda örgüt için bir “Moral” saldırısıdır. Eğer Kayseri Pınarbaşı’da patlayan bomba yüklü araç hedefine ulaşabilseydi veya İzmir ve İstanbul’da önlenen eylem girişimleri gerçekleşebilseydi,  PKK açısından bu saldırıya gerek kalmayabilirdi.
Çünkü bu saldırının hemen öncesinde hem kırsalda hem de İstanbul’un göbeğindeki saldırılarda verdiğimiz şehitler kamuoyundan gereken tepki alamadı. Hatta her gün tek tük de olsa şehit verilirken neredeyse sorunun çözüm arifesinde olduğu algısı kamuoyunda paylaşılmaya başlanmıştı.
Bu olgu, artık sorunun kanıksanmakta olduğunu ve işin en acı tarafı; toplumsal tepkinin sayılara endekslenmiş olduğunu göstermektedir.  “İnsan hayatının istatistiklere dönüşmesi terörle mücadelede en önemli hassasiyettir. Çünkü artan her şehit sayısı toplumsal şiddet sarmalı içinde halkımızın dayanma eşiğini yükseltmektedir. Yükselen dayanma eşiği ile yaşanan trajedinin kamuoyunca algılanması ters orantılıdır. Şehitlerimizin ardından sürekli tekrarlanan söylemler ise güven sorunu yaratmaktadır. Bu söylemler, halkımız arasında safları daha da keskinleştirmektedir. Artık soruna sağduyu ile yaklaşma şansı gittikçe azalmaktadır. Özellikle etnik temelde gelişen bu duygusal tepki, ulusal birlik beraberlik ve toplumsal barış için en büyük tehdidi oluşturmaktadır. Kürt sorunu artık sadece sosyal, kültürel ve ekonomik değildir. Türkiye’de Kürt sorunu Kürt sorunu olmaktan çıkmıştır. Kürtlerin özgürlük ve bağımsızlık mücadelesine dönüşmüştür.  Son 30 yıl içinde terör ortamında serpilen kuşaklar için terör örgütünün anlamı farklıdır. İsyan kültürü içselleştirilmiş; ayrışma ve kalkışma maalesef bölge halkı arasında gün geçtikçe artan ölçüde taraf bulmaktadır.”[1] Nerdeyse bir yıl öncesine ait bu saptamaları doğrulayan olaylar maalesef her gün gittikçe artmaktadır.  
Bu nedenle CHP’nin “Toplumsal mutabakat” arayışı, PKK'ya zaman kazandırmaya kadar giden maksadını aşan eleştirilerin hedefi olsa da sorunun çözümünde son çare olabilir. Çünkü PKK’nın yeni eylem stratejisinin “Kürt Baharı”nı tetikleyecek kitlesel eylemlere hazırlık için Halkı ikna sürecine girdiği görülmelidir. Bu maksatla şehirlerde, halk arasında infial yaratacak eylemler kapımızdadır. Şehirlerdeki birkaç başarısız girişimin ardından gelen son eylemde Yeşiltaş Karakolu gibi “Başarısı şansı yüksek” ve bilenen bir sınır karakolu hedef alınmıştır. Bu örgüt içi “Moral desteği”ne yönelik bir eylemdir, bizi yanıltmamalıdır. Yoksa kan gölünde hepimiz boğulmak üzereyiz. Bu yaz hiçbir yaza benzemeyecek. Kan kırsalda değil mahallemizde yanı başımızda akacak olursa kimse şaşırmasın.
PKK’nın hesabı; gün geçtikçe toplum içinde daha da keskinleşen saflar ve özellikle kendini Kürt kimliği ile tanımlayan insanımız arasında içselleştirilen “İsyan ve Kalkışma Kültürü”nün her alanda istismarına dayanmaktadır. Çünkü sadece Kürt sorununda değil diğer konularda da sorunlara sağduyu ile nesnel bir gözle yaklaşma şansı toplum içinde gittikçe azalmaktadır.
 Üstelik tekrarda fayda var; “Adına ister ”Kürt’, ister “Güneydoğu”, isterse de “Terör” sorunu deyin artık bu sorunun Türkiye sınırlarını aştığını, Türkiye-Irak-Suriye üçgeninde ileride İran’ı da kapsayacak uluslar arası ortak bir paradigmaya evirildiğini bütün Türkiye görmelidir. “[2]
Bu ortamda PKK'nın silah bırakmasını umut etmek bizi ancak çıkmaz sokağa götürür. Çünkü “Silah” terör örgütlerinin yaşam kaynağıdır. Silah bırakmaları ise “Eşyanın tabiatına aykırıdır.” Bu nedenle hiçbir terör örgütü “Umudunu” yitirmeden silah bırakmaz. Hele hele Türkiye’de kangrene dönüşen bu sorunun çözümü PKK’nın koşulsuz silah bırakması gibi bir varsayıma dayandırılamaz.
PKK’yı muhatap almadan doğrudan halkın demokratik temsilcilerinin yer aldığı ulusal mutabakata dayalı bir çözüm paketi ise eninde sonunda PKK’yı marjinal kılacaktır. İşte o zaman Halk nezdinde umudu kalmayan PKK, silah da bırakabilir, topyekûn terörden de vazgeçebilir.
Bu nedenle halkımız çözümde PKK’nın adres olmadığı bir sürece her türlü risklerine rağmen ikna edilmelidir. Sadece Kürt kökenli vatandaşlarımıza değil, tüm halkımıza ve uluslararası kamuoyuna “Toplumsal mutabakat” için ortak demokratik siyasi irade bütün siyasi partilerce gösterilmelidir.
Çünkü sorunun kaynağı içimizde, bu sorunun köklerini dışarıda aramaya gerek yok. Dışarısı için Kürt sorunu; kılcal damar gibi vücudumuzun en ücra köşelerine kadar ulaşmış, toplumsal DNA’mızın derinlerine kadar yerleşmiş bir “Manipülasyon” aracıdır. Bunun için sorunun çözümünde ne dışarıdan destek ve yardım beklemeye ne de dışarıda suçlu aramaya hakkımız var, ne de zamanımız var. Sonuçları ise ulusal ve küresel bazda herkesi yakından ilgilendiriyor. O halde Kendi sorunumuzu nesnel bir şekilde tanımlayıp gerekli adımlar kısır ön yargı ve siyasi çekişmelerden uzak bir şekilde kararlılıkla atılmalıdır.
Sonuç olarak; PKK’nın silah bırakması veya tasfiye edilmesinin, Kürt sorununda çözüm sürecinin başlangıcı için bir temel şart olmadığı ve aksine demokratik mutabakattın getireceği bir çözümün doğal sonucu olacağı er ya da geç görülecektir.
Ali ER
Hits: 2924