Şirin canıma gelsin size gelen gadalar

~ 20.12.2010, Sırrı Süreyya ÖNDER ~

Yumurtadan ‘saldırı’, ‘şiddet’ ya da ‘faşizm’ çıkartmak, muhalefet imkânlarını ortadan kaldırmanın siyasal-hukuksal zeminini hazırlamaya hizmet eder.

Ortalık ‘faşizm’ lafından geçilmiyor. CHP’li Süheyl Batum’dan AKP’li Burhan Kuzu’ya, Başbakan Tayyip Erdoğan’dan Taraf Başyazarı Ahmet Altan’a ve onlarla aynı kanıda olan bilumum simaya göre öğrencilerin eyleminde de protestosunda da yumurtasında da yönteminde de ‘faşizm kokusu’ var.
Buna bir de Roni Margulies’in konuşacağı sırada Çanakkale’de yapılan yumurtalı başka bir eylemi katmak gerekiyor. O ‘yumurta performansı’na binaen de solun iktidara yakın kısmı, solun iktidara cepheden karşı olan kısmına ‘nasyonal sosyalist’, ‘ırkçı’ ithamlarını savurup duruyor.
Demek ki sapla samanı ayırma vaktidir.

Bir beyan-ı siyasidir
Yumurta atmak, domates atmak gibi, bir protesto eylemidir; saldırı değildir, şiddet hiç değildir. ‘Ben seni beğenmiyorum kardeşim’in göstere göstere belli edilmiş halidir. Dolayısıyla ‘yumurta’dan ‘saldırı’, ‘şiddet’ ya da ‘faşizm’ çıkartmak bir tek şeye hizmet eder: İktidar sahipleri adına, hükümete karşı olan muhalif duruşları boğmaya, yaftalamaya, karalamaya, muhalefet imkânlarını ortadan kaldırmanın siyasal-hukuksal zeminini hazırlamaya.
Soldan konuştuğunu sananlar adına, bu eylemlerde ‘faşizm’ ve ‘ırkçılık’ aramak, kendini solun dışına atmaya, genç öğrencileri ve sosyalistleri de iktidarın önüne bir av diye atmaya varır. Üstelik de o yumurtaları atanların ‘asla ırkçı olmadığı’nı bile bile yalan söylemekten, neticede egemenlere ve muktedirlere yarayacak bir manipülasyon ve dezenformasyon dişlisinin parçası olmaktan başka bir işe yaramaz.
Gelelim, buradan ‘faşizm’ çıkartmanın asıl sakatlığına.
Tekil davranışlardan, daha doğrusu ‘davranış’tan ‘faşizm’ çıkmaz. Bu, siyasetbiliminin alfabesidir. İnsanlar ve gruplar arası ilişkilerde zorbalıktan, gaddarlıktan, vb söz edilebilir, fakat ‘faşizm’den söz edilemez.
Faşizm, bizatihi kapitalizmin en zor ve istisnai zamanlarında başvurduğu bir siyasal rejimin adıdır. Gerisi, kara propagandadır.

İki insan arasındaki uçurum
Olsa olsa, bir ‘metafor’dan bir ‘kavram’ çıkartmaya çalışmayı gösterir. Ingeborg Bachmann bir zamanlar, “Faşizm iki insan arasında başlar” demişti ama burada iki insan arasındaki ince çizginin bir uçuruma eşdeğer olmasını da kasteden bir anlamda, kişiler arası ilişkilerin zorbalığıyla bir metaforik ilinti kurmuştu.
1980 sonrası, postmodern düşüncenin bulaştığı bir kesim solcu, bu ‘metafor’u ‘teori’ katına çıkartma cehaletine düştü. Bugünkü durum aslında, maksatlı bir cehaleti de andırmaktadır bir bakıma.

Sol içi yarılma
Bu bahsi kapatırken ben tabii ki Roni Margulies’in Çanakkale’de maruz kaldığı protestoyu onaylıyor değilim. Yazının başlığı da bir ironi içermiyor. Referanslarını ‘sol’dan oluşturan bir yazarın fikirlerinin yumurta veya boya ile kesilmesinden yana değilim. ÖDP Genel Başkanı Alper Taş’ın “Yumurta muktedirler içindir” önermesini tamamiyle paylaşıyorum.
Önemli nokta şudur: Burada, sol içi yarılma diye anılan bir mesele var ve bu meselenin de iki tarafı. Bu iki tarafı, bir noktada aynı kefeye koymak mümkün değil.
Bir taraf, diğer tarafı AKP’nin kuyruğunda politika yapmakla, büyük ölçüde eleştirmekten imtina ederek AKP’nin yerleştirmeye çalıştığı otoriter mekanizmanın önünü açmakla, egemenler blokunun bir kanadı karşısında öbür kanadına sınırsız kredi tanımakla eleştiriyor ve bunu yaparken de kimseyi “Sen AKP’lisin”, “Sen muhafazakâr/İslamcısın” diye damgalamıyor.
Halbuki, Roni’nin sözcülerinden olduğu diğer taraf, Birgün ağırlıklı olan bloku uzunca bir süredir ve bilhassa referandum kampanyası sırasında, doğrudan ‘Ergenekonculuk yapmak’la, ‘darbeci olmak’la yaftalıyor, bu günlerde de öğrenci eylemleri ve kendilerine yönelen yumurtalı protesto sebebiyle, “Siz nasyonal sosyalistsiniz” diye, “siz ırkçısınız” diye şeytanlaştırıyor. Bu ikisi aynı kefeye konamaz.
Gönlüm Roni’nin sesinin kısılmamasından yanadır, fakat fikrim, bugün sokaklara dökülen eylemcilerle aynı dalga boyundaki sosyalistlerden yanadır.
Not: Abdullah Öcalan’ın avukatları ziyaretime geldiler. Bağımsız bir sosyalist aydın olarak dinledim, sorularını cevapladım. Çok faydalandığım bir görüşme oldu. Şu anda da Diyarbekir yollarındayım. Demokratik Toplum Kongresi’nce düzenlenecek olan ‘Demokratik Özerklik Çalıştayı’na konuk olarak katılacağım. Hem görüşmenin içeriğini hem de ‘Demokratik Özerklik, Çift Dil ve Hakikat Komisyonu’ üzerine düşüncelerimi ilerleyen günlerde okuyacaksınız.

(Radikal 17.12.2010)

Sırrı Süreyya ÖNDER | Tüm Yazıları
Hits: 1830