Arap Baharına 'Törkiş Laiklik' Açılımı

~ 17.09.2011, Nilgün CERRAHOĞLU ~
Doluya koymuşlar almamış, boşa koymuşlar dolmamış.
Başbakan’ın, Arap Baharı ülkelerinde yaydığı güçlü İslamcı elektriğin yanında sürpriz bir hamleyle salladığı “laiklik bayrağını”(!) kastediyorum…
Erdoğan’ın duruşu, söylemleri arasındaki çelişkileri, Kahireli öğretim üyesi Prof. Amr Şalakani Radikal’de özetliyor (15 Eylül).
“Four Seasons”ta Başbakan’ı dinleyenler arasında bulunan Mısırlı Şalakani, Kahire Havaalanı’nda “Allah’ın azizi” nidalarıyla örgütlenen karşılama töreninden başlayarak -özetle!- şunları söylüyor:
“Müslüman Kardeşler’in Erdoğan’ı Halifeliğe dönüş sloganlarıyla karşılaması Mısır’daki millliyetçi ve laik siyasi aktörlerin tüylerini diken diken etti. Erdoğan’ın TV’de Türkiye’nin laik modelini incelememizi, devletin laikliği ile vatandaşın laikliğini birbirinden ayırmamızı tavsiye edip, ‘Bizim laiklik anlayışımız devletin bütün dinlere eşit mesafede olmasıdır. İnsanın değil, devletin laik olmasından söz ediyoruz’ demesi de yüreklere su serpmedi… Laik kulaklar, daha sonra Erdoğan’ın; Arap Birliği’nde yaptığı konuşmayla tırmalandı. (Yanımda oturan) bir arkadaşım… ‘(Erdoğan’ın) ülkesinde demokrat falan olduğunu mu sanıyorsun?’ dedi... İşin kötüsü, Erdoğan’ın konuşmasının yanlış bilgilerle malul görünmesi idi…”
Müslüman Kardeşler, malum olduğu üzere “laiklik” söylemlerine kıl oldular…
Ama anlaşılan o ki Şalakani gibi, “laikliğin”, “demokrasinin”, “demokratikleşmenin” ne olduğunu bilen ve ortaçağda yaşamayan Mısırlı aydınlar da tatmin olmamış.
Tatmin olmama ötesinde Erdoğan’ın çektiği nutuklardan “kulakları tırmalanmış”…
Ne İsa’ya ne Musa’ya yaranıldığında
Uluslararası blog ortamlarında bilinen bir isim olan Mısırlı akademisyen Şalakani, “laik kulaklar tırmalandı!” ifadesini kullanıyor.
Başbakan’ın “kişiler laik olmaz, devletler laik olur!” hamasetine, Mısırlı aydınlar pabuç bırakmıyor...
Erdoğan’ın söylemleri böylelikle ne Mısır’ın “laik aktörlerine”, ne -hâşâ!- Müslüman Kardeşler’ine ulaşabiliyor…
“Türk usulü laiklik” Arap Baharı coğrafyasında, ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabiliyor.
Her şeyden önce bunu görelim.
Ama ironinin büyüğü bu arada, ne Doğu ne Batı’da karşılığı olmayan bu “made in Turkey laikliğin”, Türk aydınlarının “kulaklarını tırmalamaması”…
Balkon konuşmalarına alkış tutan çevreler tarafından, Başbakan’ın kendinden menkul “kişiler laik olmaz, devletler laik olur!” söylemleri sürekli bizde baş tacı ediliyor.
Erdoğan laikliğinin kodları
Keza…
“Bizim laiklik anlayışımız Anglosakson bir laiklik anlayışı veya Batılı anlamda bir laiklik anlayışı değil!” sözleri ne demektir sorusu sorulmuyor.
Bizimki sulandırılmış, dişleri sökülmüş bir laiklik anlayışı mı? Ya da İslam referanslı, İslam soslu bir laiklik mi?
Erdoğan bunu mu demek istiyor?
Batı’dan ilham olan bir laiklik olabilir mi? Batılı olmayan laiklik ne demektir?
“Laiklik”, -isminden menkul biçimde!- baştan sona.. halis mulis Batı icadı bir deyim değil midir... diye soran çıkmıyor….
Tayyip Erdoğan’ın laiklik aforizmaları TC topraklarında “Başbakan ne diyorsa odur!” kontenjanından ötesi berisi hiç kurcalanmadan baş tacı ediliyor.
Bu sözlerin, yaşamda ya da entelektüel düzlemdeki karşılığı nedir, ne olabilir... sorusunu sondajlayan çıkmıyor.
Başbakan’ın, “laiklik” ifadeleri arasında doğru olan iki cümle var:
1. “Laiklik tüm inançlara eşit mesafededir.”
2. “Laiklik dinsizlik demek değildir!”
“Bir Müslüman, laik bir devleti başarılı şekilde yönetebilir!” cümlesi ise yanlış olmamakla birlikte ciddi manada eksik.
Doğru ifade şöyle olmak zorunda…
“Bir Müslüman, laiklik anlayışını benimsediği/kabullendiği/içselleştirdiği sürece, laik bir devleti başarılı şekilde yönetir!”
Laik devleti/sistemi başarılı biçimde yönetebilmek için, “laikliği” önce “kişisel temelde” sindirmek lazım.
Öncelikle kişinin laik biçimde düşünebilmesi gerek.
Bu, imandan çıkmak anlamına gelmiyor. Ama “imanla” “devletin laik kuralları/yasaları arasındaki” belirleyici farkı ayırt edebilmeyi gerektiriyor.
İslami referanslı düşünce ile din odaklı olmayan düşünce arasında ayrım yapabilmek, “Benim inancım kendime ama herkes benim gibi yaşamak zorunda değil!” diyebilmeyi şart koşuyor.
Başbakan oysa bilinçli biçimde eksik bıraktığı o kritik cümlede oysa bariz olarak şunu ima ediyor:
“Benim gibi referansı İslam olan bir Müslüman da laik bir devleti başarıyla yönetebilir!”
Bu ifade, “ılımlı İslam modelinin” tanımı.
İçi boşaltılan laiklik, bu modelde sadece araçsallaştırılan bir malzeme.
Şalakani ve benzerlerinin kulaklarını tırmalayan da işte, sonuna dek istismar edilen bu araçsallaştırma oluyor.

(Cumhuriyet 17.09.2011)

Nilgün CERRAHOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 1923