O... Çocukları

~ 08.04.2012, Akın OLGUN ~

Evren ve Şahinkaya’nın yargılanmasına başlandı. O günden bugüne kalan iki apoletli cellât şimdi hastalık bahanesiyle yargı karşısına çıkmaktan kaçıyor ya da kaçırılıyor. Üzerindeki üniformaları ve suçlarını koruma altına aldıkları kanunları üzerlerinden çekince, nasıl içi boş birer kof kemik yığını oldukları anlaşılıyor.

Netekim, onlar apoletsizken birer hiçler.

Milyonları, zulüm ile postalların önüne dizen o güç, sermayenin gayri meşru çocuğudur. Bugün demokrasi ve özgürlükler konusunda höldür höldür konuşan ana sermaye, cuntayı iktidara taşıyıp ardından alkış tutarak, ülkenin dört bir yanından yükselen işkence çığlıklarının altında vals yaparak hiçbir şey olmuyormuş gibi yapabilen burju-maskeleriyle yeni düzenlerini kutluyorlardı.

Cuntanın ilk işi, sermayenin fabrikalarını işler hale getirmek ve tüm grev ve direnişleri askıya alarak hizmetin aksaksız uygulanmasını sağlamak olmuştu. Böylece geniş geniş nefeslenen sermaye sahiplerine, ucuz iş gücü üzerinde tepinecekleri geniş bir alan yaratılmıştı.

12 Eylül yargılamasını, sermayenin suçunu örterek sadece kurbanlar üzerinden yürütmeye kalkmak büyük bir hata olacaktır. Yargılamalara müdahil olmayan tek kesimin sermaye olmasını gözden kaçırmamak gerekiyor.

Sermaye sahiplerinin daha sonraları cunta emeklilerini şirketlerinin güvenlik müdürleri yaparak ödüllendirmeleri ve yaptıkları hizmetin karşılığı olarak çoluk çocuklarını holdinglere yerleştirmeleri boşuna değildir.

Bugün birçok yardım gecelerinde boy, takı ve saç gösteren ‘‘cemiyetin seçkin simaları’’ o günlerde cuntacı çocuklarıyla Cumhuriyet balolarında kahkah, kihkih poz veriyorlardı. Üzerine titredikleri katiller ülkeyi bir kan gölüne çevirirken, onlar bir an önce neo-liberal ekonominin sorunsuz bir şekilde dizayn edilmesiyle meşguldüler.

Cuntadan geriye kalan iki ihtiyarı mahkeme önüne çıkarmak ve göstermelik bir yargılamayla oldubittiye getirip puanlanmaya çalışan iktidar, bilerek sorunu fişi çekilmiş bu iki adamla halletmeye çalışıyor.

Yüz binlerce insanı sorgusuz sualsiz toplayıp, tüm kamuyu işkencelerin hizmetine sokarak hastanesini, okulunu, posta hanesini zulüm merkezlerine dönüştürenlerin “kardeş kardeşi öldürüyordu” gibi bir duygusal buluşla sahiplenilmesi ve meşrulaştırılarak işkenceye genel kabul yaratılması, cuntacıları aklayan gelmiş geçmiş en iyi PR örneğidir ve onlar Özalcı dönemin kalemşorlarıdır.

Bu kirlilik, toplumun en ücra köşesine kadar yaygınlaştırılmış ve üzerinde her resmi üniforma taşıyanın yaptığı iş alkışlanır hale gelmiştir. Artık sadece gemisini kurtaran kaptan değil, aynı zamanda gemi kurtarmak için yapılan her yol da mubah hale getirilmiştir. Cunta artıklarının mafyalaşarak kendi ekonomilerini oluşturması ve devlet içinde çeteleşerek yönetimde daha etkin olmalarının yarattığı kâbusun etkileri bugün hala sürmektedir.

Devlet binlerce işkenceci yetiştirmiştir. Onlar devletin kadrolu memurlarıdırlar. İsim isim hepsinin kayıtları ellerindedir. Binlerce işkence mağduru kendisine işkence yapanları açıklamış olmasına rağmen haklarında hiçbir işlem yapılmamış olması ve ellerini kollarını sallayarak toplumun içinde dolaşıyor olmaları, onlara sağlanan “huzur”un bir göstergesidir. İşkencecilere sağlanan bu “huzur” tüm Türkiye halklarına bir hakarettir.

Bu yanıyla sadece cuntacılar değil onun uygulayıcıları, destekçileri ve koruyucuları hemen hepsi yargı önüne çıkarılmalı ve hesaplaşılmalıdır. Bu yapılmadığı için Uludere katliamını yapanlar yerlerinde durmakta ve tebrikleri toplamaktadırlar. Devletin kendi işkencecilerine ve katillerine sağladığı huzur ortamı untanın yaşayan ruhu ile uyumlu olduklarının en iyi göstergesidir.

90’lı yılların cuntadan geriye kalan hiçbir yanı olmadığını hepimiz biliyoruz. Olağanüstü hal döneminin zulüm mimarları keyif çatıyorlar ve iktidarla bir hoş seda halindeler. İktidara yakın çevrelerden bir “Hayırdır?” demek yok…

Kimse kalkıp “Demokrasi rayına oturuyor, Evren’in yargılanacağı akla gelmezdi” gibi vasat sözler etmesin. Tarih bu gibi olayların örnekleriyle doludur. Bir ayağı çukurda iki cuntacı onların umurunda değildir. Hatta onlara dua ederek ilk selamı çakan da bugün iktidarda olanlardır. Başta Gülen cemaati olmakla birlikte hemen hepsi vatan, millet, ordu üçlemesiyle tebriklerini sunmuşlardır.

Cuntacıların ve ona destek sunanların, işkencecilerin, katillerin hemen hepsi halka açık canlı yargılanmalı talebi yükseltilmelidir. Dava sürecinde ölümleri beklenerek kapatılacak bir dosya olmaktan çıkarılmalıdır. Yargılamalar canlı olarak televizyondan verilmeli ve mahkeme süreleri aylara değil haftaya, günlere yayılmalı ve herkes davayı takip edebilmelidir. Yoksa bu yargılama bir oyundan öteye gitmeyecektir ki bu oyunun bir parçası olmak, tarihsel anlamda suçlu olmaktır.

Çok açık olarak;

İktidar tarafından toplumun önüne atılan bu iki cuntacı katil’in yargılanması gürültüden kurtarılmalı ve daha sistematik talepler zinciriyle adım adım yürütülmelidir.

Cunta döneminin tüm hükmü bugün iktidarın elindedir ve onlar bu hükmü keyfiyetlerine göre kullanmakta, deyim yerindeyse kafalarına göre takılmakta ve meselenin ucu kendilerine dokundukça hemen manzara resmi koymaktadırlar.

 İşte o manzara resimleri Evren'in çizdiği tabloların tam da kendisidir.

(Birgün)

Akın OLGUN | Tüm Yazıları
Hits: 1468