Eğitim'in Metalaştırılması

~ 12.03.2012, Tevfik ÇAVDAR ~

Soykırım, Nazi döneminin modern işkence kampları, gaz fırınları vb gibi yöntemlerle tanımlanamaz. İnsanoğlu’nun doğumundan itibaren bilinçli bir cehalete hapsedilmesi de bir başka soykırım yöntemidir. Böylece “piyasa”, adeta egemen sermayenin isteği doğrultusunda iki tip insan yetiştirir: “Cahil ve Bilgili”. İnsan, sahip olduğu bilgi donanımıyla yaşadığı “Kapitalist” cehennemi fark edebilir. Bilgelerin bilgesi Leonardo Da Vinci, tüm insanların kulağına küpe olacak şu saptamayı yaparken, “skolastik düşün cezaevini” çok iyi tanımlamıştır: “Kara cehalet bizi yanlış yola götürür. Ey, biçare ölümlüler gözünüzü açın”.

Sermaye egemen toplumlarda, yeni bir suç türü ortaya çıkmıştır: Nefret suçu. Sayın RTE “Kin’inin sahibi ol” derken dolaylı olarak “nefret”i öne çıkarmaktadır. Konuşmalarında kullandığı üslup bunu kanıtlamaktadır. Peki, “Kin’ine sahip ol” öğüdü yetmiş beş milyona merdiven dayamış bir ulusun yöneticisine yakışır mı? Bu sorunun cevabını her konuşmada bu “nefret”in hedefindekiler vermelidir. Charlie Chaplin önderlerin yalancı sevgisini “Diktatör” filminde şu sahne ile dünyaya duyurmuştu: Führer, halk arabası adını verdiği, üstü açık bir “Wolksvagen”le Berlin turu atarken, kendisini alkışlayan bir kucağındaki “bebeği” alır, ama aksilik bu ya, bebek hem ağlar hem çişini koyverir. Siyasetçilerin, önderlerin yapay sevgi gösterisi bundan daha güzel hicvedilemez.

Milli Eğitim Bakan’ımızın yeni mucizesi 4+4+4'ün işaret ettiği çocuk ve genç sevgisi de ancak Führer’in bir önceki tavrıyla eşdeğerdir. Sayın Dinçer, bu sistemin çağın gereği olduğunu ifade ediyor. Doğrudan sermaye egemen düzende eğitim de bu düzene uyumlandırılacaktır, bir başka deyişle piyasa koşullarına göre belirlenecektir. Ne var ki muhalefetin önde gelen “siyaset” adamları bile bu noktayı öne çıkartamamış, “Haydi Kızlar, Koca’ya” gibi inanılmaz bir aymazlığı sergilemişlerdir. Oysa gerçek, eski Osmanlı Nâzır’ı gibi “Şu okullar olmasaydı” duasının gerçekleştirildiğini görememişlerdir. Oysa, uygulanmak istenen örnek “Dinçer”in de ima ettiği çağdaş kapitalist toplumun gereğidir. Bu toplumda devlet’in eğitim, sağlık, ekonomi vb gibi alanlardan elini çekmesi gerekecektir.

Günümüzde küresel kapitalizmin önderi ABD, dünyanın en cahil halkına sahiptir. Kamusal eğitim “State” adıyla bilinen eyaletlere bırakılmıştır. Eyaletlerdeki kamusal eğitim veren “Eyalet Lise”leri ise tam anlamıyla birer “Cehalet” fabrikasıdır. Bu okullardan mezun olanların “İngilizce” imlâyı bilmedikleri dillere destandır. Evlatlarının geleceğini düşünen aileler ise “özel kolejleri” ve de üniversiteleri tercih eder. Böylece sermaye sıra emeği sağlanmaktaydı. UCLA, Kaliforniya Üniversitesi, Harvard, Yale vb gibi bilim yuvaları ise “parayı veren düdüğü çalar” özdeyişi örneği ancak zenginlere mahsustur.

Bakan Çiçek bu modeli Türkiye’ye adapte etmekle görevli sayıyor. Piyasa bu bağlamda alt yapıya zaten sahipti. Lozan andlaşması gereği mevcut yabancı okullar zaten nitelikli öğrencileri çalıyorlardı. Şimdilerde bunlara yeni gereksinimlere uygun kolejler, büyük sermayeye bağlı üniversiteler eklendi. Eğitim hızla metalaştı.

Bakan Dinçer bu yapıyı, kendi ütopyalarına göre yoğurmak istiyor.

Sonucu piyasa belirleyecektir. Biraz parası olanlar özel okullara yönelecektir. Nitekim, özel okulların tanıtımları şimdiden gazetelerde yayımlanmaya başlamıştır. Geriye kalan, yoksul ama önemli, bir çoğunluk ise cehalete itilecektir. Ne var ki AKP önderleri “cehalet”in kendi yaşamları yönünde gerekli olduğunu fark etmişlerdir. Dolayısıyla zamana karşı bir yarışa girmişlerdir.

Ben ilkokula 1937’de başladım. Orta ve Lise’de öğrendiğim temel bilgiler tüm yaşamım boyunca bana yol gösterdi. “Seçmeli test” gibi insanı “dar düşünceye” mâhkum eden sınavları hiç görmedim. Astronomi, felsefe, mantık ve nice dersi gördüm. Bu dersler günümüzde okutulmuyor.

Demem odur ki, Türkiye’de, genç kuşaklar, bilgi dağarları zayıf bireyler olarak yetiştikçe, RTE ve onun takipçilerinin övündüğü bir “cahiller” dolayısıyla “Lumpen” yığını arttıkça onların elinde oyuncak bir oy tabanı olarak her zaman iktidarlarını besleyecek, kollayacaktır.

Eskiden “Maarif Vekaleti” derdik. Mustafa Necati, Hasan Âli Yücel, Saffet Arıkan ve onların önderliğinde yetişen nice öğretmeni bugün minnetle anıyoruz. Ütopyaları tutarsız Dinçer’i acaba kimler anacak. Merak ediyorum (4+4+4) gibi uçuk bir modeli nereden buldu. Gelecek kuşaklara “at gözlüğü” takmanın vebali büyüktür. Örnek mi istiyorsunuz?. Herhangi bir ABD eyaletini, İngilizce imlâyı bile sökemeyen ABD’nin Kamu Liselerinden mezun vatandaşların bilgi düzeyine bir bakın… Olan gene yoksulların çocuklarına olacak.

(SolHaber)

Tevfik ÇAVDAR | Tüm Yazıları
Hits: 1330