AB'nin ipine sarılmak gerek

~ 28.08.2011, Güngör MENGİ ~

Türkiye’nin “eksen kayması” yaşadığına dair kaygılar bir ara pek moda idi.

İslâmi köklerden gelen AKP’nin güçlü iktidarı döneminde, o bilinen sıkı laik rejimin değişime uğrayarak melez bir rejim oluştuğu sıklıkla öne sürülüyordu.

Bu değerlendirmelere göre Amerika gidişten memnundu.

Çünkü “ılımlı İslâm” modeline geçiş yapan Türkiye, Washington’un bölge için kurduğu planlara daha uygun olacaktı.

Hem Müslüman hem laik Türkiye, dinin biraz daha baskın hale geldiği bir sisteme oturduğu takdirde Büyük Ortadoğu Projesi’ndeki model cazibesini arttıracaktı.

Az şey yaşanmadı bu yolda. Türkiye’nin daha Müslüman bir yapıya ilerlediğini dikkatli gözler görebiliyor da, nereye kadar gideceği hakkında güvenilir bir tahminde bulunan yok.

Bir süre önce Amerikan Senatosu’ndaki bir oturumu izleyen Sedat Ergin, Dış İlişkiler Komitesi Başkanı John Kerry’nin şu sözünü aktarmıştı. Uyarı içeren bir dürtme etkisi yapmıştı bende:

“Eğer Türkiye İran’a ılımlı bir alternatif olacaksa...”

Eksen kayması devam mı?

Bu sözün önü, arkası önemli değildir.

Önemli olan şu ki John Kerry’nin gözünde İran gibi olma ihtimali Türkiye’nin riskleri arasında yer tutmaktadır.

Yani bir çoklarının gözünde Türkiye, laik demokratik rejimi Müslüman halkına rağmen yaşatmanın garantisini eskisi gibi taşımıyor.

Bu durum AKP iktidarını memnun edecek bir gidiş olmamalıdır.

Ama şu nokta önemli ki, gidişi durdurmaya iktidar iradesinin bile yetmeyeceğini dikkatten uzak tutmamak gerekiyor.

İslâmi yapılanma ve ondan etkilenecek zihniyet, kendi cazibe kanunları sayesinde, iktidar gücünün himayesine ihtiyaç duymadan da ilerleyebilir bir aşamadan sonra.

Devletteki kadrolaşma, değişen görüntüler ve yaşam tarzına yönelik müdahaleler bu dinamiğin çalıştığını belli ediyor.

Eksen kayması devam ediyor özetle.

Çare elbette AB hedefinden kopmamaktır.

AKP, etrafında oluşan şüphe bulutlarını AB üyeliğine sarıldığına halkı inandırarak iktidar oldu.

Avrupa ile bozuşmak, üyelik hedefinden kopmak, iktidarın asla düşmemesi gereken bir yanlıştır.

Düşmana gerek yok...

“Ilımlı İslâm”ın sınırları belirsiz; o nedenle riski büyük.

Ama AB öyle değil. Hem din ve vicdan özgürlüğü güvencede hem demokrasi ve laiklik garantide.

AB içindeki Türkiye karşıtlarının sabır taşıran haksızlıkları, iktidarı AB hedefine soğutmamalıdır.

Bir yandan ülkedeki İslâmi görüntünün yoğunlaşması, diplomaside İslâm ülkelerinin ağırlık kazanması, öbür yanda Avrupa Birliği sorunlarının gündemden düşmesi, ciddi bir risk oluşturmaya başlamıştır.

Geçen gün Batı başkentlerinden birinde görev yapan bir büyükelçimiz anlattı. Bir Alman diplomat kendisine şunu demiş bir toplantıda:

“Türkiye’nin AB üyeliğine muhalefet edenlere son zamanlarda çok yardım ediyorsunuz. Artık ‘Türkiye’nin Avrupa Birliği içinde yeri yok’ diye açık açık konuşmaya gerek kalmadı. Türkiye bunu icraatıyla kendisi söylüyor.”

Konuşmayı dinleyen gruptan bir Fransız söze karışmış:

“Bindiği dalı kesmek sözü Türklerin midir bilmiyorum ama en yoğun uygulamanın onlarda olduğuna eminim!”

Amerika’nın yapmak istediği değil AB’nin görmek istediği Türkiye elbette daha iyidir.

(GazeteVatan 28.08.2011)

Güngör MENGİ | Tüm Yazıları
Hits: 1498