İleri Demokrasinin Adaleti

~ 26.04.2012, Ümit ZİLELİ ~

Bu köşede bugüne dek Silivri ile ilgili çok sayıda yorum-izlenim yazdım...

Ergenekon davalarının trajik seyrinden Balyoz davasında yaşanan akıl almaz gelişmelere dek tanık olduğum tüm detayları sizlerle paylaştım... Ancak Silivri, yalnızca mahkeme salonlarından ibaret değildi...

- Silivri kocaman bir organizasyondu!..

Adını aldığı Silivri ile ilgisi yalnızca bu ilçenin sınırları içinde olmasından kaynaklanıyordu... Aslında İstanbula 95 kilometre uzaklıktaki bu kompleks, Silivri ilçesine de epey uzaklıkta, tabir yerindeyse dağbaşında kurulmuştu!.. Silivri Cezaevleri Yerleşkesinde biri açık, sekizi kapalı toplam 9 cezaevi bulunuyordu ve 9 bin 500 tutuklu ile hükümlüyü barındırıyordu... Bu hükümlü/tutukluların yüzde 95i adli, yüzde 5i ise siyasi nedenlerden dolayı buradaydılar.

Bu koccamaan yerleşkede en azından siyasi mahkûmların ne türden tecrit hücrelerinde yalnızca demir-çelik-beton ve bir avuç gökyüzü ile birlikte yaşamlarını sürdürmeye çalıştıklarını biliyoruz... Bir CHP milletvekilinin Mustafa Balbayı ziyaretinden sonra söyledikleri aslında her şeyi gayet net biçimde özetliyordu:

- Balbaya sarıldım, beton ve demir kokuyordu...

***

Bu uzun girişi niçin yaptım?.. Çünkü Silivride siyasi tutuklular yalnızca beton ve demir kokmuyor, hızla sağlıklarını yitiriyorlar... Silivride ölümü bekleyen tutuklular var... Silivride insanlık suçu işleniyor... Bunu ben değil hipokrat yemini etmiş doktorlar, onların hazırladığı raporlar söylüyor ne yazık ki!..

İzmir Fuarında CHP Aydın Milletvekili Prof. Dr. Metin Lütfi Baydarla karşılaştım. Kısa bir süre önce Silivri Cezaevinde 6 CHPli milletvekilinden oluşan bir heyetle sağlık incelemesi yaptıklarını anlattı. Cezaevi yönetimini, tutukluları dinlemişler, revir, hastane denen yerleri gezmişler ayrıca tutukluların gitmeyi reddettikleri Silivri Devlet Hastanesini de görmüşlerdi. Peki sonuç?.. Prof. Baydar, tek sözcükle yanıtladı:

- Facia!..

Sonra o raporu okudum... Her sayfasında, her satırında isyan ederek, böyle zulüm olmazdiyerek okudum. Heyetin raporundan kısa alıntıları sizlerle paylaşmak istiyorum:

- Silivri cezaevlerinde görüştüğümüz tutukluların ciddi sağlık sorunları vardır. Bunlardan Fatih Hilmioğlu, Ergin Saygun ve Mehmet Yolerinin ciddi hayati tehlikesi vardır ve ölümle burun buruna yaşamaktadırlar. Her an ölüm haberleri gelebilir.

- Silivride ziyaret ettiğimiz hasta tutukluların durumu vahim bir insan hakları ihlali oluşturmakta ve Türkiyenin bu konudaki uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüklerine aykırı düşmektedir.

- Silivri Devlet Hastanesi yerinde incelenmiştir... Mahkûm koğuşuna geçildiğinde tüm heyet üyeleri hayretler içinde kalmış ve insanlıklarından utanmışlardır. Bodrum katta, son derece kötü koşullarda bulunan koğuş pislik içindedir... Tüm çarşaflar kirli ve kanlıdır. Mahkûm koğuşu adeta ortaçağ hapishanelerini andırmaktadır. Tamamen insanlık dışı ve kabul edilemez bir ortamdır. Tutukluların neden buraya katil hastane dedikleri ve gelmek istemedikleri net olarak anlaşılmıştır.

- Sn. Ergin Saygunun durumunda ise Adli Tıp Kurumunun çok açık bir dizi ölümcül hastalığı görmezlikten gelip cezaevi şartlarında infazına devam edileceği yolunda rapor verilmesi, AİHMnin insanlık dışı muamele kriterini aşarak yaşam hakkının ihlali düzeyine varmıştır. Mahkemenin bir üniversite hastanesinden rapor istemesi durumunda TCKnin kasıtla adam öldürmeye teşebbüs suçunun işlendiği ortaya çıkacaktır.

- Yukarıdaki olgular karşısında bütün raporlarda imzası bulunan adli tıp doktorları, cezaevi yetkilileri ve kararı veren yargıçların cezai sorumlulukları vardır ve soruşturma açılması gerekmektedir.

Bu okuduklarınız raporun özetinin özeti!.. Silivri mahkemelerinin hemen birkaç metre gerisindeki cezaevi hücrelerinde işte bu insanlık trajedisi yaşanıyor..

- İleri demokrasi işte böyle işliyor...

(Cumhuriyet)

Ümit ZİLELİ | Tüm Yazıları
Hits: 1326