Kendi sesini koruyamayan Ordu, Kandil'i bitirebilir mi?

~ 28.08.2011, Necati DOĞRU ~
Üç gün doldu. Böyle bir kaset var. Komutan da; "Ses benimdir. Sözlerimin arkasındayım. Yaptığım özeleştiridir. Sözlerim çarpıtılıyor" dedi.
Kasete kulak ver.
Bir yandan da hatırla:
Önce imza fotokopisi bulundu.
Avukat hapse düşmüştü.
Onun bürosuna gidildi.
Çekmecesine koymuş.
Avukattaki akla bak!
Fotokopiyi, kendi hapse düşünce ilk aranacak yer olan bürosunda saklıyor. Bu yüzden; “Bu ıslak imzanın fotokopisi… Bunun aslı nerde…” diye soruldu.
 
Bu kağıt parçası denildi.
Sonra imzanın aslı çıkartıldı.
Çıkartılmadı.
Çıkartılsa iyi.
Postalandı.
Toplumun 4 aydır, “islak imza- kuru imza- kağıt parçası- “ diye üzerinde konuştuğu bu önemli belge sıradan bir mahalle postahanesinden, “çok klasik ve en ucuz posta pulu yapıştırılmış, gönderinin ismi olmayan bir zarfla” Savcı’ya geldi.
Zarfa takılma!
Mazrufa(içine) bak!
Bu yöntem müthiş!
Sonuç getiriyordu.
Toplum dikkat kesiliyor.
Üzerinde konuşuyor.
Ordu’nun ipliği atılıyordu.
 
Xxx
 
Daha sonra bavul göründü.
Yüzünü saklayan bir general, içinde “1 Ordu, kendi uçağımızı kendi uçağımızla düşürecek. Kendi camimizi içinde ibadete durmuş insanlarla dolu olduğu bir sırada kendi uçağımızla bombalayacak planların bulunduğu 1 bavul dolusu belgeyi”  gazetecinin ayağına kadar gelerek gazetesine teslim etti.
Milletin ordusuna bak!
Ne hale getirilmiş denildi.
Yazılar yazıldı.
Ordu lime lime edildi.
İyice parçalandı.
İştahla pazara sürüldü.
Demediler ki, “bavul dolusu belgeyi gazeteciye getirip verirken yüzünü saklayan vicdansız general… Madem ki sen 1. Ordu’da böyle bir plan yapıldığını biliyordun, elinde bavul dolusu belgeler vardı…
7 yıl niçin bekledin?
7 yıl neyi bekledin?
7 yıl kimi bekledin?
7 yıl içinde senin bavulunda isimleri yazılı bu darbeci generaller harekete geçseler, kendi uçağımız kendi uçağımızı vursaydı, kendi uçağımız camilerimizi bombalasaydı senin hiç vicdanın sızlamayacak mıydı?”
Bu yöntem de müthişti!
Sonuç veriyordu.
 
Xxx
 
Şimdi de kaset çıktı.
Komutan’ın sesi!
İçimizde hain var diyor.
Bavulu saklayamadık diyor.
Belgeleri de yok edemedik.
Karakollar yanlış kurulmuş.
Mayınlar cahilce döşenmiş.
Emirler yerine ulaşmamış.
PKK ile baş edemez olmuşuz.
Mehmetçik yok yere ölmüş.
Kasette; Ordu’nun bir numaralı adamı bir ay önceki Genel Kurmay Başkanı’nın sesi deniliyor.
Kim kayıtladı bu kaseti?
Yabancı ajanlar diyen var.
Demokrat subaylar diyen var.
Yine zarf yine mazruf!
İkisi de önemli değil.
Zamanlama çok anlamlı.
Ordu tam Kandil’i havadan vurunca alttan Komutan ses kaseti sürülüyor!
Toplumun beynine; “Kendi komutanın sesini bile koruyamayan bir ordu Kandil’i bitirebilir mi?” şüphesi düşürülüyor. Demek ki büyük rejisör Kandil’in bombalanmasını ve arkasından kara harekatı yapılmasını, PKK’nın elinden silahlarının alındıktan sonra çözüm üretilmesini istemiyor!
Zaten kandil de unutuldu!
 
 
KUTU
(Uyan Borusu)
 
Konuş
savcım!
 
Yoksullara, sahipsizlere, kimsesizlere, muhtaçlara verilsin diye toplanan paradan 18 milyon Euro buharlaştırılmıştı. Şüphelilerin hemen hepsi iktidar partisinin yakını, dostu, arkadaşı insanlardı. Deniz Feneri dosyasının üç savcısı üç yıldır uğraştılar. Adalet bekliyorduk. Üç savcıya kıyıldı. Görevden atıldılar. Bu savcılar basın toplantısı yapıp bildiklerini açıklamalı.
Necati DOĞRU | Tüm Yazıları
Hits: 2005