Ekonomi Serbest, Demokrasi Tutuklu!

~ 16.11.2011, Mine KIRIKKANAT ~

12 Mayıs 2008 günü öğleden sonra, Çin Halk Cumhuriyetinin Sichuan bölgesi korkunç bir depremle sarsıldı. Şiddeti Richter ölçeğinde 7.9 ile 8.3 arasında gelişen sarsıntı, tam üç dakika sürdü.

88 milyon nüfuslu Sichuan, 70 bin ölü ve 18 bin kayıpla, depreme 88 bin kurban verdi. 374 bin kişinin yaralı olarak kurtulduğu afette, 354 bin 45 yapı yıkılmış ve bunlardan 6 bin 898i okul binasıydı. Öğleden sonra çatlayan toprak, çocukları okulda yakalamış ve en çok kurbanı, onların arasından almıştı.

Devlet, deprem bölgesine rekor zamanda yetişti. Ancak Çinin muktedir olduğu disiplin, etkinlik ve çok sayıda insanla maddi olanak seferber edildi. Gereken her şey süratle yapıldı.

***

Ne var ki felaketin açtığı asıl yara, onarılamaz yıkım, dinmeyecek acı; Çin Halk Cumhuriyetinin tek çocuk politikası gereği, çoğu ailenin biricik yavrularını yıkılan okullarda yitirmiş olmasıydı...

Ekonomisi liberal, sosyali komünist rejim, ailelerin Tofu Okuladını verdikleri çürük binaları yapanlara karşı protestolarını, tıpkı Türkiyedeki gibi döverek, gaz sıkarak, tutuklayarak bastırdı. Mahkemede hesap sormaya kalkanların önüne düşüp yol gösteren, örgütlenmelerine yardım eden aydınları hapse tıktı. Bu aydınlardan biri, rejim karşıtı Huang Qi, 18 Temmuz 2008de tutuklandı ve o gündür bugündür kendisinden haber alınamadı.

Bir diğeri, ortadan kolay kaldırılmayacak kadar okkalı, Çin Olimpiyat Stadyumunun üç mimarından biri, Ai Weiweiydi.

Eylemci muhalefet bayrağını, Kültür Devrimine karşı çıktığı için 15 yıl sürgün ve sansür cezasına çarptırılan babası, büyük Çin ozanı Ai Qingden devralan Weiwei, salt mimar değil. Plastik sanatlarda çağın en etkin kişiliği sayılıyor. Yapıtları dünya müzelerinde yer buluyor.

Tienanmen meydanına doğrultulmuş orta parmak fotoğrafı, onun eseri. Sichuan depreminde ölen çocukların adlarını yayımladığı blogu, depreme ilişkin bilgileri devlet sırrıilan eden Çin devleti tarafından kapatıldı. Ama Ai Weiwei zaten 1993ten beri Pekin yönetimine karşı ve kendi deyişiyle ölümü göze aldığıbir mücadelenin içinde. Son eylemi, Çinin her yanından getirilip Pekinde köle gibi çalıştırılan köylülere dair. Vahşi kapitalizmin sömürdüğü bu yoksulları, Kent genişledikçe yok olan viranelerde yatıyor, hükümet üyelerinin, kömür ağalarının, şirket CEOlarının oturacağı villalar yapıyorlar...diye tarif ediyor, sanatçı/mimar.

***

Çin hükümeti, Ai Weiweiyi 2011 Nisan ayında gerekçe göstermeden tutukladı, 81 gün kimsenin bilmediği bir yere kapattıktan sonra serbest bıraktı. Ancak ekim ayı sonunda sanatçıya 15 milyon Yuanlık (1,7 milyon Avro) bir vergi cezası geldi. Üstelik, 15 Kasıma kadar ödemesi emrediliyordu.

Çinin en zengin sanatçısı olan Ai Weiwei, bu parayı toparlardı, ama gerek kalmadı: Binlerce isimsiz Çinli, zarfa koydukları üç beş kuruşlarını mektupla gönderdiler. Binlercesi sanatçının atölyesine akın edip bahçe kapısından içeri uçak yaptıkları 100 Yuan banknotları attılar. Kimi sanatçılar tomarla, işadamları valizle para getirdi. Sonuç olarak bir haftada 20 bin kişi, 752 bin Avro gönderdi, hepsini makbuz karşılığı kabul eden Ai Weiweiye.

Le Monde gazetesinin haberine göre, 11 Kasımda ünlü muhalife destek verenlerin yaptıkları bağış tutarı kesilen vergi cezasına ulaşmış bulunuyor. Sanatçı, bu parayıhaksızvergilendirmeye itiraz davası açmak üzere, kefalet bedeli olarak kullanacağını açıkladı.

***

Anlayacağınız, Çin Halk Cumhuriyeti yirmi kat büyüklüğünde bir Türkiye. Demek ki demokrasisi tutuklu serbest ekonomilerde, muhalefeti çökertme yöntemi aynı. Hatta halkın mağdurlarla dayanışma cömertliği bile değişmiyor. Bir farkla ki...

Türkiyede vergi cezasıyla çanına ot tıkanan zengin çok ama muhalif zengin yok. Halk mı mağdurlara güvenmiyor, yoksa mağdurlar mı halka, bilinmez: Ceza kesilen zengin anında diz çöküpAman!diliyor, atıyor, satıyor, susturuyor, susuyor...

Üstelik yine de batıyor!

‘G’ NOKTASI

7 yaşındaki Deniz, Ercişte babasının naylondan yaptığı derme çatma çadırda zatürree olup hayatını yitirdi. Dokuz çocuklu Olgun ailesi, kaymakamlıktan çadır alamayanlardandı...

Afet bölgesine gönderilen çadırların ve elbette yardımların bir yerlere takıldığı, eşit dağıtılmadığı belli. Neden acaba?

Depremden hemen sonra bölgeye giden İstanbullu hayırsever bir arkadaşımız, iki hafta önce telefonda: Burada durum TVlerde gösterildiği gibi değil, yardım dolu kamyonlar önümüzden durmadan geçip aşiretlerin, tarikatların depolarına gidiyor!..diye haykırıyordu öfkeyle.

Biz de zaten böyle olduğunu tahmin ediyorduk. Ancak öyle çok yardım gönderildi ki, bölgeyi asıl sömüren tarikat ve aşiret mafyasının gözünün doyacağını, artanın bile gerçek yoksullara yeteceğini düşündük.

Meğer yanılmışız. Sülüklerin gözü doymazmış.

 

Göl suyu yolunu bulunca akar. Ama suyu henüz akmıyorsa, göl yok sayılmaz.

Aİ WEİWEİ

(Cumhuriyet)

Mine KIRIKKANAT | Tüm Yazıları
Hits: 2370