Kolektif Demokrasi, Uzlaşma Kültürü

~ 27.02.2012, Deniz KAVUKÇUOĞLU ~

Alman Federal Cumhuriyeti Devlet Başkanı Christian Wulff, iş çevrelerine olan yakınlığı nedeniyle kendisine basın ve kamuoyu tarafından yöneltilen yoğun eleştiriler üzerine 17 Şubat 2012 günü istifa edince yeni bir aday bulunması zor olmadı. İki gün sonra Sosyal Demokrat Parti milletvekili Joachim Gauckun federal mecliste temsil edilen tüm partilerin ortak adayı olduğu açıklandı.

İstifa eden Christian Wulffun bir Hıristiyan demokrat, Joachim Gauckun ise bir sosyal demok-rat olması kimseyi şaşırtmadı. Wulffun seçildiği seçimlerdeki rakibi olan Gauckun adaylığını öneren iktidarda bulunan Hıristiyan Demokrat Birlikin Genel Başkanı ve Federal Şansölye Angela Merkeldi. Öneri, Hıristiyan Sosyal Birlik, Almanya Sosyal Demokrat Partisi, Hür Demokrat Parti ve 90 Birliği/Yeşillere götürüldü, tümü tarafından kabul edildi.

***

Bilindiği gibi 12 Eylül 1980 darbesinin yapılış gerekçelerinden biri de görev süresi dolan Cumhurbaşkanı Fahri Korutürkün yerine yeni bir cumhurbaşkanı seçilememesiydi. CHP lideri Bülent Ecevit ile Adalet Partisi lideri Süleyman Demirel bir aday üzerinde uzlaşamamışlar, TBMM’-de onlarca tur yapılmış fakat cumhurbaşkanı seçilememişti. Son Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün seçimi ise ancak bir anayasa değişikliği ile gerçekleşebilmişti.

CHP kurultayının televizyon ekranına canlı olarak yansıyan görüntülerini izlerken bunları düşünüyorum.

Belleğimde yine Almanyadan, sosyal demok-ratların kongrelerinden görüntüler canlanıyor. Yeni bir genel başkan seçildiğinde ona rakip olmuş aday veya adayların kendisini nasıl büyük bir coşkuyla kutladıklarını, birbirlerinin ellerini tutarak kongre delegelerini nasıl selamladıklarını anımsıyorum.

***

Aradaki farklar iki ülke/toplum arasındaki demokrasi ve uzlaşma kültürünü içselleştirme düzeyini gösteriyor.

Bizim demokrasimiz doğuştan sakattır; sezaryenle hayata çekilirken forseps aygıtı ne yazık ki hoyrat kullanılmıştır. Doğumuyla birlikte salt biçimsel parlamentarizm olarak algılanmış, siyasetten anlaşılan tek adamcılık, lider sultası olmuş, demokratik-kolektif çalışma siyasetin her alanında dışlanmıştır.

Bu saptama, siyasetin her alanı için geçerlidir.

***

Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykalın kurultaya gelmemesi, eski Genel Sekreter Önder Sav ve yandaşlarının kurultaya katılmamaları demokrasiyi içselleştirememenin, yenilgiyi içine sindiremeyişin kurultaya yansımalarıdır.

Siyaset kendini yenileyen, geliştiren bir süreçtir. Dolayısıyla siyasetin düşünsel ve bedensel olarak sürekli gençleşme gereksinimi vardır. Hayatın yeni getirdiklerine siyaset yeni karşılıklar bulmak zorundadır. Türkiyede ise siyasette yaşlıların, eskilerin gençlere, yenilere el verme, yol açma geleneği yoktur.

Dışarıda yaşanan hayatla ilişkileri kopmuş, hayatı ofislerindeki ekranlardan izleyen, çevreleri kendileri gibilerle sarılmış/kuşatılmış insanların giderek karmaşıklaşan dünyamızda ve ülkemizde ortaya çıkan yeni sorunlara çözüm üretmeleri olanaklı mıdır?

Ekranda Kemal Kılıçdaroğlu konuşuyor, izliyorum. Güzel şeyler söylüyor, sürekli demokrasi diyor. Bu doğrultuda adımlar atmaya kararlı gözüküyor. İnanmak istiyorum.

Sesimi duyuracağımı bilsem içimden kolektif demokrasi, uzlaşma kültürü diye seslenmek geliyor.

(Cumhuriyet)

Deniz KAVUKÇUOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 1637