Gönül Ege'de Kalmalıdır

~ 11.03.2012, Mine KIRIKKANAT ~

Türkiyede toplumsal çoğunluğun kadınlıktan algıladığı ve bu algıya gerek zihinsel, gerek bedensel anlamda salgıladığı tepki, devletin terörle kurduğu empatiilişkisine özdeş bir mantık gütmektedir.

Devlet, güya terörü bitirmek için çıktığı yolda, önce Susurluk, şimdi KCK operasyonlarında iddia edildiği gibi, terör örgütlerini -MİT eliyle- nasıl yoktan var edip ardından ümüğünü sıkmaya oturduysa

Aynı devlet, dine dayandırdığı muhafazakârlık politikasıyla toplumsal algıda arttırdığı kadına yönelik şiddet eğilimini, algıya salgıda cezai yaptırımı ağırlaştırılmış bir yasayla önlemeye kalkıyor.

Başka bir deyişle gerek terör, gerekse kadına yönelik şiddetle mücadelede, kendi yarattığı canavarlarla boğuşup kazanmak gibi kolay, ama ahlak mantığını hiçe sayan, ucu açık bir yöntem izliyor. Sorunları adlı adınca teşhisi gerektiren gerçekçi çözüm papucunu pahalı bulup, resmen ve hileyle ucuz kahramanlıkpeşine düşüyor.

***

KCK operasyonları, devletin teröre karşı ucuz kahramanlık foyasını döküp, umutlarını boşa çıkardı. Ortaya karışık pompaladığı muhafazakârlığın bir sonucu olarak artan kadına yönelik şiddeti de ne kolluk ne de toplumsal algıdan kopuk yasal düzenlemeyle durdurabilecek.

Ceza şiddeti herhangi bir şiddeti bastırabilseydi, İranda bu kadar insan eli kolu kesilmez, kellesi vurulmaz, ipe çekilmez ya da recmedilmezdi. Örnekleri Afganistan, Pakistan, Suudi Arabistana vb. uzatabilir, hatta tüm İslami coğrafyaya yayabiliriz!

İşte bu coğrafyada Türkiye hâlâ uygar görüntüsü taşıyorsa, dine dayalı muhafazakâr toplum baskısına karşı, sosyal demokrat kesimin gösterdiği direnç sayesindedir. Her iki kanadın ortak amacı kadını eğitmek ve şiddetten korumak olsa bile, baskıcı birinciler kadına himayeisterken, ikinciler ise kadının erkeğe eşit haklarını savunmaktadır.

***

8 Mart Emekçi Kadınlar Gününü, yazarımız İnci Aral ve CHP Genel Sekreteri Bihlun Tamaylıgille yan yana, Balçovalı kız kardeşlerimizle birlikte kutladık. Balçovanın CHPli belediyesinin düzenlediği şölene akın vardı. Salonda rengârenk karanfiller gibi dalgalanan iki bin güzel kadına ve yersizlikten içeri giremeyen bir o kadarına, bakmaya doyamadım. Egede kalan gönülleri ilk kez bu denli derinlemesine anladım, çünkü benim gönlüm de artık oralarda

Sanki Türkiyede değildik, baskı yoktu, özgürlük vardı ve özgüvenli kadınlar, özgüvenli erkeklerle olağanüstü bir uyum içinde, yaşam keyfini eşit paylaşıyorlardı.

2004 yerel seçimlerinde CHPnin bayrağını ilk kez göndere çekip, 2009da yüzde 69luk rekor bir oy oranıyla Belediye Başkanı seçilen Mehmet Ali Çalkaya, kent politikasının odağına kadınları yerleştirmiş. Ve başarmış! Balçova, yüzde 47 temsiliyetle kadınların yerel yönetimde en ağırlıklı olduğu ilçemiz. Semtevi Projesi ise örnek bir girişim: Yaklaşık 6 bin kadının yararlandığı semtevlerinde, sabahtan akşama hepsi ücretsiz 15 dalda kurs veriliyor ve hem tüm malzemeler, hem de kadınların ürettiği eşyaların satışı belediye tarafından sağlanıyor. Elde edilen gelirin tamamı, üretici kadınlara geri dönüyor.

Devrimci gönüllerde yatan Deniz Gezmişe fiziki benzerliğiyle şaşırtan Mehmet Ali Çalkaya, Semtevi Projesini Konfiçyüsün İnsanlara her gün balık vermektense, onlara balık tutmayı öğretsözüyle açıklıyor. Ama her başarılı erkeğin olduğu gibi, onun arkasında da projenin mimarı, güzeller güzeli eşi, Fatma Çalkaya var!

***

Ustalık kurslarının yanı sıra, bilmeyenlere okuma yazma ve bilgisayar dersleri, 9 Eylül Üniversitesiyle birlikte hazırlanan yüzlerce bilgi semineri verilen Semtevleri, yedi yıldır faaliyette. Ve şimdilerde Türkiyenin en büyük kadın kooperatifine dönüşüyor. 800 kadının üye olduğu Semtevi Kooperatifi, organik gıda üretimiyle dış pazarlara açılmayı hedefliyor.

Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya, Balçovalı kadınlar artık semtevlerinin önüne geçti. Projeleri onlar saptıyor, kursları onlar belirliyor, ilçenin sorunlarına çözümü onlar üretiyor…” diyor.

Darısı başka ovalı kadınlarımızın başına.

‘G’ NOKTASI

Balçova Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya, kadınların bilgi ve ekonomik bağımsızlık kazanmasını sağlayan Semtevi Projesi için, Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkenin çağdaşlık lokomotifi olan Halkevleri modelinden esinlendiğini söylüyor. Başkana göre, dünyanın en cefakâr ve özverili Türk kadını, Cumhuriyetin itici gücüydü. Halkevleri onların sosyal yaşama katılmalarını sağladı, Köy Enstitüleri’nin de katkılarıyla eğitim alan Anadolu kadınları pilot oldular, hekim oldular.

Doğrudur.

Bir televizyon programında, Osmanlıda kadın mücadelesinin 19. yüzyılda başladığını ve Cumhuriyetin kadın haklarını gerilettiğini ileri süren Ayşe Böhürler Hanıma, ben de dayanamayıp, Vah vah, yani Cumhuriyet olmasaydı, uçak pilotu falan mı olacaktınız?demiştim

 

Rızasıyla boyun eğmek, kölelikten bile beterdir.

KORSİKA ATASÖZÜ

(Cumhuriyet)

Mine KIRIKKANAT | Tüm Yazıları
Hits: 2504