Yeni Anayasa Kimleri Birleştirir?

~ 17.10.2011, İlker BELEK ~
AKP'nin yeni anayasa konusundaki genel yönelimi kimi basına yansımaya başlamıştır. Bunların doğruluğu kısa süre içinde anlaşılacaktır.
* * *
Öğrenildiği kadarıyla AKP'nin anayasa stratejisini iki başlıkta toparlamak olanaklıdır:
İlki Kemalist ideolojinin bütün hukuksal unsurlarının yok edilmesi, böylece birinci cumhuriyetin kökünün anayasal düzlemde de kazınmasıdır. “Atatürk ilkeleri” gibi birinci cumhuriyetçi argümanların anayasadan çıkarılması bu kapsamdadır.
Atatürkçülüğün anayasadan çıkarılmasının, özgürlüklerin genişletilmesi söylemiyle savunulacağı kesindir. Nitekim AKP temsilcileri bunu anayasanın herhangi bir ideolojik belirleniminin olamayacağı söylemiyle dile getirmektedir. Böyle olacaksa bu “ideolojisiz” kapıdan, özgürlük başlığı altında, bütün dinci-gerici ideolojilerin anayasaya sokulacağı kesindir.
İkincisi ise Kürt sorununun “çözümü”ne yönelik olup, ana dilde eğitime kadar uzanan düzenlemelerin anayasal güvence altına alınmasıdır. Aynı kapsamda yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve hatta merkezi yönetim yetkilerinin, istisnai durumlar dışında, tümüyle yok edilmesi vardır.
* * *
Eğer böyle olacaksa, bunun anlamı AKP'nin birinci cumhuriyetçi siyasal yapılarla ilişkileri arka plana itecek ve Kürt hareketini yeni anayasa sürecinde temel “partneri” olarak belirleyecek olmasıdır.
Şüphesiz, CHP ve MHP gibi birinci cumhuriyetçi partilerin, devletin küçültülmesini sağlayacak vahşi kapitalist düzenlemelere muhalefet etmeleri olanaklı değildir.
Ancak bu partiler sıra Kemalizm'in biçimsel unsurlarına geldiğinde “aslan” kesileceklerdir. AKP'nin bu “sert” muhalif tutumla baş etmesi şimdilerde gayet kolaydır. Artık, birinci cumhuriyetin esas siyasi gücü olan ordu püskürtülmüş ve parlamenter aktörleri ise bütünlüklü siyasal bir bakıştan yoksun biçimde ellerine geçirdikleri dosyalarla muhalefet yapmak noktasına geriletilmişlerdir.
Birinci cumhuriyet partilerinin Meclis içindeki anayasa muhalefeti, ülkemizdeki demokrasinin ne denli gelişkin olduğunun kanıtlanması bakımından AKP açısından zaten istenilir bir gösteridir.
* * *
AKP'nin esas açılımının Kürt hareketine doğru meyledeceği konusuna gelince:
Uzun bir süredir askeri yöntemlerle üzerine gidilen Kürt hareketine hukuk düzleminde “zeytin dalı” uzatılmasında Kürt hareketini PKK'den uzaklaştırmak ve/ya da PKK'yi askeri yöntemleri bırakmaya ikna niyeti de vardır. Operasyonlar ve anayasa düzenlemesindeki “demokratik” açılımlar, AKP'nin Kürt siyasetinin sopa ve havucu olarak birbirini tamamlayacaktır.
AKP'nin gündemine aldığı anadilde eğitimin Meclis çatısı altında nasıl tartışılacağının ve sonuçta nasıl karara bağlanacağının da pek bir önemi bulunmamaktadır. Sonuçta AKP yine demokratlık rolünü oynamış ve eğer Kürtler'in haklarının tanınması başarılamazsa, bunun faturasını da birinci cumhuriyetçilere kesmiş olacaktır.
AKP'nin anayasa önerileri içinde en kritiklerinden birisi olan yerel yönetimlerin güçlendirilmesi bileşeni burjuvazi açısından piyasa mekanizmalarının en uç yerleşim birimlerine kadar sokulması, Kürt hareketi açısından ise siyasal bir kazanım anlamına gelecektir.
Kürt hareketinin uzunca zamandır piyasa doktrinine teslim olmuş karakteri, yerelleşme projesinin arkasındaki esas niyeti görmesini engellemektedir.
Yerelleşme bileşeninin yeni anayasada yer alması ne kadar kesinse, anadilde eğitim için aynı derecede belirsizlik söz konusudur. Yeni anayasada bu yönde kimi göndermeler gerçekleştirilebilse bile bunun somutluk kazanması uzunca bir zamana bırakılacaktır.
Yukarıda da değinildiği gibi, AKP'nin hedefi bir yandan meclis içindeki muhalefeti bölmek, bir yandan mazlumların sesini ve demokratlığı oynamak ve bir yandan da Kürt hareketinin silahsız ve silahlı güçleri arasında bir açı yaratmaktır.
* * *
Anayasa tartışmalarında dikkat çeken bir diğer nokta, Türkiye işçi sınıfının tarih sahnesinde bulunmayışıyla ilişkili biçimde, bu tartışma ortamında emekçi sınıfların ses ve taleplerinin herhangi bir biçimde yer almayışıdır.
Toplumsal tanımlamaların Ötekiler, Dışlananlar gibi parametreler üzerinden gerçekleştirildiği ve solun önemlice kısmının da bu kavramsallaştırmadan herhangi bir rahatsızlık duymadığı günümüzde sınıf gerçekliği gündem dışındadır.
Devletin kamusal sorumluluklarından sıyrılması anlamına gelen yerelleşmenin bu denli popüler ve neredeyse bütün Meclis'i birleştiren bir retorik haline gelmiş olması da buna bağlıdır.
O nedenle sosyalistlerin anayasa tartışmalarına devletçilik, haklar ve merkeziyetçilik üzerinden müdahil olmaları kendilerini ifade edebilmelerin tek yolu gibi gözükmektedir.
Yeni anayasa süreci hem Kürt hareketiyle sol arasındaki münasebetler hem de Kürt hareketinin kendi geleceği açısından kritik önem gösterecektir.

(SolHaber)

İlker BELEK | Tüm Yazıları
Hits: 1342