Halk çok memnun, ama demokrasi istemiyor

~ 25.07.2011, Can ATAKLI ~

Sevgili okurlar; bu haftabaşı sizlerle Bahçeşehir Üniversitesi’nin önderliğinde yapılan Türkiye Değerler Araştırması ile ilgili gözlemlerimi paylaşmak istiyorum. Prof. Doktor Yılmaz Esmer başkanlığında yürütülen çalışmada çok çarpıcı sonuçlar var. Bu araştırma, bilinen ve olması gerektiğine inanılan değerlere Türk halkının nasıl yaklaştığını ve bir çok kanaat önderinin “topluma bakış” konusunda neden yanıldığını gözler önüne seriyor.

Halk çok memnun

Televizyonları açtığınızda, gazeteleri okuduğunuzda toplumun hemen her kesiminin “şikayetçi” olduğunu görüyoruz. Herkes yakınıyor. Ama “mutlu olmak” konusundaki sonuca bakıyorsunuz ve şaşırıyorsunuz. Çünkü halkın yüzde 71’i ‘mutlu olduğunu’ söylüyor. Gidişattan memnun olduğunu söyleyenler ise yüzde 73.2 oranında. Demek ki söylenenin aksine vatandaş durumdan hiç de şikayetçi değil. İşte seçim sonuçları bunu kanıtlıyor.

Memnuniyetin nedeni

Araştırmada bu bölüm yok ama, diğer soru cevaplara baktığımda verilen cevaplardan bunu çıkarmak güç olmuyor. Türkiye şu anda sanal bir refah yaşıyor. Yapılan yollar, yükselen dev binalar, parlak görünümlü alışveriş merkezleri, herkesin gözlerini kamaştıran lüks rezidanslar, vitrinlerden fışkıran cicili bicili ithal mallar ve olağanüstü kolay borçlanma olanakları eskiye oranla keyifli bir hayat portresi çiziyor. Ama bu ne kadar gerçek?

Sorunlar uzakta Medyaya baktığınızda Türkiye’nin

her yerinde “bir şeyler” oluyor. Güneydoğu’da çatışmalar, ülkenin her yerinde PKK saldırıları, işsizlik, devam eden büyük davalar, şikeler.. Ancak bunlaın

hiçbiri geniş yığınlara henüz değmiyor. İnsanlar bu gelişmelere ellerindeki bir

paket çekirdekle televizyon karşısında

aksiyon filmi izler gibi bakıyor. Çünkü

yaşananların hiçbiri sıradan vatandaşların sorunu değil, başına geleni de “kader” kabul ediyor.

Demokrasi ilgilendirmiyor

Siyasilerin ve kimi kanaat önderlerinin söylemlerine bakarsanız vatandaşın demokrasiye, insan haklarına, hukuka çok önem verdiğini zannediyorsunuz. Nitekim iktidar ve yandaşları yıllardır halkın demokrasi özleminin yerine getirilmesi için büyük mesafeler alındığını belirtiyor ve iktidarı eleştirenlere “Siz halkı anlamıyorsunuz, siz elitsiniz, siz darbecisiniz” yaftasını yapıştırmaktan çekinmiyorlar. Araştırma bunun doğru olmadığını gösteriyor.

Önce heveslenirler

İktidar ve yandaşları Türkiye Değerler Araştırması’nın sonuçlarına bakarken, ilk birkaç soru karşısında çok heyecanlanmış ve “işte görüyorsunuz” demiştirler sanıyorum. Çünkü örneğin “Ordu’ya güvenenlerin” oranında 10 yılda olağanüstü bir düşme var. 1996’da orduya güvenenlerin oranı yüzde 94’ken bu oran 2011’de yüzde 75’e inmiş. Demek ki “güven” bir anlamda “düşmanlığa” dönüşmüş. Yandaşlara göre bu demokratik bir tavır.

İnsan hakları konusu

Aynı durum insan hakları konusunda da kendini gösteriyor. Daha önce Türkiye’de insan haklarına saygı gösterilmediğine

inanan halk şimdi yüzde 50’nin üzerinde bir oranla “Bu dönemde insan haklarına saygı geldi” görüşünde. Bunu iktidar ve yandaşlar “darbe davalarına, Jitem’in ortaya çıkarılmasına, güçlü görünen herkesin hapse atılmasına” bağlıyor. Oysa sorunun kökeninde bana göre “Türkiye’nin zencileri”

benzetmesi yatıyor.

Deyim Başbakan’ın

Araştırmanın diğer sorularına baktığımda insan hakları konusunun, kanaat önderlerinin anladığı anlamda algılanmadığını gösteriyor. Başbakan’ın “Biz Türkiye’nin zencileriydik” sözlerinin toplumda büyük ilgi gördüğü anlaşılıyor. Ekonomik ve kültürel açılardan geri kalmış milyonlarca insan AKP iktidarı ile birlikte “adam yerine konduklarına” inanıyor. Bir kısım vatandaş “Eskiden bizi itip kakıyorlardı, şimdi yapamıyorlar” diye düşünüyor.

Zenginleşen kesimler

AKP ile birlikte hayli zenginleşen ve bunu paylaşan bir kesim var. Böylelikle daha önce “boyun eğdiğini” düşünen pekçok kişi şimdi kendini “yükselen değer” olarak görüyor, aldığı pay çok mütevazı olsa bile “Bu da yoktu” diyor. Evine yardım bırakılan vatandaşlar da “Bizi daha önce kim düşünmüştü ki” duygusunda. İşte gördüğüm vatandaşın büyük bölümünün insan haklarından anladığı bu. Yoksa hukuk ve demokrasi algılama alanında değil.

