Şu Demokrasi Sorunu

~ 03.09.2011, Ercan YEŞİLYURT ~
Demokrasi, biçimsel olarak halk egemenliğidir.
Halk, kendisini yönetecekleri doğrudan seçimle belirler. Seçilenler toplumu yerleşik mevcut kurum ve kurallara bağlı olarak yönetirler. Seçilenler halkın temsilcisidir, kral değildir, keyfi davranamazlar kuralların, dışında takdir yetkileri yoktur. Halka madem beni seçtiniz ben istediğim gibi davranırım, kuralları ben koyarım diyemez. Geleneksel olarak da göreve başlamadan önce, mevcut kurum ve kurallara bağlı kalacaklarına kürsüden yemin ederler. Temel hak ve özgürlükler yani demokrasi kendiliğinden elde edilmemiştir, yüzyıllarca ağır bedeller ödenerek bugüne gelinmiştir. O yüzden de demokrasinin asıl güvencesi gelişmiş halk sınıflarının hak ve özgürlüklerine bizzat sahip çıkmalarıdır. Demokraside her şey denetim altındadır. İdarenin her türlü eylem ve işlemi yargı denetimine tabidir. İdarece kanuni dayanağı olmayan hiçbir eylem ve harcama yapılamaz. Yönetenlerin yetkileri ne kadar sınırlanmışsa demokrasi o kadar güçlüdür.
Tabii ki demokrasi, toplumun ekonomik gelişme düzeyine bağlıdır, milyonlarca insanın işsiz olduğu, çalışanlarının çoğunun 600 -700 lira ücret aldığı ülkemizde demokrasi olmaz. Devlette bile taşeronlara çalışan işçilerin hiçbiri sendikalı, örgütlü değil. Toplumun hiçbir alanında örgütlenme yok. Örgütsüz halk sınıflarının, bu biçimiyle hak ve özgürlüklerine sahip çıkarak devlet yönetimine ağırlıklarını koymaları mümkün değil.
Sosyal devlet demokrasinin teminatıdır. Sosyal devlette yani gelişmiş ülkelerde yöneticilerin karşısında vazgeçilmez, devredilemez hak ve özgürlüklerle donatılmış yönetici ve yönetilenler vardır. Yönetilenlerin nicelik ve nitelik bakımından sürekli genişleyen bu hak ve özgürlükleri demokrasi kavramında da değişmelere yol açmıştır. Bunun sonucunda da yönetici ve yönetilenler arasındaki ayrım gittikçe silinerek siyasi demokrasi, ekonomik ve sosyal bir öz kazanmıştır. Böylece devletin sosyal devletin ödevleri de artmış olmaktadır. Herkese iş bulma, sağlık, eğitim, güvenlik, barınma hakkı sosyal devletin, yani demokratikleşmiş devletin görevi haline gelmiştir. Dünyada demokrasi böyle bilinir. Bir de bizim “ileri demokrasi” tarifi ve uygulamasına bakalım. Sivilleşme diye bir laf çıkardılar frenlenemeyen ‘milli irade’ kavramına sığınarak bağırıp duruyorlar. Sanki saldırdıkları 82 Anayasası’na verilen 91.37’lik oy milli irade değilmiş gibi. Cem Uzan’ın döner ayran dağıtarak aldığı yüzde 8’lik oy milli irade değilmiş gibi. 91.37 oy Kenan Evren’i ve 12 Eylül’ü demokrat yaparmış da yüzde 50’lik oy sizi demokrat yapacak.
Ülkemizde askerler en çok sosyalistleri, solcuları dövmüştür, ama şimdi solcuların, askerlerle birlikte darbe yapacağını en azından işbirliği yaptığını söylemektedirler. Onlara göre solcular salak ya, darbe olunca el alışkanlığı gereği hemen bütün solcuların toplanacağını bilmiyorlar. Halbuki solcular bugüne kadar hiç de böyle bir görüntü vermediler. 12 Mart döneminde Ankara’da tutuklu solcuların olduğu bir salona giren paşa “ulan memleketi ne hale getirdiniz” deyince, birisi “yapma paşam biz bu ülkede muhtar bile olamadık” deyince paşa sessizce çıkıp gidiyor.
Bunlar bilinmesine rağmen askeri hırpalayarak demokrasi yaptıklarını sanıyorlar. Sanki şu Kürt sorununu Ortadoğu’nun yeniden yapılandırılması çerçevesinde çözmek için askeri tesirsiz hale getirdiklerini bilmiyoruz. Salağız ya...
Daha önce 12 Mart ve 12 Eylül’de insanları, kurumları hırpalayıp kişiliksizleştirmeyi, onursuzlaştırmayı şimdi bunlar yapıyor. Sonradan bunun zararlarını önce bunu yapanlar, bütün toplum görüyor.
Hiç kimse unutmasın ki birbirimizi sevmek zorunda değiliz ama kabul etmek zorundayız. Kin ve nefret insani bir duygu değildir, herkese zarar verir.

(Cumhuriyet)

Ercan YEŞİLYURT | Tüm Yazıları
Hits: 1756