Bir Zamanlar Avrupa Birliği

~ 06.10.2011, Nilgün CERRAHOĞLU ~
CHP Milletvekili Umut Oran hafta başında “6. Yılını” dolduran AB müzakere sürecinin derli toplu bir değerlendirmesini yollamış. Bilanço, satırbaşlarıyla şöyle:
“1999 Helsinki Zirvesi’nde ‘Türkiye, diğer adaylarla aynı kriterler temelinde birliğe katılmaya adaydır’ açıklaması ile yeni yol haritamız başladı.
6 Ekim 2004’te Komisyon; ‘Türkiye’nin siyasi kriterleri yeterli ölçüde karşıladığını’ değerlendirdi, müzakerelerin başlamasını tavsiye etti. Aralık 2004’te müzakerelerin açılması kararı alındı. 3 Ekim 2005 gününde müzakere çerçevesi belgesi imzalandı.
Tam 6 yıl oldu. Aynı gün müzakerelere başlayan ve bunları sonuçlandıran Hırvatistan’la katılım anlaşması yıl sonunda imzalanacak ve Hırvatistan 1 Temmuz 2013’ te birliğe katılacak.
Türkiye bu noktadan çok uzak.
33 müzakere başlığından yalnız 13’ü açıldı. Bunlardan sadece 1’i geçici olarak kapatıldı 18 fasıl bloke durumda.
30 Haziran 2010’dan beri tek yeni fasıl müzakereye açılmış değil.
Fasıllar üzerinde görüşmeler devam etmiyorsa müzakere süreci de devam etmiyor demektir.”
Fiilen müzakerelerin “kesildiğini”; başka deyişle Ankara’ya -başlangıçta yapılan tüm vaatlerin aksine!- özel olarak dayatılan “açık uçluluk” temelinde, geçen yıldan bu yana görüşmelerin “dondurulduğunu” ima eden Oran; gönderdiği notu, “Bazı AB üyelerinin bu sonuçta etkisi olsa dahi, Türkiye’nin de eksikleri var. AB’ye katılım, hükümet tarafından bir devlet politikası haline getirilmeli. Stratejik yaklaşımla konu tekrar ele alınmalı; geçen 6 yıldaki başarısızlık telafi edilmelidir” önerisiyle sonlandırıyor.
Herkesin bildiği ‘kozmik sır’
Umut Oran’a; “Bu yaptığınız öneriye gerçekten inanıyor musunuz?” diye sormak isterim.
Oran’ın biz basın mensuplarına bizzat gönderdiği bilanço zaten, Türkiye’nin aşama aşama ne büyük zemin kaybına uğradığını açık ve net ortaya koyuyor.
Helsinki’de “sözümona aynı kriterlerle”, Ankara’ya “adaylık eşiği” aralandığında; Bulgaristan, Litvanya, Letonya, Malta, Romanya, Slovakya harbiden “aday” ilan edildi.
Bu ülkelerin hepsi 6; bilemediniz 8 yılda “üye” oldu. Bizimle “aynı gün müzakerelere başlayan” Hırvatistan da toplam yedi yılda üye olmuş olacak.
Üyelik macerasını izlediğim İspanya keza, Hırvatistan gibi ortalama 7 yılda üyelik sürecini tamamlamıştı.
Demek “tüm diğer adaylarla aynı kriterleri” sahici manada paylaşan ülkeler; taş çatlasa 7-8 yılda, süreci tamamlıyor.
İrili ufaklı tüm bu ülkelerin “üyelik” koşullarını nihayete erdirdiği zaman dilimi içinde Türkiye sadece “tek müzakere başlığı” kapatabilmiş.
O da “geçici olarak”!
Bunun anlamı Avrupa Birliği sürecinin “iflası”dır!
Ama nedense bunu bu açıklıkla görüldüğü üzere muhalefet politikacıları dahi dillendirmeye cesaret edemiyor.
Artık “Çıkmayan candan ümit kesilmez!” hesabına mı?
“AB defteri kesinkes kapanmıştır!” demenin; öngörülmez, kestirilmez sonuçlarından duyulan derin korku ve kuşkulardan mı?
Bilinmez.
Sürecin –heyhat!- iflas ettiğini herkes biliyor. Ancak bu telaffuz edilmiyor.
AB tarafının ve -muhalafet ile iktidar safları dahil!- Türk tarafının da bildiği, sokaktaki adamın fütursuzca paylaştığı bir garip “kozmik sır” bu. Evrenin en telaffuz edilmez “kozmik sırlarından” biri.
‘Ankara ilanihaye beklemeye hazır!’
Sağır sultanın vakıf olduğu “sır” ortada dururken hepimiz sanki hiçbir şey olmamış, bu politika sanki hiç iflas etmemiş gibi yapıyoruz.
Türkiye-AB ilişkilerinde sürdürülmesi gereken tek şey sanki artık yalnızca bu: “mış gibi yapmak!”.
Hiçbir şey olmamış gibi her yıl, -dostlar alışverişte görsün kontenjanından!- “ilerleme raporları” yayımlanıyor.
Fincancı katırlarını ürkütmeden Ankara’da “mış gibi davranan” AKP hükümetlerinin usul usul sırtları sıvazlanırken aynı konular biteviye eleştiriliyor: “basın ve ifade özgürlükleri, azınlık hakları, siyasi temsilde yetersizlikler, seçim barajı” vs…
Bu oyun, Ankara-Brüksel arasında; tavşana kaç, tazıya tut şeklinde devam ediyor.
Oyunda herkes kendisine verilen rolü gıkını çıkarmadan paşa paşa oynuyor.
Daha ne kadar oynayacağız bu sinir bozucu oyunu?
Durumun garabetini dışardan bakanlar bizden iyi görüyor.
“El Pais”te önceki gün okuduğum bir yazı; “Ankara AB kapısında ilanihaye beklemeye hazır!” başlığını taşıyor ve ardından şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Müzakereleri başlatan 3 Ekim 2005 belgesi imzalandığında; Ankara’nın -o zaman için çok ileri bir tarih olarak görülen!- 2014-2015 arasında üye olabileceği spekülasyonları yapılıyordu. Altı yıl öncesinin 3 Ekimi’nden itibaren bu ilişki ne var ki kötüleşmekten başka bir yöne gitmedi. Her pürüz, aradaki anlaşmazlıkları derinleştirdi. Müzakereler fiiliyatta felç oldu. Ufukta beliren Kıbrıs’ın dönem başkanlığı da umutlu olmak için hiçbir neden vaat etmiyor.”

(Cumhuriyet)

Nilgün CERRAHOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 1600