Kritik sorular geliyor

Araştırmanın bundan sonrası çok ilginç. Örneğin “Haklı bir sorununuzu çözmek için toplu dilekçeye imza verir misiniz?” sorusuna halkın yüzde 61’i hayır diyor. Aynı şekilde demokrasinin olmazlarından barışçıl bir toplu gösteriye katılmak konusunda da “hayır” diyenlerin oranı yüzde 60’ın üzerinde. Bu ülkedeki genel bir korkunun ifadesidir. İnsanlar hiçbir olayda asla kendilerini ortaya koymak istemiyor. Görünmeyen bir korku bulutu ülkeyi sarmış.

Güçlü lider talebi

Vatandaşa nasıl bir yönetim istediğini sorduklarında en çok verilen cevap çok ilginç. Halkın yüzde 63’ü “Parlamento ve seçimlerle uğraşmak zorunda kalmayan güçlü bir lidere sahip olmak istediğini” söylüyor. Bu demokratik düşüncenin her zerresine aykırı bir tutum ve halkın yarıdan fazlası bundan yana. Demek ki kimilerinin “demokrasi yerleşiyor, halk demokrasiye sahip çıkıyor, siz halkı anlamıyorsunuz” sözleri boş laftan ibarettir.

Uzmanlar yönetsin

Halkın bir tercihi de ülkeyi “seçilmiş siyasetçilerin” değil “uzmanların yönetmesi” yolunda. Halkın yüzde 64’ü “hükümet yerine uzmanlar ülke için iyi oldukğuna inandıklarını yapsınlar” görüşünde. Herhalde bunu da demokrasi bilinci ile izah etmek çok zordur. O halde diyebiliriz ki “halk demokrasi olarak güçlü bir lideri, bu lidere muhalefet olmamasını, liderin söylediğine uyulması gerektiğini algılıyor.” Bu bir faciadır.

Ayrımcılığa karşılık

Yine AKP iktidarı ve yandaşlarının dilinden düşürmediği sloganların başında “ayırımcı olmamak” geliyor. Bunu tabii ki özellikle Kürt sorunu ile ilgili olarak kullanıyorlar. Güya demokrasi şampiyonları halkın ayırımcılıktan çok çektiğini, bu iktidarın demokratik atılımlarıyla bu “kötü alışkanlıktan” kurtulmakta oldğumuzu anlatıyorlar. Ancak Türkiye Değerler Araştırması’nın sonuçları bu açıdan çok ürkütücü mesajlar veriyor.

Başka dine düşmanlık

Sözde ayırımcılığa karşı olduğu söylenen halkımızın yüzde 38’i bir hırıstiyan komşu istemiyor. Eşcinsel bir komşu istemeyenlerin oranı yüzde 84. Nikahsız yaşayan çiftlerle komşuluk ilişkisi kurmak istemeyenlerin oranı yüzde 68. Halkın yüzde 64’ü tanrıya inanmayanları komşu olarak yaşamaya karşı. Başka dinden insalarla komşu olmak istemeyenlerin oranı ise biraz düşüyor; yüzde 34. İşte ayrımcılık isteyen halkımızın durum bu.

Ve kadınlar, bizim kadınlarımız

Demokrasinin geliştiği ileri sürülen “yeni Türkiye’de” kadına bakış eskisinden daha da kötü hale gelmiş. “Kadın her zaman kocasına itaat etmeli” diyenlerin oranı yüzde 60’ı geçiyor. “Bazı kadınlar kocasından dayak yemeyi hak eder” görüşüne yüzde 30 katılıyor. Ama en ilginç sonuç “Bir erkeğin birden fazla eşi olması kabul edilebilir” sorusuna verilen cevaplar. Yüzde 23. Kadınların yüzde 20’si ise bu soruya “evet” cevabı vermiş.

Kadınların mayo giymesi

Gazetelrde çok yer alan “kadınların bikini giymesi günahtır” sözüne katılanların oranının yüzde 61 olmasının üzerinde çok fazla durmak istemiyorum. Kendisini “dindar” olarak tanımlayarnlın oranının yüzde 81 olduğu ülkede bikinin normal kabul edilmesi zaten beklenemez. Kaldı ki bikini Türkiye’nin her yerinde kullanılan bir deniz giysisi değil zaten. Ama demokratik çağdaş bir ülkede “tahammül” adına elbett korkutucu bir durum bu.

Ve sonuç

Bu araştırma, sanıldığının aksine Türk halkının çağdaş, demokratik bir hukuk devletin yerine daha otoriter hatta totaliter bir rejime daha yatkın olduğunu gösteriyor. Medya üzerinden sürdürülen “demokrasi aşkı” söylemlerinin aslında bir palavdaran ibaret olduğu gerçeğini ortaya çıkarıyor. Demokrasisi olmayan bir kapitalizmin en düşük gelirlileri bile esir aldığını, bunun da tüm duyarlılıkları yok ettiğini, toplumun daha çıkarcı, daha materyalist hale geldiğini ama bunu “din maskesiyle” örttüğünü anlatıyor.

Hepinize iyi haftalar.

(GazeteVatan 25.07.2011)

Can ATAKLI | Tüm Yazıları
Hits: 1807