Kafamızı Değiştirmeden...

~ 18.10.2011, Kürşat BAŞAR ~
Uzun tutukluluk sürelerine gelen tepkilere, özel yetkili mahkemelerle ilgili eleştirilere karşı yeni düzenlemeler yapılacağı söyleniyor. Eleştiriler yurtdışından gelince daha çok uygulamayla ilgili sorunlardan dem vuruluyor ve yargının bağımsızlığı öne sürülüyor.
Türkiye’de yargının bağımsız olmadığını yıllardır hukukçuların kendisi de söylüyor. Aslında iktidarların genel olarak bütün diğer alanlarda yaptığını yargıda da gelenekselleştirdiğini söylemek yanlış olmaz. Her iktidar bürokrasiye kendi adamlarını nasıl bir biçimde yerleştiriyorsa aslında yargıda da benzer bir durum var. Geçmişte de iktidarlar, yargının öteki alanlara göre daha zor karışılan bir alan olmasından rahatsızdı. Ama her dönemde yargıya müdahale vardı, doğrudan ya da dolaylı biçimde iktidarlar emniyet, istihbarat ve yargı üçlüsünü bir biçimde yönetmeye meyilliydi.
Bu iktidarın yargıyla ilgili tutumu biraz daha farklı.
Çünkü birincisi, uzun süre, yüksek yargı tarafından kapatılma tehdidi altında kaldı ve mahkûm edildi.
İkincisi, bu iktidar yargının yıllar boyunca kendilerine karşı bir anlayışla yapılandırıldığını ve bunun değişmesi gerektiğini her zaman dile getirdi.
Yani aslında bir anlamda yargının eski yapısıyla hükümet karşı taraflar gibi birbirlerine karşı uzun bir mücadele süreci yaşadılar.
***
Zaman zaman, özellikle büyük davalarla ilgili gelişmelerin iktidar mensupları tarafından önceden konuşulması, bazı davaların dosyalarının belli bir biçimde yayımlanmasının engellenmeyişi yargıya doğrudan etki edildiği eleştirilerini de sıkça gündeme taşıyor.
Bizim gibi bir ülkede, iktidarın özelikle bazı büyük davalara etki etmemesi, bu davalardan önceden haberdar olmaması mümkün mü?
Eskiden devlet güvenlik mahkemeleri, şimdi özel yetkili mahkemeler dediğimiz yapının kuruluş nedeni zaten bu değil mi?
Devleti yönetenlerin, devlet aleyhine işlendiğine inandıkları suçlarla bu mahkemelerle savaştığı bilinmeyen bir şey mi?
Bir iktidarın izni ve haberi olmadan, yüzlerce insanı kapsayan davalar yalnızca yargı tarafından yürütülebilir mi?
Ama bu yapı bu haliyle devam ettiği sürece gelen iktidar kimse, ona göre suç ve suçlu tarifi yapılıyor. Dün suçlu olan bugün muteber oluyor, dün en muteber insan sayılanlar bugün hapse atılabiliyor.
Bu aslında yıllardan beri Türkiye’de her alanda bir hukuk sorunu ve adalete inancın sarsılması sonucunu doğurdu. Çünkü gerçek suçlunun kim olduğu her dönem değişiyor ve kimine göre suç olan başkalarına göre değil. Bir dönem suç olan, bir dönem sonra suç olmaktan çıkıyor. En ağır cezalara çarptırılanların bir zaman sonra anıtları dikiliyor.
Bu özel mahkemeler çoğu zaman siyasi davalarla ilgili, ama bunun dışındaki konularda da durum farklı değil. Yolsuzluk gibi suçlarda bile insanlar arasında ayrım yapıldığı inancı yıllardan beri yerleşmiş durumda.
Bu sistem böyle devam ettikçe, anayasa da değişse, yasalar da değişse sorun değişmeyecek.

(Cumhuriyet)

Kürşat BAŞAR | Tüm Yazıları
Hits: 1554